Doğal âfetler ve hidayet

Prof. Dr. Ramazan Altıntaş

Ramazan Altıntaş

Her yaştan insan,  yaratılışı itibariyle inanan bir varlıktır.

 İnanmak onun zihin ve ruh dünyasında mevcuttur. İnsanın zihninde yaratıcı kudreti arama özelliği var olduğu gibi, onun ruhunda, yüce bir varlığa sığınma duygusu ve ona güvenme ihtiyacı da vardır. İnkârın en aşırı noktasına varmış bulunan bir kimsenin bile büyük bir felaketle karşılaştığı zaman taşa ve ağaca sığındığı görülmemiştir. Bu kimse, ilahi dinlerin bahsettiği bir ve tek olan Allah’a sığınır, bildiği isim ve sıfatlarla O’na yalvarır. Nasıl ki, bir bebek karnı acıktığı zaman annesinin memesini ararsa, insan da karşılaştığı bir felaketten kurtulmak için yaratanını arar ve O’na iltica eder. Nitekim bir ayette insanın doğal afetler karşısındaki bu hali şöyle tasvir edilir: “Onları (denizde) bir dalga gölgeler gibi kapladığında, dini Allah’a has kılarak O’na yalvarırlar. Allah, onları kurtarıp karaya çıkarınca, onlardan bir kısmı orta yolu tutar. Bizim ayetlerimizi ise, ancak son derece nankör olanlar inkâr eder.” (Lokman Suresi, 32).

Bu ayetten, insanın tabiatının iki yönünü anlıyoruz. Bu iki yön, onun hayatında iner ve çıkar. İnsan dediğimiz varlık, bolluk ve sevinç anında Allah’ı unutan, yoksulluk ve keder halinde Allah’ı hatırlayan sentetik anlayışa sahiptir. İşte doğal olaylar dediğimiz durumlarda biri ile karşı karşıya kalan insan da bir yerlere sığınma iç dürtüsü ön plana çıkar. Kur’an, insanın özünde bulunan bu sığınma ihtiyacını bir başka ayette şöyle beyan eder: “O, sizi karada ve denizde yürütendir. Hatta siz gemilerde bulunduğunuz, o gemiler dea içindekileri güzel bir rüzgârla alıp götürdükleri ve (yolcular) bununla neşelendikleri zaman, o gemiye şiddetli bir fırtına gelip çatar, her yerden onlara, dalgalar hücüm eder ve onlar, çepeçevre kuşatıldıkları anlarda dini yalnız Allah’a has kılarak, “Andolsun, eğer bizi buradan (sağ olarak) kurtarırsa, mutlaka şükredenlerden (inananlardan) olacağız” diye Allah’a yalvarırlar.” (Yunus Suresi, 22.).

Ünlü pop şarkıcısı Cat Stevens’in Müslüman olmasında doğal bir afet etkili olmuştur. Bir gün Atlas Okyanusunda yüzerken akıntının kendisinin istemediği bir yöne doğru sürüklediğini görür. Birden bire o anda hayatının yok olacağını hisseder. Tam bu kritik dönemde içinde doğan bir ümitle: “Allah’ım! Beni kurtar!”der. O anda arkasından büyük bir dalga gelir ve onu kıyıya doğru itiverir. Sonradan Yusuf İslam adını alacak olan Cat Stevens sözlerine devamla: “Bu size insanın doğal olarak Allah’ın varlığını nasıl kabullendiğine bir örnektir” açıklamasını yapar. İnanca yöneliş bazen doğal olaylar karşısında ve bazen de fikri planda karşısına çıkacak engeller karşısında mantıki bir cevap bulamayan insanların kendileriyle hesaplaşma sonunda ulaştıkları bir neticedir. İhtida eden çoğu insandan, “niçin Müslüman oldunuz” sorusuna: “Allah’a bağlanmakla fıtri güvenliğime kavuştum” ya da “kendimi güvende hissetmek için Müslüman oldum” açıklamasını duymuşuzdur.

O halde insanın hayatını anlamlı hale getirebilmesi için aşkın bir varlığa bağlanması kaçınılmazdır. Her ne kadar değişik etkenlerden dolayı birey ya da toplumlar dine karşı mesafeli olmuşlarsa nihayetinde, fıtratın sesine kulak verilmek zorunda kalınmıştır. Bu noktada inanç tarihi iyi bir laboratuvardır.  Varlığın gerçekliğini kavramak ancak inançla sağlanabilir. Çünkü hayatı anlamlandırmak ancak, Allah’a imanla mümkündür.

 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.