Türkiye’ye geldiğinde adaptasyon problemi yaşadın mı?
Türkiye’de hayat geçekten Bulgaristan’a çok benziyor. Birçok şeyimiz aynı, birçok ortak noktamız var. Tek farklı nokta; din tabiiki. Bulgaristan’da farklı bir din var. Onun dışında her şey birbirine benzer olduğu için, yaşam koşullarımız aynı olduğu için buraya geldiğimde hiçbir sıkıntı yaşamadım.
Konya’yı nasıl buluyorsun, günlerin nasıl geçiyor?
Antrenman ve maç sonrasında daha çok özellikle Bajic ile ve diğer arkadaşlarımla birlikte zaman zaman bir kafeye gideriz. Bir yemek yeriz, otururuz, sohbet ederiz. Gitmiş olduğumuz birkaç tane belli başlı mekan var. Onları burada söyleyerek reklam yapmak istemiyorum (gülüyor). Onun dışında zaten ben evcil bir insanım. Eve giderim, dinlenirim. Kendime vakit ayırmayı seviyorum. Ailem eğer yanımda değilse çocuklarımla birlikte telefonda, bilgisayarda görüntülü konuşmalar yaparım. Zaten Konya’yı bilirsiniz, Çok sakin bir yerdir. Farklı bir şeyler yapacak yerler olmadığı için ben de evcil bir insan olduğum için Konya’nın sakin olması bir nevi benim işime geliyor.
Taraftarlarla aran çok iyi. Dışarıda seni gördüklerinde nasıl tepki veriyorlar?
Herhangi bir taraftar geldiğinde ya da taraftarlar geldiğinde benimle fotoğraf çekinmek istediklerinde, bana güzel şeyler söylediklerinde gerçekten inanılmaz bir şekilde mutlu oluyorum. Biz çok özel insanlar değiliz. Sonuçta biz de normal bir insanız. Biz yıldız da değiliz. Yıldız oyuncular, dünyanın en iyi takımında oynayan oyunculardır. Biz bu işi profesyonelce olsa da onları mutlu etmek için yapıyoruz. Tabi diyeceksiniz bu işten para da kazanıyorsunuz. Bizler profesyoneliz, bu işi para için yapıyoruz. Hayatımızı garantiye alabilmek için para kazanmamız, çalışmamız gerekiyor. Kısacası onlara gerçekten çok ihtiyacımız var. Onları mutlu etmek, beraberinde bizi de mutlu ediyor.
Kazandığın parayı ne yapıyorsun peki? Bir oda dolusu paran oldu mu? (gülerek)
Tahmin ettiğiniz gibi bir oda dolusu param yok. Genelde kazandığım paraları bir şeylere yatırıyorum. Futbol kariyerim bittiğinde yaşamımı sürdürmem gerekecek. Önümüzdeki aylarda 33 yaşıma gireceğim. Artık bu işi 2 sene belki 3 sene daha yapacağım. Hayat çok farklı olacak. Bu yüzden ailemin ve kendi geleceğimi garanti altına almam gerekiyor. Genç futbolculara buradan vermek istediğim öğüt ise futbol hayatından sonraki yaşam planlarını şimdiden yapmaları. Kazandıkları paraları bir an önce yatırıma dönüştürmeliler. Çünkü futbol bittikten sonra paraları harcarlarsa yatırım yapmaları gerçekten zor olacak.
Yatırım yapıyor musun? Altına yatırım yapmalısın bence. (gülerek)
Altın çok para kazandırsa da ben daha garanti şeylere yatırım yapıyorum. Daha çok emlak üzerine yani gayrimenkul olarak yapıyorum. Almanya’dan aldım evleri. Çünkü eşim Alman… Çocuklarım Almanya’da doğdu. Futbolu bıraktıktan sonra Almanya’da yaşayacağım. Bu yüzden Almanya’da şuan olmadığım için farklı bir yatırım yapma, iş takip edebilme gibi bir durumum yok. Bu yüzden kendi açımdan yapılacak en iyi yatırımın gayrimenkul olduğunu düşündüm ve gayrimenkula yatırım yaptım.
Futbolu bıraktıktan sonra teknik direktörlük düşünüyor musun?
