Bir tarih ve kültür şehrider Konya. İkiyüz elli yıl Anadolu Selçuklularına, bin seneye yakın Osmanlı İmparatorluğu’na başkentlik yapmış bir misyona sahiptir Konya.
Anavatan evlatları olarak bizlerde hizmet kervanında görev almış bulunuyoruz. İçinde bulunduğumuz coğrafya bizi dünyanın en güzel yerinde yaşatıyor.
Dünyamızda savaşların şekilleri, türlü biçimlerde uygulanıyor. Ne şekilde uygulanırsa uygulansın Türk şanına yakışır biçimde sonuçlanıyor.
Hakkın rızası ve hoşnutluğu ile şanslı bayrağımız, aziz vatanımız, uğruna feda olsun. Fakat ne var ki tarihi kalıntılar vahşet insanlığın yaratılıştan beri Konya’nın başına zaman zaman belalar getirmiştir.
Fakat Konya’mız her ahvalde dimdik ayakta kalmayı başarmıştır. Çünkü kanı temizdir. İnsanları vatanperverdir. Pek çok misal verebilirim. Allah bizimle beraberdir.
Şimdi eski Konya’ya kısa bir göz atalım. Arşiv kayıtlarımıza göre 8 Peygamber, 319 evliyanın binlerce seyidhan zümresinin gelip geçtiği kalemi ile serveti ile birçok insanlarımızın kurtuluşu savaşlarında, milli dayanışmaya iştirak eden gelinlik kızlarımızın, kahramanlıklarından senaryolarından, Kemal Atatürk’ün Konyalılara olan sevgi ve şefkatinden o günleri sizlere hatırlatmak ve tarihi deşifre ediyorum.
Hz Mevlana’yı misafir etmiş, ‘Gez dünyayı gör Konya’yı sloganı ile Kuzey’de Musalla Mezarlığı, Sedirler, Araplar, Batı’da Hoca Cihan Yaka Meram, Doğu’da Mevlana… Al size o günkü Konya
Telefon televizyon, motorize sisteminin bilinmediği kış günlerinde Detse-Botsa dağlarından kesilen odunlarla kağnı arabalarının kullanıldığı toprak damlara yağan karların küreklerle temizlenerek, deterjanın bilinmediği çamaşırların sokak aralarından akıp giden suları ile tokuç ile yıkandığı, her evin bahçesinde bulunan su kuyusunun içine sarkıtılan iplerle, et yemek vesairenin saklandığı, en yüksek memur maaşının en fazla 40-50 lira olduğu, Amele yevmiyesinin 20 kuruş, kiloluk bir ekmeğin tanesinin 5 kuruş, sade yağının kilosunun 5 kuruş, İngiliz kumaşından bir takım elbisenin en çok 10-15 liraya alınıp satıldığı, 5 para-10 para gibi küçük bir paranın kullanıldığı, kilonun değil okkanın, metre değil arşının kullanıldığı, çiftçinin kara sapan ile tarlasını ekip sürdüğü, Alâeddin Tepesi’ne çıkılıp da etrafa bakıldığında Konya Ovası’nın bugünkü gibi beton yığını gibi değil, yemyeşil ekin tarlaları ile kaplı olduğu, tedrisatın okullarda değil medreselerde yapıldığı, anarşi nedir bilinmediği, hırsızlık vakalarının olmadığı, Konya deyimi ile, Bir evde kaynananın kaynanası yaşadığı, yer sofrasına 8-10 kişinin yemek yediği, ev mutfağının ve tuvaletinin dışarda olduğu o günlerden bu günlere gelmiştir Konya.
Şükürler olsun.
İşte o günkü ve bu günkü Türkiye…
Haftaya kalemiyle Konya kültürüne hizmet edenler