Dördüncü el Mevlana okunur mu?

Amerikalı Coleman Barks'ın Mevlânâ derlemeleri, İngilizceden Türkçeye çevrildi.

Mevlânâ'yı Batı'ya tanıtan yazar olarak bilinen Amerikalı Coleman Barks'ın Mevlânâ derlemeleri, İngilizceden Türkçeye çevrildi. Bu kitapların Türk okuru tarafından nasıl karşılanacağı merak edilirken tasavvuf araştırmacıları 'dördüncü elden' şiirlerin, Mevlânâ düşüncesinin özünü yansıtmadığı görüşünde. 

 

UNESCO doğumunun 800. yılı münasebetiyle 2007'yi Mevlânâ yılı ilan ettiğinden bu yana, büyük mutasavvıfla ilgili pek çok faaliyet gerçekleştirildi. Dünyanın birçok yerinde konferanslar düzenlendi, sema ayinleri yapıldı. Yerli-yabancı birçok yayınevi, Mesnevi tercümeleri ile Mevlânâ'dan bahseden çok sayıda kitap yayınladı. Geçtiğimiz günlerde ülkemizde Mevlânâ'dan bahseden iki kitap daha çıktı piyasaya. Doğan Kitap, ABD'li şair ve yazar Coleman Barks'ın Mevlânâ'nın İngilizceye çevrilen eserlerinden derlediği iki kitabını Türkçe'de yayınladı. 'Aşkın Kitabı' (Rumi The Book Of Love) ve 'Sudaki Kitap' (The Drowned Book) adlı kitaplardaki Farsça'dan İngilizce'ye çevrilen ve Barks tarafından yorumlanan Mevlânâ'ya ait ifadeler, son tercüme ile dördüncü elden Türk okurlarla buluştu. Barks'ın yazdığı kitaplar, bilim adamları ve eleştirmenlerce 'üçüncü elden çeviriler' olduğu ve gerçek Mevlânâ'yı yansıtmadığı gerekçesiyle eleştirilirken, Türkçeye çevrilmeleri yeni bir tartışmayı da beraberinde getirdi: İngilizceden çeviri Mevlânâ okunur mu, okunmaz mı? Türk yazar ve araştırmacılar, dördüncü elden şiirlerin gerçek anlamının çok uzağında kaldığını söylüyor.

Coleman Barks, Batı'ya Mevlânâ'yı sevdiren şair olarak biliniyor. Farsça bilmeyen Barks'ın İngilizce çevirilerden alıp yeniden yazdığı Mevlânâ kitapları yarım milyondan fazla sattı. Fakat bu eserler, 'Mevlânâ'yı ve düşüncelerini modernleştirmeye çalıştığı, bu düşünceleri şekillendiren İslam'ı arka plana attığı' gerekçesiyle sürekli eleştiriliyor. Tasavvuf konusunda uzman olan İslam alimi Shems Friedlander, ''Amerikalılar, Rumi'yi 90'ların ürünü olan new age akımının bir uzantısı gibi algılıyorlar. Bunu bilinçli olarak yapmıyorlar elbette. Onlara sunulan bu. Oysa Rumi'nin bütün şiiri İslam'a dayanır. Aşktan bahseder, ama fiziksel aşktan değil, Allah'a duyulan aşktan.'' sözleriyle Barks'ı eleştirmişti. Gazeteci Masood Farivad da, sözkonusu çevirilerin 'üçüncü el' olduğunu, Barks'ın Rumi'sinin gerçek Rumi olmadığını iddia etmişti. Çevirilerin çok Amerikanlaştığını ve Amerika'ya özgü deyimler barındırdığını söyleyen Farivad, bu ifadelerin Rumi'nin şiirine yakışmadığını dile getirmişti.

