Rabbimiz insanoğlunun yaşamını sayısız nimetlerle donatmış. Akıl ve zekâ ise en büyük nimettir diğer varlıklardan bizleri ayıran. Külli iradeye teslimiyet içerisinde bahşedilen cüz-i irade ile yaşam çizgimizi oluşturur, yön çizeriz kendimize. Bu çizgi insanlığın yararına olduğu sürece fıtratımızın gereğini yapmış oluruz. İnsanoğlu yaşadığı çağın süreçlerinde hep hayal kurmuş, merak etmiş, araştırmacı olmuştur. Sürekli yeni keşif, icatlar arayışı ve gayretinde bulunmuş. Bu süreçte hayatını daha da kolaylaştırmak niyetinde olmuştur düşünsel anlamda.
İçerisinde yaşadığımız çağda bilim ve teknolojinin gelişimini ‘dijital çağ' olarak düşünebiliriz.
Teknolojik ve bilimsel gelişmelerin bireysel sosyal yaşamı kolaylaştıracağı, basit ve hızlı rahat bir hayat sunacağı zannına kapıldı insanlık. Her yeniliğin huzur, refah, kolaylık ve konfor getireceğini zannetti. Ne yazık ki hep iyi niyetli buluşlar icat etmemiş insanoğlu. Tekniğin diğer yüzünü sakladılar, şer odaklı çıkarcı güçler. İnsanlığı sağlıksız bir çevreye, sosyal birlikteliği tuzaklarla dolu mayınlı bir dünyaya doğru sürdüler.
Hani bir söz vardır, “Tüfek icat oldu mertlik bozuldu” diye. Ne kadar doğru bir söz. Akıldan zekâdan bahsetmiştik yukarıda. İnsanoğlu çoğu kere şeytani aklını kullandı. Aklını bu yönde geliştirip insanlığa kan ve gözyaşı, kargaşa, huzursuzluk getirme yolunda şeytana uşaklık ta yarıştı sanki. Şimdi isterseniz dijital çağın insanlık üzerindeki sonuçlarının irdeleyelim.
Dijital çağ teknolojisi küresel anlamda sınırları kaldırdı. İnsanlığı her anında çepeçevre sarmalamış durumda. Ulaşım, haberleşme ağı teknolojisi.
Dememiz şu ki bilişim teknolojisi bilgisayar, telefon ve internettir bizleri teslim aldı. Aslında her yeni buluş heyecan verir, insanlara ilk bakışta. Teknoloji insanlık yararına kullanıldığı zaman bir nimettir. Tabi teknoloji azgınlaşan iştahıyla, doyumsuz şeytanı düşünceli zalimlerin elinde kullanılmadığı müddetçe hüsrandır insanlık adına.
İnternet ve telefonun kullanımı, sınırları aşan serbestliği ve denetimsizliği bir virüs gibi hızla yayılmakta, bireyleri ve toplumları tehdit etmeye ve yok etmeye doğru ilerlemektedir. Bireylerin ruhsal dünyasını uygunsuz içerikli video ve platformlarla tuzaklara itmekte.
Dijital ve sosyal hegemonyacı güçler insanlığı ve ülkeleri teslim almış durumdalar. Bilim ve ilim dışı art niyetli siteler ve platformların odağı oldular. Toplumların kutsallarını hedef seçip atom bombasından daha yıkıcı görünmez silahla yok etme mühendisliğine soyundular. İnsani ve ahlaki değerleri, mahremiyeti yok ederek, geleceği hastalıklı, vicdansız, sevgisiz, monoton ve robotlaşmış nesilleri oluşturma gayretindeler.
Elbette teknolojiden ayrı ve uzak duramıyoruz. Faydalı bilime kimsenin bir itirazı yok. Kullanım şeklini ve alanını belirlediğimiz müddetçe. Tehlike görüldüğü anda bazı tedbirleri almak ülkenin yöneticilerine aitse de, asıl görev ailelere düşmektedir. Annelerimiz iki üç yaşındaki çocuğunun rahat durması için telefonu saatlerce emzik gibi eline tutuşturmakta. Gençler fenomen ve meşhur olma çılgınlığında. Youtube, Tik Tok, İnstagram vs. tehlikeli ve saçma sapan gösterilerle kişilik kaybına yönlendirilmiş. Şerle kurgulanmış hedef oyunları, ahlaksız cinsel sitelerde fink atmakta nesiller.
Küresel ve iç cephe hainleri durmuyor. Terör örgütlerini ve vandalları platformlar üzerinden organize ederek, ülkelerde huzursuzluk ve kargaşa çıkarma peşindeler.
Hanemizde aile fertlerinin hepsinin elinde cep telefonu, hepsi ayrı âlem de, aile bütünlüğüne bırakılan bir bomba. Nereye ve ne zamana kadar gideceği belli olmayan bir çılgın dijital serüven yaşıyor insanlık.
İnsani, ahlaki ve milli fay hatlarımızda çöküntüler başlamış sanki. Dünyada yaşadığımız fay hatlarının kırılması sonucu depremlerle yıkım ve kaosa neden olduğu hepimizin malumu. Acaba hangimizde bizleri bekleyen dijital evrensel, ülkesel ve bireysel yıkım korkusu var? İnsanların kutsal ve ahlaki yaşam tarzlarında dijital depremin artçı sarsıntıların farkında mıyız? Nesillerin boşlukta bir kimlikte, aile yaşamlarının parçalanma hızının gerekçesinde teknolojinin rolünün farkında mıyız?
Aşırı, özgürlükçü bir teknoloji ve sınırsız serbestlik, insanlığı yok edecek bireysel aklı uyarmak babında neler yapılabilir?
İnsanlığı sonucu, nereye götürdüğü belli olmayan bu çılgın dijital güce ‘DUR’ denmeli. Bilim nasıl ki insanlığın ortak malı ise, teknolojinin olumsuz sonuçları ile mücadele de insanlığın ortak malıdır. Ulusal ve yerel dernekler, vakıflar huzurlu bir yaşam ve gelecek nesilleri kurtarma adına hukuki mücadeleyi sürdürmelidir. Dijital patronların saldırılarına sınırlar koymalı ve çaba göstermeli had bildirilmeli. Yoksa İnsanlığı nereye sürüklediği belli olmayan bir “Dijital depreme hazır olmalıyız”...