3 Ekime bir ay kalmadı ve yoğun bir diplomasi trafiği mevcut. Ancak bir takım güçler de bu arada boş durmuyor. Onlar da ellerinden geleni yapmaya çalışıyor. Son birkaç günde nasıl çaba göstererek insanları tahrik ettiklerini televizyonlarda izliyoruz.
Avrupa Birliği müzakerelerinin hemen öncesinde, yaklaşık bir yıldır ısıtılıp ısıtılıp önümüze konan Kıbrıs senaryoları, hükümetin dikkatli ve titiz çalışmaları sonucunda, Birliğe üye ülkelerin neredeyse tamamından kabul görmedi. Sadece Fransa, Avusturya ve Yunanistan bu konuda olumsuz açıklamalar yapıyor. Diplomatik kaynaklar da bunun, aslında kendi kamuoylarına mesaj niteliği taşıdığı kanaatindeler.
Avrupa Birliğinden olumsuz bir sürprizin çıkabileceği ihtimali iyice düşmüşken, bu aralarda ülkemizde bize biraz da tanıdık gelen bazı olaylar patlak vermeye başladı. Önceki gün Bursaya gitmek için yola çıkan bir grup, terör örgütü lehine sloganlar atarak bir gösteri yapmayı düşünüyordu. Ancak Bursa Valiliğinin önceden aldığı tedbirler sonucu şehre sokulmadılar. Buna rağmen yol güzergahında hiç arzulanmayan olaylar meydana geldi. Gelişen bu olaylara karşın, polisin zamanında müdahalesi daha vahim sonuçları engelledi. Fakat Bilecikte meydana gelen olayların hemen ardından, Mersin, Van ve Diyarbakır da olaylar başladı.
Birkaç gün içerisinde meydana gelen bu tip hadiseler, kritik zamanlarda karar alma mekanizmaları üzerinde etki yapabilmek için, geçmişte zaman zaman yaşanılan durumları hatırlatıyor. En sağduyulu davranılması gereken anlarda, böyle olayların çıkması akla tahrik kavramını getiriyor.
Hatırlarsanız daha birkaç ay önce, İstanbulda izinsiz olarak yapılan ve terör örgütü PKK lehine sloganların atıldığı bir gösteriye polisin yaptığı müdahale, günlerce Avrupa Birliğinin gündeminde tutulmuştu. Kendi ülkelerindeki gösterilere karşı tutunduğu tavırları bir kenara bırakan bazı Avrupa Ülkeleri, meydana gelen bu olayı kınayarak Türkiyeyi sıkıştırmaya çalışmıştı.
Bize düşen tahrik kokan bu son olaylarda sağduyumuzu muhafaza etmemizdir. Türkiye şu anda Avrupa Birliği tarafından mercek altına alınmış ve dikkatle izlenmektedir. Halkımızın bu tür hadiselere, güvenlik güçlerinin gerekli müdahaleyi yeterince yapacağından endişe duymaması gerekmektedir.
Geçtiğimiz iki yılda Avrupa Birliği tarafından Türkiyeye yerine getirmesi talep edilen bütün koşullar, eksiksiz olarak yerine getirilmiştir. Ancak bu kadar kısa bir süre zarfında hükümetin büyük bir çaba göstererek başardığı bu koşullardan başka yapacak bir şeyi kalmayan bazı mihraklar, maalesef hiçbirimizin arzu etmediği bu tür olayların gelişmesini sağlayabilirler.
Sonuç olarak, 3 Ekimde Avrupa Birliğine tam üyelik müzakerelerinin başlamasına az kaldı. Kırk yıldır kapıda bekletilen Türkiye, bu tür küçük hesaplara pabuç bırakmayacak kadar sağlam ve sarsılmaz sağduyusunu dosta düşmana bir kez daha gösterecektir. Bundan hiç kuşkumuz olmasın.