Çeviriye modernist tavır hakim

Farivad'ın eleştirdiği Mevlânâ'nın şiirine yakışmayan ifadeler, Barks'ın Türkçe çevirilerinde de yer alıyor. Flört etmek, entelektüel, libido, spor, müzikal gibi modern ifadeler bunlardan bazıları. Kitapta, İmra'ül Kay'ın hikayesi şöyle anlatılıyor: "İmra'ül Kay, Arapların kralı, /çok yakışıklı ve aşk şarkılarıyla dolu bir şair idi. / Kadınlar ona çaresizce aşıktı. Herkes onu seviyordu, /Ama bir gece onu tamamen değiştiren/ bir olay geldi başına. / Krallığını ve ailesini terk etti. / Derviş giysileri giyindi ve / Bir hava durumundan, bir iklimden, bir diğerine gezindi. /Aşk onun kral-benliğini eritti ve onu Tabuk'a götürdü,/ ve o kral gece onun ziyaretine geldi." Çeviride, İmrü'l Kays'a 'İmra'ül Kay', Arap hükümdarına 'kral', Tebük'e 'Tabuk' denmesi bir tarafa, 'bir iklimden bir iklime seyahat'i 'bir hava durumundan diğerine gezinmek şeklinde ifade etmek de kelimenin tam anlamıyla bir dil faciası. Türkiye'de tasavvuf deyince ilk akla gelen isimlerden Prof. Dr. Mahmud Erol Kılıç'a göre Barks'ın Mevlânâ uyarlamalarının Türkçeye çevrilmesi, Shakspeare'nin eserlerini Arapça'dan çevirmekten farksız. Mesnevi mütercimi Doç. Dr. Hicabi Kırlangıç, çevirideki bazı bölümlerin oldukça modernist bir bakışı yansıttığını belirtirken, Doç. Dr. Derya Örs de bu çevirilerin okuyucuya çok fazla faydası olmayacağını belirtiyor. Yazar Sadık Yalsızuçanlar da sufi geleneği bilinmeden yapılan çevirilerin yanlış anlamalara yol açabileceğine dikkat çekiyor.

Prof. Dr. Mahmud Erol Kılıç: "Barks'ın uyarlamalarında ilk göze çarpan; popülerizme kurban edilmiş bir mânâ. Bu eserlerin dilimize çevrilmesi, Shakspeare'i Türkçeye Arapçadan çevirmek gibi bir şey. Türkçenin irfanî ve manevî kavramları gözetilmeden bu çeviri gerçekleşmiş. Türkçenin mühendislik terminolojisi kullanılmış ama mânâ yok. Yine de tercüme, hâlâ Mevlânâ'dan bîhaber yaşayanlar için bir vesile olabilir."

Doç. Dr. Hicabi Kırlangıç: "Bazı yerlerde anlamlar çok modernist bir bakışı yansıtıyor gibi. Şiir tercümesi zaten zor bir iş. Burada ise çevirinin çevirisi söz konusu, Belki İngilizce çevirisinde sorun yoktur, ama Türkçeye çeviren kişi ne derece bu konulara âşina, bilemiyorum. Mevlânâ'nın gazellerine nüfuz edebilmek için tasavvufu iyi bilmek lazım. Yoksa başka anlamlar yüklenebilir."

Doç. Dr. Derya Örs: Herhangi bir edebi eser, kaynak dilden hedef dile çevrildiğinde dahi aslından pek çok şey yitirir. Dolayısıyla böyle bir metnin ikinci bir dilden üçüncü bir dile aktarılması doğru değildir. Mevlânâ gibi büyük bir şairin şiirlerinin Farsçadan İngilizceye ne kadar başarıyla aktarılabileceği bir yana, ikinci çevirinin yeniden Türkçeye çevrilmesinin okuyucu açısından fazla faydası olmayacaktır.

Sadık Yalsızuçanlar: "Sorun, çevirinin üç hatta dördüncü dilden yazılmış olması. Bu Hz. Mevlânâ gibi sufi geleneğin iyi bilinmemesi halinde yanlış yorumlara yol açabilecek bir bilgenin metinleri için özellikle sakıncalar içeriyor. Özellikle Mevlânâ'nın sembolik/metaforik diline, sözlüğüne, yüz ve meyhane sembolizmine, dikey tefekkür dünyasına vukufiyeti olmayanlar açısından yanlış tefsirlere yol açması kaçınılmaz."