Dershane tartışması bütün hızıyla sürüyor. Dershaneler birer eğitim yuvası olması hasebiyle böyle bir siyasi tartışmanın dışında tutulması gerekirdi. Ama olmadı. Gelinen süreçte hükümet ile dershanelerin kapatılmasına şiddetle karşı çıkan hizmet hareketi kılıçlarını çektiler.
Hükümetin kapatma konusunda tek gerekçesi dershanelerin adaletsizlik oluşturduğudur.
Bu konuda hükümetin elinde ciddi bir veri var mıdır? Varsa kamuoyu ile niye paylaşılmıyor? Hükümet bu konuda eğitim uzmanlarının görüşünü almış mıdır ve konu Eğitim Şurasında tartışılmış mıdır?
Bütün bu adımlar atılmadan, teknik olarak enine boyuna incelenmeden ve kapatmanın faydası ve zararı, eğitime getirisi ve götürüsü ortaya konmadan, konuyu siyasi bir tartışmanın içine çekmekle eğitime büyük bir darbe vurulmuş olur.
Her şeyden önce, “dershanelerin bir ihtiyaç mı değil mi?” sorusunun sorulması ve cevabının araştırılması gerekir. Bugün ülkemizde hizmet veren binlerce dershaneye çocuklarını gönderen veliler –ki bunun oranı genel olarak %70 i bulmaktadır- zorla, baskıyla değil kendi istekleri ile göndermektedirler.
Bu durum dershanelerin bir ihtiyaç olduğunu ortaya koymaktadır. Siz bunu yasa ile kapatırsanız, bu ihtiyaç yasa dışı olarak hizmet vermeye devam edecektir. O takdirde şu anda bir velinin ödediği rakamın en az 8-10 kat fazlası ödenmek zorunda kalınacaktır. Bunu da ancak gelir durumu çok yüksek aileler yapabileceği için adaletsizlik ortadan kalkmayacağı gibi daha da artacaktır.
Zira dershanelerin kapatılması ile evlerde yasa dışı olarak başlayacak olan özel derslerden ancak %10-12 gibi bir azınlık faydalanacak ve onların lehine büyük bir ayrımcılık ortaya çıkacaktır.
Dershanelerin kapatılmasından sonra devreye gireceği söylenen Halk Eğitim Merkezlerinin, bu yükü kaldırabilecek gücü, bu ihtiyacı giderebilecek kapasitesi olmadığı gibi dershanedeki eğitim kalitesinin de oralarda yakalanamayacağı ve ilgi görmeyeceği aşikardır. Bu cümleleri Halk Eğitim Merkezinde ders veren bir kişi olarak kaleme alıyorum.
Kaldı ki dershaneler; zararlı faaliyet yapan, çocuklarımızı şerre, kötülüğe yönlendiren müesseseler değil, eğitim hizmeti veren kurumlardır. Bugün ülkemizde o kadar şer yuvaları var ki, bunlar açıkça faaliyetlerini icra ederken dershanelerin yasa ile kapatılması ve bunun da ülkenin en büyük sorunu imiş gibi gösterilmesi çok yanlış bir adımdır. Ayrıca eğitim hizmeti vermesinin yanında ticari bir müessese olan dershanelerin kapatılmasının yasal dayanağı var mıdır?
Dershanelerin ihtiyaç olmaktan çıkarılmasının tek yolu, okullardaki eğitim kalitesini arttırmaktan geçmektedir. Okulların eğitim kalitesi artar ve veliler, çocukları için ek bir eğitim hizmetine ihtiyaç duymaz ise o takdirde zaten dershaneler müşteri bulamayacağından kendiliğinden kapanacaktır. Aslolan da budur.
Yoksa eğitim yuvalarının yasakçılıkla kapatılması eğitim sorununu çözmez daha da içinden çıkılmaz hale getirir.
Ancak şu kadar var ki, dershaneleri yasa ile zorla kapatmak yerine, Milli Eğitim Bakanlığına bağlı olmaktan çıkararak faaliyetlerinin devamına izin vermek kabul edilebilen akılcı bir adım olur. Bendeniz bu tartışmaların sonunda hükümetin aklı selimle hareket ederek böyle bir karar alacağına inanıyorum.
Eğitimci ve akılcı bir gözle meseleye bakınca bu düşünceler çağrışım yapıyor. Dershanelere gelinceye kadar ülkemizde çözülmesi gereken o kadar çok problem var ki… Mesaimizi bu önemli problemlerin çözümü için harcamamız gerekmez mi?
TYB YENİ YÖNETİMİNİN İLK FAALİYETİ
Geçtiğimiz günlerde TYB Konya Şubesinin genel kurulu yapıldı ve değerli Mehmet Ali Köseoğlu kardeşim Başkanlığa yeniden seçildi. M. Ali Köseoğlu ve yönetim kurulunu tebrik eder, hayırlı faaliyetlerinin artarak devamını dilerim. Yeni yönetimin ilk faaliyeti “Siyaset ve Ahlâk” konulu 2. Ahlâk Şurası’nın toplantısı olacaktır. Böylesine önemli ve güzel bir faaliyetle bismillah diyerek işe başlamak hayırların kapısını açacaktır İnşallah. Mutlu yarınlar efendim.