İşte Karagül’ün yazısından bir bölüm:
“…Kobani'ye (Ayn El Arap) yönelik IŞİD kuşatması ve YPG-IŞİD çatışması, Suriye'de bir bölge üzerindeki güç mücadelesinden çok Türkiye ile hesaplaşmaya döndürülmek isteniyor. Birileri bu kriz üzerinden düğmeye bastı, sokakları karıştırdı, yeni bir Gezi senaryosu yazıyor. Binlerce mülteciyi kabul eden, bölge insanına her tür desteği veren Türkiye'den hesap sormak isteyenler çirkin bir şekilde Kobani'deki IŞİD saldırılarını istismar ediyor. Sanki Kobani'ye Türkiye saldırmış gibi vandallık ve şehir terörü servis ediyor. Önceki gece ve dün gün boyu başta Güneydoğu şehirleri olmak üzere, İstanbul ve diğer büyük şehirlerde iş yerleri tahrip edildi, otobüsler yakıldı, evler tarandı, insanların evleri ateşe verildi, asker-polis saldırıya uğradı. CHP ve HDP çevreleri alabildiğine şiddeti provoke ederken 'cihatçılarla savaşıyoruz' yaygaraları koparıp insanları sokaklara dökmeye çalıştı. Akıl, izan kaybolmuş sanki. Cihatçılarla savaşmak istiyorsanız neden Kadıköy meydanını ateşe veriyorsunuz, bu nasıl bir akıl, nasıl bir kötülük, nasıl bir çirkeflik böyle!
Utanmazlık diz boyu.
Irak'taki gelişmelerden, Suriye'de neler olduğundan zerre bilgisi olmayan, öğrenmeye de niyeti bulunmayan siyasiler ve entelektüeller ise, Kobani üzerinden Türkiye'ye ayar vermeye, büyük laflar etmeye, açık açık tehdit etmeye, 'bak çözüm süreci biter ha' diyerek akıl tutulması işaretleri veriyor. O siyasilerin ve aydınların bölge ve yaşananlarla ilgili hiçbir fikri olmadığına inanıyorum. Ismarlama sözlerle, kendilerine anlatılanlarla ahkâm kesiyorlar. İşin daha da vahimi, bu kişiler IŞİD ile PKK arasına sıkıştılar ve onların diliyle konuşuyorlar. Siyaset üretemeyenlerin, düşünce üretemeyenlerin bu örgütlerin söylemine teslim olması gibi trajik bir görüntü söz konusu. Böyle olunca da örgüt temsilcileri gibi konuşuyor, sokakları ateşe verenlerle aynı mevzide yer alıyorlar ama bunun farkında bile değiller. HDP'li Ertuğrul Kürkçü; 'cihatçılara (IŞİD) karşı harekete geçtik' diyerek sokaklardaki terörü provoke ediyorsa, o saldırılardan mağdur olan herkesin bu kişinin yakasına yapışması, uğradığı zararı tazmin ettirmesi gerekir.
Kobani'nin intikamını Türkiye'den, orada mağdur olmuş insanlara kalbini açanlardan alma düşüncesinin Kobani ile hiçbir ilgisi yok. Onların derdi başka. Yani, Kobani bahane. Bu gerilim üzerinden sokakları harekete geçirerek yeni bir muhalefet bloku üretmek ve hükümetle hesaplaşmak istiyorlar. Dertleri Türkiye ve hükümet, asla oradaki mağduriyetler değil. Aslında orada ne yaşandığını da umursamıyorlar. Ölümleri, göçleri, şiddeti önemsemiyorlar. Bunların hiçbiri o bölgelere gidip yardım etmiyor. Tam aksine yardım faaliyetlerini sabote ediyor, yardım çalışmalarına katılanları hedef alıyor, yaralı taşıyan ambulansları taşlattırıyor, IŞİD'ci oldukları iddiasıyla insanların evlerini yaktırıyor. İki milyon mülteci barındıran, doğru dürüst dış yardım almayan, yaralıları tedavi eden, bölgeye sınırsız insani yardım gönderen Türkiye'yi vurmaya çalışıyorlar…”