ANKARA (AA) - YEŞİM SERT KARAASLAN - İlaçların düzenli alınmaması halinde tedavi şansı ortadan kalkan tüberkülozda (verem), Doğrudan Gözetimli Tedavi (DGT) ile hastanın tedavi sürecinde ilaçlarının her dozunu bir görevlinin gözetiminde içmesi sağlanıyor.
Sağlık Bakanlığı verilerine göre, Türkiye'de yürütülen başarılı kontrol çalışmalarıyla tüberküloz hastası sayısı her yıl yaklaşık yüzde 6-7 oranında azaldı.
Verem Savaş Dispanserlerine 2005'te kayıtlı tüberküloz hastası sayısı 20 bin 535 iken, 2016'da bu sayı 12 bin 417'ye düştü. Tüm çalışmalara rağmen, hala ciddi sağlık sorunları arasında yerini koruyan hastalıkla mücadelede, en önemli basamağı tüberküloz hastasının tedaviyi düzenli sürdürerek süreci tamamlaması oluşturuyor. Bunun için de Sağlık Bakanlığı tarafından Doğrudan Gözetimli Tedavi standart olarak uygulanarak, hastalığın kontrol altında tutulması, bulaşmanın önlenmesi ve tedavinin tamamlanabilmesi sağlanıyor.
- "Dünyada 10,4 milyon tüberküloz hastası var"
Sağlık Bakanlığı Atatürk Göğüs Hastalıkları ve Göğüs Cerrahisi Eğitim ve Araştırma Hastanesinden Göğüs Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Şeref Özkara, AA muhabirine yaptığı açıklamada, tüberkülozun mikrobun akciğere yerleşmesi ve vücudun direncinin düşük olduğu dönemde alevlenmesiyle kendini gösterdiğini anlattı. Tüberkülozun tedavi edilmediğinde ölümcül ve bulaşıcı olduğunu vurgulayan Özkara, "Dünyada şu anda 10,4 milyon hasta var. Dünyanın en çok öldüren sekizinci hastalığı." dedi.
Hastalık insandan insana bulaştığı için hastanın mutlaka tedavi edilmesi ve bulaşma riski bulunan kişilerin de koruyucu tedaviye alınması gerektiğine işaret eden Özkara, tanı konulan ve tedavisi başlayan hastaların ayrı bir klinikte bulundurulmalarının önem taşıdığının altını çizdi.
Tüberküloz hastalarının tedavilerinin en az 6-8 ay sürdüğünü anlatan Özkara, ilaç direnci olanlarda ise bu sürenin 24 aya kadar uzayabildiğine dikkati çekti. Özkara, tedavi sürecinin uzun olması ve tedavinin ilk iki haftasında görülen iyileşme belirtilerinden dolayı tüberküloz hastalarının tedaviyi yarım bırakabildiğini aktardı.
Bu durumun hastalığın tekrarlaması, ilaç direnci, kronikleşme gibi istenmeyen sonuçlar doğurduğunun altını çizen Özkara, "Bu durum tedavi sürecini uzatabiliyor ve bu hastalar toplum açısından bulaşma kaynağı oluşturabiliyor." uyarısında bulundu.
- "DGT uygulamasıyla hastanın tedaviye tam uyumu sağlanıyor"
Hem hastanede hem de taburcu edildikten sonra hastanın ilaçlarını içtiğinden emin olmak için DGT uygulandığını anlatan Özkara, DGT'nin tüberküloz hastasının tedavi süresince ilaçlarının her dozunu bir görevlinin gözetiminde içmesi ve bu durumun kaydedilmesi esasına dayandığını söyledi.
Özkara, tüberküloz kontrol programlarının başarısı için Dünya Sağlık Örgütünün (DSÖ) de önerdiği DGT'nin Türkiye'de 2006'dan itibaren uygulandığını belirtti.
Hastaların uzun tedaviye uyum zorluğu çekmesinin hastalık kontrolünde karşılaşılan en temel sorun olduğuna vurgu yapan Özkara, DGT uygulamasıyla hastanın tedaviye tam uyumunun sağlanmasının amaçlandığını dile getirdi.
Özkara, DGT ile tedavi başarısının önemli oranda arttığını, hastalık tekrarlama riskinin azaldığını, toplumda hastalığın görülme sıklığının da düştüğünü söyledi.
Taburcu edilmeden önce DGT planlamasının her hastaya özel olarak yapıldığını, hastanın yaşadığı yer, çalışma ve sosyal durumu ile benzeri özellikler dikkate alınarak ilaç içme yeri ve saatinin planlandığını anlatan Özkara, şöyle devam etti:
"Bu planlamayla, hastanın kayıtlı olduğu Verem Savaş Dispanserine (VSD) bildirim yapılıyor. Hastaya, çıkmadan önce birkaç günlük ilacı veriliyor. Planlama, hasta, VSD'deki hekim ve aile hekimi tarafından yapılıyor. Hastanın ilaçlarının verileceği yere birlikte karar veriliyor. Planlamaya göre, bir sağlık elemanı gözetiminde hastanın ilacını içmesi sağlanıyor. Bunun yanı sıra hastanın bilgilerinin ulaştığı dispanser, hastanın ailesini de çağırıyor, muayenelerini gerçekleştiriyor. Bu kişiler içinde koruma tedavisi gerekenleri de tedaviye alıyor ve diğer aile bireylerini de takip ediyor. Bu şekilde, tüberkülozun başka kişilere bulaşmasını da önlemiş oluyoruz."
- "O hatayı birkaç kez yaptım ama artık içeceğim"
Gürcistan doğumlu ve uzun süre Azerbaycan'dan yaşadıktan sonra bir yıldır yaşamını Türkiye'de sürdüren 31 yaşındaki İ. M'ye dirençli tüberküloz tanısı konulduğunu belirten Özkara, hastanın tedavisinin 1,5 aydır devam ettiğini söyledi.
Hastalıktan kurtulmayı ve iyileşmeyi arzu ettiğini belirten İ. M. de "Daha önce de hastalanmıştım ve 2 ay tedavi görmüştüm. İyi olduğum düşüncesiyle tedavim kesilmişti. Tekrar haslandım ama çok şükür şimdi iyiyim. İlaçlarımı kullanıyorum." diye konuştu.
Babasını 44 yaşında veremden kaybeden, 8 yıl önce kendisi de vereme yakalanan ancak defalarca tedavisini yarım bıraktığı için tüberkülozdan kurtulamayan, ilaca dirençli hastalardan Z. E. ise ilaçlarını tam olarak kullanmadığı için pişmanlık duyduğunu söyledi.
Z.E, "Kendimi iyi hissediyordum, iyileştiğimi düşündüğüm için içmiyordum. Hastalığım nüks etti. O hatayı birkaç kez yaptım ama artık içeceğim çünkü çocuğum var, onun için ayakta durmam lazım. İlaçlarımı düzenli olarak içeceğim, söz veriyorum." dedi.
Doç. Dr. Özkara da hastaların verdikleri sözün önemli olduğunu ancak bu söze güvenemedikleri için ilaç içip içmediklerinin kontrol edildiğini ve tedavi bitene kadar da kontrolün devam ettiğini söyledi.
AA