Belki hocalık yapabilirim ama ilk önceliğim şuanda ailem. Çocuklarımla birlikte vakit geçirip, onların büyüme çağında, gelişiminde birlikte vakit geçirmek istiyorum. Çünkü bazı şeyler küçüklükten elde edilir. Doğru karakter, hayattaki doğruluk, saygı ve değerleri onlara göstermek istiyorum. Futbol takımlarında da buna benzer durumlar vardır. Oyuncular, birbirlerine yakın olduklarında birlikte olduklarında başarılı olurlar. Aile de bu şekilde. Bir baba olarak onların yanında olmak istiyorum. Buluğ çağı geçtikten sonra onlara bir şeyler öğretmek gerçekten zor olur.
Farklı ülkelerde yaşamak çocuklarını nasıl etkiliyor peki?
Daha önce de söylediğim gibi ailem şuanda Almanya’da. Bundan sonra da büyük bir ihtimal Almanya’da yaşayacağız. Küçük kızım Almancayı öğrendi. Alman kültürünü de yavaştan edinmeye başladı. Tek sorun benim açımdan Bulgarlık. Ben Bulgarım kendi örflerimi onlara aşılamak istiyorum. Onlara Bulgarcayı da öğretmek istiyorum. Bu gerçekten kolay da olmayacak. Çocuklarıma farklı bir dili ve kültürü öğretmek gerçekten zor... Eğer Bulgaristan’a da giderlerse Almanya ve Bulgaristan arasındaki farkı göremeyecekler. Belki de maksimum 2-3 ay orada kalmış olacaklar. Bu yüzden adaptasyonda herhangi bir sıkıntı yaşamayacaklar. Sadece benim açımdan bir farklılık olacak. Çünkü ben Almanya’daki yaşam şartları ve kültürünü bildiğim için. Bulgaristan ile Almanya arasındaki farklılığı bildiğim için benim açımdan sadece bir farklılık olacak.
Türkiye ile Bulgaristan arasında nasıl farklılıklar var?
İki ülke birbirinin aynı gibi... Daha önce de dediğim gibi yemekler bile aynı bizde de sarma var. Bulgaristan’da bazen yemeklerde domuz eti kullanıyorlar. Domuz eti yesem de yemesem de benim için çok büyük bir kayıp değil.
Türkçeyi öğrenebildin mi?
Kendi derdimi anlatabilecek kadar biliyorum. Türkçeyi de seviyorum. Yemek söylerken, temel olarak biriyle diyalog içinde olacağımız zaman Türkçe konuşabiliyorum. Takımımızda Almanca konuşabilen çok oyuncu var. Onlarla Almanca konuşuyorum. Sırpça konuşan arkadaşlarım da var, İngilizce konuşabilen arkadaşlarım da var. İngilizce bilmeyen arkadaşlarımla da tercüman aracılığıyla konuşabiliyorum. Türkçeyi fazla kullanmıyoruz bu yüzden. Bu da Türkçeyi tam olarak öğrenmemizi engelliyor. İnsanlarla diyalog kurmayı çok seven, konuşmayı çok seven birisiyim. Türkçeyi tam olarak öğrenmeyi çok isterdim.
Konya’da araç kullanırken zorluk yaşıyor musun? Holmen, geldiği ilk gün kaza yapmıştı.
İlk geldiğimde yolları bilsem de çok büyük bir sıkıntı olmadı. Çünkü geze geze hafızama ekleyerek yolları öğrenmiş oldum. Bu yüzden kısa bir sürede Konya’nın yollarına alıştım. Sürücülere gelince Bulgaristan’a çok benzer bir yapı var. Orda da kurallar tam olarak bilinmiyor. Ada etrafında dönüşlerde öncelik hakkı dönene verilmiyor. Bazen levhalar göz ardı ediliyor ya da ne işe yaradığı bilinmiyor. Ya da risk seviliyor, risk alınıyor. Bu tip durumlarla sık sık karşılaşıyorum.
Hız seviyor musun? Ankara yolunda gösterge patlattığın oldu mu? (Gülerek)
Herkesin zevkleri farklıdır. Hız için artık çok yaşlıyım. Daha çok sakin kullanmasını seviyorum. Bence sen de sakin kullanmalısın.
Son olarak Konya’da meşhur bir yemek vardır. Kış aylarında yenir. Hamurlu bir çorba adı Arabaşı. Konya’da hiç yedin mi? Taraftarlar çok merak ediyor.
İlk defa sizden duydum ama en kısa zamanda tatmak isterim, çok merak ettim. Umarım lezzetlidir.
Röportaj: Veli Özkan
Fotoğraf: Ferit Hepokur