Ne diyor bu başlık diyeceksiniz? The Revenant yani Türkçe çevirisiyle Diriliş filminden bahsediyorum. Malumunuz olduğu üzere film son zamanların en olaylı yapımlarından biri. 28 Şubat günü düzenlenecek, sanırım 88.cisi olan Oscar Ödül Töreninde filmin ve başrol oyuncumuz Hollywood’un yakışıklı aktörü Leonardo DiCaprio’nun Oscarı alıp alamayacağı konusu yeni gündemimiz.
Sinema eleştirmeni değilim, entel dantel her ortamda sinema üzerine konuşabilecek biri de değilim, başta Güney Kore Sineması olmak üzere bu işi hobi olarak gören sıradan bir sinemaseverim. O yüzden yorum yapacak olanlar bunun bir bilirkişi raporu olmadığını bilerek hareket ederlerse sevinirim.
The Revenant o kadar övüldü ki izlemezsem çok büyük şeyler kaçıracakmışım gibi gelmişti. Geçtiğimiz hafta filmi izleme fırsatım oldu. Nihayetinde izledim de. Acayip güzel kar manzaraları vardı filmde, çok güzel atlar vardı, müthiş şelale manzaraları vardı, ölümcül güzel doğa manzaraları vardı. Yani film tam anlamıyla bir görsel showdu benim için. Yönetmen Alejandro González Iñárritu iyi iş çıkarmış, hakkı yenecek gibi değil.
Öte yandan sürekli “Oscar'ı alacak mı?”, “Bu sefer alsın”, “Verin şu adama Oscar’ı” diye son günlerin en çok konuşulan meselesinde çok parlak şeyler söyleyemeyeceğim. Başrol abimiz Leonardo DiCaprio’nun 3 saate yakın süren filmde toplasanız 15-20 cümlesi ya var ya yok. Film boyunca oradan kaçıyor buraya, buradan kaçıyor oraya. Uzun ince bir yolda gidiyor gündüz gece. Bir yandan yaralı, aç, susuz... Gidiyor da gidiyor gidiyor da gidiyor. Filmin sonuna kadar o gidiyor siz de “Eee şimdi ne oldu?” dediğinizle kalıyorsunuz. En azından ben öyle dedim. Arkamda oturan izleyicilerden birinin şunu dediğini duydum: “Ayı karşısında nasıl hayatta kalınır adlı belgeseli izlediğimize göre dağılalım.”
Velhasıl çekimler harika, bir insanın yapmakta güçlük çekeceği sahneler başarıyla tamamlanmış eğer onun için vereceklerse buyursunlar versinler DiCaprio abimize Oscar’ı, sıradan birinin yapmayacağını zaten belki de yapamayacağı pek çok şeyi yapmış adam. Oscar’ı alır mı? E artık “Alsın” diye film boyu adama yapılmayan kalmamış, o zaman alsın bir zahmet. Ha Oscar’ı vermezlerse ben üzülmem. Kafamda kurduğum o beklentiyi keşke hiç kurmasaydım. Belki beklentisiz izlenirse daha çok sevilebilir bu film. Ama bu kadar reklamının yapıldığı bir ortamda beklenti kurmadan izlemek de zor gibi. Filme puan falan verip de bir takım fanları üzerime çekecek değilim. Ancak bence Oscar’a aday filmler listesinde bu filmden çok daha güzel filmler de En İyi Erkek Oyuncu dalında aday gösterilmiş başka erkek oyuncular da var.
Son söz bence filmin, DVD’sini alın evde izleyin.
Bir dost…