Elazığ Şehit Fethi Sekin Şehir Hastanesinde Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Gülden Erser Karlıdağ ve Kovid-19'u yenen Nöroloji Uzmanı Dr. Nurettin Koç, koronavirüs salgınına karşı verilen zorlu mücadeleyi anlattı.
Elazığ Şehit Fethi Sekin Şehir Hastanesinde Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Gülden Erser Karlıdağ, salgının başladığı ilk günden beri hem sahada hem de servis koordinatörü olarak görev yaptığını söyledi.
Bu tür salgınların yüzyılda bir yaşandığını kaydeden Karlıdağ, salgın sürecinde çok farklı şeyler gördüklerini, öğrendiklerini ve çok üzüldüklerini belirtti.
Kovid-19 tedavisi gören hastaların yanına refakatçi kabul edilmediğini, bu hastaların ihtiyaçlarını sağlıkçıların karşıladığını aktaran Karlıdağ, "Hasta yakınları da karantinada oluyor. Daha önce yaşamadığımız bir durum. Hastalar için de zor bir süreç. Bu hastalık insanlara nefes almanın çok önemli olduğunu gösterdi. Her sabah hastalarımızı kontrol ettiğimizde her hastaya 'nefes alabiliyor musun?', diye soruyoruz. Bu durum bizi de çok etkiliyor" diye konuştu.
Hastalığın seyrini tahmin edemedikleri için sıkıntı yaşadıklarına, durumu iyi olan bir hastanın aniden kötüleştiğine dikkati çeken Karlıdağ, bu süreçleri birçok hastada tecrübe ettiklerini, kaybettikleri hastaları olduğunu ve bundan çok etkilendiklerini kaydetti.
Hemşirelerin hastaların bakımlarını büyük bir özveriyle yaptığını dile getiren Karlıdağ, "Çoğu insanın korktuğu, kendi yakınına bile yaklaşmak istemediği hastalara biz burada bir aile ortamı oluşturarak bakıyoruz." ifadelerini kullandı.
Hastaların yakınlarını göremedikleri için duygusal süreçler yaşadığını belirten Karlıdağ, hastalığın en zor kısımlarından birinin nefes alamamak olduğunu, bilinci açık ancak nefes almakta zorlanan kişiler bulunduğunu dile getirdi.
"Bir saat önce iyi olarak konuştuğum hastayı bir anda kaybettim"
Taburcu ettikleri her bir hasta ile işlerine daha iyi sarıldıklarını anlatan Karlıdağ, şöyle devam etti:
"Bu süreçten çok etkilendik. Yakın zamanda genç bir hastamı kaybettim. Hastam çok ani kötüleşti. Neredeyse oksijene bile ihtiyacı yoktu. Aniden kötüleşti ve çok hızlı kaybettik. Bir saat önce iyi olarak konuştuğum hastayı bir anda kaybettim. Bu hastalığın ne getireceği belli olmuyor. Bu süreçte öleceğini bilen hastalar yakınlarıyla vedalaşamadan, etrafında bir yakınının göremeden hayatını kaybediyor. Bu işin en acı kısmı. Çünkü birlikte yaşayan, yaşlılarına bakan, hastalıklarının son dönemlerinde onları yalnız bırakmayan, başlarında Kur'an okuyan bir toplumuz."
Karlıdağ, maske, mesafe, izolasyon ve temizliğin çok önemli olduğunu, özellikle doğru kullanılan maskenin enfeksiyonu önlediğini gördüklerini vurguladı.
- "Nefes alamamanın verdiği zorluğu yaşıyorlar"
Salgının başladığı günden beri yoğun bakımda çalışan Nöroloji Uzmanı Dr. Nurettin Koç da 2 çocuğu ve eşiyle hastalığı yendiklerini, hastalık sürecini atlatır atlatmaz görevinin başına döndüğünü söyledi.
"Hastalık sürecini diğer hastalarda görüp bildiğim için hastalık seyrinde sürekli psikolojik olarak korku vardı. Korkuyla yaşamak insanı strese sokuyordu." diyen Koç, hastalıkla mücadelede moralin çok önemli olduğunu dile getirdi.
Yoğun bakımda yatan hastaların genellikle solunum sıkıntısı yaşadığını, bunun da korkuya neden olduğunu kaydeden Koç, şöyle konuştu:
"Solunum sıkıntısı yaşayan hastalar diğer sıkıntılarını sorun bile etmiyor. Çünkü ciddi solunum sıkıntıları yaşıyorlar. Gözlerinde ölüm korkusu var. Hastalar 'yoğun bakımdan çıkabilir miyim' korkusu yaşıyor. Bunu hastalarımızın gözlerinde görebiliyoruz. Hastalığı ağır geçiren hastalarımız hafif geçiren hastalara göre ateş, kas ağrıları gibi şeyleri dile bile getirmiyorlar. Nefes alamamanın verdiği zorluğu yaşıyorlar. Onların o hallerini görmek bizleri çok üzüyor. Onlara yardımcı olmak için çalışıyoruz."