Geçtiğimiz Perşembe günü Konya Devlet Tiyatrosu Gala gösterisine gittim. Resimli Osmanlı Tarihi, oyunun adı.
Konya Devlet Tiyatromuzun Sayın Müdiresi’nin zaman zaman basına da yansıyan Konyalılar’ın tiyatroya gitmedikleri ile ilgili sitemlerine de hak vermiş olmalıyım ki gidip salonda olmak önemli geldi. Ne de olsa taşralıyız. Anne babalarımızla tiyatrolara giderek eğitilmedik. Bizim bildiğimiz kış geceleri büyüklerin anlattığı masallar, arabaşı hadi bilemedin ömrümde bir ya da iki kez babamla gittiğim bir sinema, onun da birisi karate filmi diğeri de kovboyların vahşi Kızılderilileri nasıl adam ettikleri ile ilgiliydi.
Ben aslında bizim tiyatro kültürümüzün de adı millet olan güruhu eğitmek amaçlı tasarlanıp inşa edildiğine kanaat getirdim. Üç kez gittim Konya’daki tiyatroya. Birisinde ailecek. Her üçünde de oyundaki karakterler oyunun başından sonuna kadar bir şeyler içiyordu. Ya bira ya rakı ya da benzeri. Sanırım gerçek değil içtikleri. Eğer gerçekse oyunun sonunu nasıl getiriyorlar şaşıyorum. Benzer özellikler televizyon dizilerinde de bol miktarda var.
Dün akşam bir oturumda bir arkadaşım küçük çocuğunun sofrada bardağı uzatıp beyaz şarap istediğinden söz etmişti. Daha önceleri en çok alkol tüketiminin Konya’da olduğuna dair haberler yansımıştı kamuoyuna. Haberi yapanları destekliyor aslında bu görüntüler. Sonra bir de en çok işlenen ya da gösteriminden çekinilmeyen cinsellikle ilgili öğeler. Bunda ne var, hayatın gerçeği dendiğini duyar gibi oluyorum. Haklılar. Hayatın gerçeği.
Aslında müziğiyle sanatsal kurgusuyla son derece beğendiğim bir oyun oldu en son gittiğim Resimli Osmanlı Tarihi. Özellikle müziklerine bayıldım gerçekten de. Yazarın yaratıcılığı, oyunu kurgusu muhteşemdi. Yazan çizen birisi olarak kıskandım aslında.
Gelelim neler öğrendiğimize oyundan. Aklımda neler kaldı:
Bizim 600 yıllık müthiş bir medeniyet sandığımız Osmanlı imparatorluğu acayip berbat bir şeymiş. İyi ki kurtulmuşuz. Kimin kimi nerde öldüreceği belli olmayan bir kumpas düzeniymiş. Oyunda izlediğimiz padişahlar paşalar hiç durmadan rakı içen adamlar. Özellikle Mithat Paşa sakız rakısından hoşlanıyor. Sultan Abdülaziz histriyonik, Abdülhamit paranoyak, Sultan Reşat zaten belli zırdeli.
Türkiye'de yaşanan bütün problemler kadınlara ve anayasaya yapılan müdahalelerden kaynaklanıyor. Bu ülkenin başbakanları en çok kadın konusuna ve anayasa konusuna dikkat etmeli eğer onlara dokunursa eski tüfek radyodan rap rap sesleri hemen yükseliyor. Radyodan rap rap anonsları yapılırken bigudili ev kadınları oh olmuş diye anlaşılan elleriyle yukardan göbeklere doğru yapılan hareketlerden bol miktarda yapıyorlar. Ve oyun biterken son bir kez daha uyarılıyor insanlar, aman kadınlara ve anayasaya dokunmaya gelmez. Hazırda bekliyor rap rap.
Devlet tiyatromuz bu tür toplumsal mesajları tüm Konya protokolüne ulaştırdılar. İyi ki varlar. Tarihi görevlerini Ankara’dan çok önemli sanatçı yönetmen ve müzik insanını da davet ederek gerçekleştirmişler. İlerde bir şey olduğu zaman gönül rahatlığıyla biz uyarmıştık diyebilirler.
Yine de benim bir önerim var. Bizler devlet eliyle uyarılıp ikaz edilmek ve terbiye edilmek yerine bunu artık olgunlaştığını zannettiğimiz halkımıza bıraksak. Yani devlet bugün hastanelerden bile elini çekerken devletin tiyatrosu kavramı biraz doğu bloku ülkelerini çağrıştırıyor artık. Zaten son derece yetenekli ve başarılı insanlar. Halk onları bağırlarına basar. Bütün oyunlarına da gider, cami yaptırdığı gibi tiyatro da yaptırır. Eh onlar da oyun sırasında alkol almayıverirler. Oyundan sonra uygun bir mekanda giderirler yoksunluk sendromunu. Sadece küçük bir araştırma yaparlar. Beraber yaşadıkları halkın gerçeği ne. Onları ilgilendiren, gündemlerini meşgul eden olaylar neler. Adam etmek, terbiye etmek düşüncesi gerçeğe ve etrafındakilere saygı duymaya ve ayırmak yerine birleştirmeye yönelir. Asıl işleri sevgi olur.
Devlet Tiyatroları da özelleştirilmeli.
www.pozitifdegisim.com