Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve millet olarak, son günlerde çok büyük sıkıntı, sorun ve badirelerle karşı karşıya bulunuyoruz. Bunlar bazen terör, bazen de ekonomik ve sosyal karışıklık şeklinde tebarüz etmektedir. Devlet ve millet olarak bu sıkıntıları neden yaşıyoruz? Bunların bir arka planı veya başkaca gerekçeleri var mıdır? Yoksa sıradan ve olağan şeyler midir? Her bir devletin yaşayacağı türden! Anadolu topraklarında meydana gelen hiçbir olay sıradan ve olağan değildir; Tüm bu gelişmeler de bir olağanüstülük arz eder! Bu toprakların kaderidir, savaşlar! Bu topraklarda olmuştur tüm dünya savaşları! Bu topraklarda kurulmuştur tüm medeniyet ve imparatorluklar! Türklerin olmadığı bir dünya tarihinin yok hükmünde olduğu bir yerde, sükûnet mi bekliyoruz! Başka zaman ve başka baharlarda!
Küresel güçler, iki yüz yıllık plan ve hesapları çerçevesinde, Osmanlı İmparatorluğunun parçalanması ve her bir bölgesinde de yönetilebilir devletçiklerin kurulması öngörülmüştü! Osmanlı parçalanıp ve Anadolu topraklarında da Türkiye Cumhuriyeti devleti kurulma aşamasında dedelerimiz hangi bölgelerde aynı anda savaşmışlardır? Aynı anda, yedi bölgede ve yedi düvele karşı, bu aziz vatanın her bir bireyi, yaşlı, kadın ve çocuk demeden, bağımsızlık ve beka savaşını vermişlerdir. Tüm ülke yekvücut olmuştur; sadece bağımsızlık, vatanın birliği ve kurtuluşu adına! Allah, bu vatan uğrundaki tüm şehitlerimize rahmet eylesin.
Devlet ve millet olarak her bir koldan saldırı altında olduğumuzu vurguladık. Bölgemizde, küresel güçlerin destekleriyle kurulan terör örgütleri ile bu milletin bağımsızlığına olan aşkı ve devletine olan bağlılığı ve sadakati kırılmaya çalışılmaktadır; Sokak terörü, sosyal patlamalar da cabası! 15 Temmuz hain darbe ve işgal kalkışması ile bu devlet ve milleti, tamamen teslim alamayan, küresel güçler ve işbirlikçiler, başka yol ve yöntemlere başvurmuşlardır. Kendilerince etkili silah olarak gördükleri ve daha önce de bu ülkede birçok defa başarı elde ettikleri ekonomi, para ve döviz kurları üzerinden gelmeye başladılar. Döviz kurlarındaki hareketlilikleri buradan saymakla tekrardan psikolojimizi bozmak istemem. 2001 ekonomik krizinde ülkemizdeki durumun bir resmini çekmek; Sadece bugün için dersler alabilmek adına hatırlatmak isterim. 2001 krizinde, dövizde sert hareketler olmuş, faiz 9 binlere fırlamış, borsa günlerce taban yemiş ve 6400'lere kadar düşmüştü. 21 Şubat 2001 tarihindeki MGK toplantısında, dönemin Başbakanı Bülent Ecevit ile dönemin Cumhurbaşkanı A.Necdet Sezer arasındaki anayasa tartışması ve daha sonra fırlatılan anayasa kitapçığı ile patlak veren kriz uzun süre piyasalarda şoka neden olmuştur. 2 Ocak 2001 tarihinde; Yeni yıla, Borsa 9 bin 437 puandan, dolar 677 kuruştan liradan başlamıştı. 24 Aralık yılsonuna doğru, Dolar fiyatı 1,475 lira olurken, borsa ise 12,686 puandan geçilmişti. Peki, bugün yaşadıklarımızdan bir farkı var mıdır? Bence hiçbir farkı yoktur! Silah, terör ve işbirlikçiler maharetiyle kontrol edemedikleri bu asil milletin duruşunu döviz kuru ve para ile kırmaya çalışmaktalar! Teslim mi olacağız! Yeter artık, pes mi diyeceğiz! Tabii ki Hayır! Dedelerimizin kanlarının son damlasına kadar bu vatan ve millet için verdikleri kurtuluş savaşı gibi bizler de mücadele edeceğiz, yılmayacağız; Bir, Beraber ve hep birlikte Türkiye olarak!
Türkiye Cumhuriyeti Devleti; büyümesi, kalkınması, varlık, beka ve milli birlik sorununa karşı, özellikle bölgemizde ve içerideki tüm sıkıntıların, tüm küresel kumpasların tek çözüm kaynağı, millet olarak ittifak ve mutabakat halinde olmaktır. Çanakkale ve Kuruluş savaşlarındaki Ruh gibi! 15 Temmuz hain işgal ve teslim kalkışmasından sonraki süreçte yaşadıklarımız ve devlet, millet ve muhalafeti ile birlikte Yenikapıda olduğu gibi! Başkaca bir çözüm kaynağı da görünmemektedir. Başka bir yol ve yöntem önerisi olan varsa buyursun! Türkiye kara parçasında yaşayan her bir birey; Bayrak ve vatanın bölünmez bütünlüğü, milletimizin bağımsızlığı ve birliği, demokrasi kültürünü içselleştirme ve birbirimize karşı hoşgörü göstermekte, vakit kaybetmeden anlaşmalıyız. Bu ilkeler de Milli mutabakatımızın temeli olmalıdır. Bir millet başkaca hangi değerler ve ilkeler üzerinde anlaşabilir ki? Bu ülkedeki tüm lider kadroları ve sorumluluk sahibi her bireye bir davet ve talebimdir! Bu topraklardaki tüm vatandaşlarımıza da sadece dostane ve âcizane bir tavsiyemdir! Milli Mutabakat ile Türkiye topraklarıyla bölünmez bir bütün ve Milletimizin de birliğidir esas konuşmamız gereken! Türkiye Cumhuriyeti Devleti hudutları çerçevesinde; Tek Bayrak, Tek Vatan, Tek Millet ve Tek Devlet değişmeyecek ve değişmesi dahi teklif edilemeyecek, devletimizin bekası ve milletimizin de birliği üzerine varılması gereken acil ve ivedi bir sözleşmedir. Başkaca bir yol bilmiyorum! Mademki devlet ve millet olarak yaşadıklarımız bir Kurtuluş Savaşıdır! 80 milyon tüm bireylerin tek bir hedef üzerindeki mutabakatı ile düşman ancak püskürtülebilir, bu savaş kazanılabilir ve sonuca erişilebilir! Var mıdır başkaca bir önerisi olan! Başkaca bir öneri ve çıkış yolunu da; Bilmiyorum ve Göremiyorum!