Her milletin tarihinde kutlaması gereken günler vardır. Çoğu zaman acıların son bulduğu günlerin milli gün veya bayram ilan edilmesi yaşananların nesiller boyu aktarılmasını sağlamaktadır. İşte Hollanda’da geçtiğimiz günlerde Hollanda için oldukca önemli günler sayılan milli günleri yaşadık.
Bunlardan bir tanesi hiç şüphesiz 30 nisan Kraliçe günüdür. Büyük kentlerin merkezleri adeta bir panayır havasındadır. Eğlenceler, alışverişler ve kalabalıklar. İnsanlar mutludurlar. Kraliçenin doğum günü tüm Hollandalılara hediye edilmiştir adeta.
30 nisan’ı müteakip 4 ve 5 mayıs kurtuluş günleri gelir arka arkaya. Bu tarihler Hollanda’nın Nazilerden kurtuluş günleridir. Sanki bu yıl kurtuluş günleri diğer yıllara göre daha farklı ve bir okadar da görkemli kutlandı Hollanda’da. Amsterdam ve Rotterdam’da yapılan törenlere Kraliçe Beatrix, Veliaht Prens Willem Alexander ve Başbakan Jan Peter Balkenende'nin de katıldı.
Ve çok sayıda Hollandalı da hazır bulundu bu törenlerde. Acaba bu katılım bir milli uyanışın işareti olmasın. İnsan soramadan edemiyor işte.
Zira Amsterdam’daki Dam Meydanı'nda bulunan Ulusal Anıt'ın etrafı oldukca kalabalıktı.
Peki bu günlerde neler yaşandı? Neler oldu Hollanda’da? İşte genç gazeteci dostlarım Basri Doğan ve Yasi Yağcı bizler için bu konuyu derinlemesine araştırmışlar ve şu bilgileri önümüze getirmişler:”Tarihler 1940'ı gösterdiğinde hayat, Hollandalılar için daha zor yaşanılır bir hale gelmişti. Çünkü I. Dünya Savaşı'nda tarafsız kalmayı beceren portakallar ülkesi, istemeden de olsa II. Dünya Savaşına taraf olmaktan, daha doğrusu zorunlu olarak bu savaşa girmekten kendini alıkoyamadı. 1929 yılında baş gösteren geniş çaplı ekonomik krizden diğer Avrupa ülkeleri gibi derin yaralar alarak çıkan ve hemen akabindeki yıllarda ise, bu yaraları sarmak için var güçleriyle büyük bir mücadeleye girişen Hollandalılar, deyim yerindeyse patlak veren Alman işgaliyle tam bir şok yaşadı… 1940 yılının 10 Mayısında beklenmedik bir şekilde Hitler tarafından işgale uğrayan Hollandalılar ne yapacaklarını şaşırdılar. Aslında tüm Avrupa'ya hatta dünyaya korku salan Hitler’in günün birinde burayı işgal edeceğini uçan kuş dahi biliyordu; bilinmeyen tam zamanıydı. İşte 10 Mayıs gecesi halk yataklarında uyurken ansızın işgal emri veren Hitler, hem halkın hem de Hollanda askeri gücünün deyim yerindeyse nefes dahi almasına fırsat vermeden ülkeyi bir uçtan diğer uca işgal etti… 1931 yılında Adrian Mussert tarafından kurulan Ulusal Sosyalist Partisi NSB, içeride işgale davetiye çıkaranların başında geliyordu. Kısa süre zarfında Almanlara karşı teslim bayrağı çeken Hollanda'da, işgal döneminde izlenen politikalarda bir belirsizlik hakimdi… Hükümetin bazı üyeleri ilk fırsatta ülkeyi terk ederek müttefik İngiltere'ye gittiler. Kısa süre sonra Kraliçe ve diğer aile üyeleri ülkeyi terk etmek zorunda kaldılar. Aile için bir kaç sene sürecek zorunlu göçün ilk durağı İngiltere oldu. Oradan da Kanada'ya geçtiler. Bu zorunlu sürgün beş sene sürdü… 5 Mayıs 1945'ten sonra Alman Birliği'nin de Hollanda'yı terk etmesi, Kraliyet mensuplarının zorunlu olarak gurbetine de son verecekti. Maddi hasarın miktarı yaklaşık 7 milyar avroydu. Almanlar, tabiri caiz ise ülkede taş üzerinde taş bırakmamıştı. Bu yıkıntıların içinden bugünkü modern Hollanda'nın çıkmasındaki başrolü ise, yıllar sonra ülkeye davet edilecek olan yabancı işçiler oynayacaktı…”
Evet taş üstünde taş kalmayan Hollanda kısa sürede kendini topladı. Hızlı bir şekilde kalkınmayı gerçekleştirdi. Bu kalkınmanın tabir caizse mihenk taşları bugünlerde hor görülen hoş bakılmayan, bu ülkede çok görülmeye başlanan Hollandalı olmayanlardı. Onların alın terleri bu kalkınmanın, modernleşmenin ve güçlenmenin harcı olmuştu. Ne çabuk unutuldu bu gerçek bilinmez. Gençliklerini bu ülkenin kalkınmasına vermiş inları bugün istemeyen, onların ülkede varlığını çok gören bir siyasi parti mecliste dokuz sandalye alabiliyor malasef. Korku ve önyargı insanları hatta Hollanda’yı yönetmeye talip oluyor. Nazi kamplarının insanlık dışı uygulamaları, zulm ve yoksulluk milllet hafızasından nasılda kolay siliniyor anlamak mümkün değil. Dört ve Beş Mayıs bize işte bu zulmü, haksızlığı, kıyımı hatırlatıyor. Acaba aynı tarihler yani dört ve beş mayıs, sadece Hollandalı olmayanlara yönelik popülüst politikalar üretenlere neyi hatırlatıyor, doğrusu merak ediyorum.