Dün, Dünya Emekçi Kadınlar Günü’ydü. Kurumlar, sivil toplum örgütleri, kadınlarla ilgili dernekler çeşitli etkinliklerle kutladılar günü. Benim 1 Mart günü Selçuk Üniversitesi Süleyman Demirel Kültür Merkezi’nde açtığım ve 14 Mart’a kadar sürecek serginin konusu da kadındı. Araya 8 Mart girdiği için bu konuya ağırlık vermiştim.
Sergide şehrimizin kırsal kesiminden kadınlara ağırlık verdiğim portreler var. elbette bu portrelerin gerisinde de portrelerin sahiplerine ait bir hikaye. Bu hikayeleri ben biliyorum. Hepsi benim kafamın ve yüreğimin içinde. Hangi kareye baksam hikayeyi yeniden yaşamaya başlıyorum.
Üniversite öğrencileri, sergiyi ilgiyle geziyorlar, düşüncelerini sergi defterine aktarıyorlar. Salı günü çocuk gelişimi bölümünden bir grup öğrenci geldi. İlgiyle gezdiler sergiyi. Duygularını deftere yazdıktan sonra fotoğraf üzerine söyleşiye daldık. İçlerinden biri “Neden hep kırsal kesimin kadınları var?” diye sordu. Bir diğeri ise neden hep kadın fotoğrafı olduğunu merak etmişti.
Onlara 8 Mart nedeniyle bu konuyu seçtiğimi söyledikten sonra ne kadar şanslı olduklarını, kendilerini şanslı hissetmelerini söyledim. Özellikle kırsal kesimde milyonlarca genç kızımızın okuma şansı bulamadığını, bulmalarının da mümkün olmadığını anlattım. Gördükleri her fotoğrafın ayrı bir hikayesi olduğunu söyledikten sonra, sergide iki fotoğrafı yer alan Çetmili Emine’nin hikayesini anlattım onlara. Bu hikayenin bir bölümünü paylaşmıştım siz okurlarımla. Son bölümünü Çetmili bir arkadaşımdan yeni öğrendim.
Emine’nin fotoğraflarını çektiğimde yaylada annesiyle inek otlatıyordu. İlköğretim yedinci sınıfta okuyan gülyüzlü bir kızdı. “Okulu bitirsin, bunu satacağım” demişti annesi. Şaşkınlıkla yüzüne bakmış “Bu daha çocuk, nasıl satarsın” dememe “Ne yapayım, bir boğaz eksilir” yanıtı vermişti. Baba yoksuldu. Nerede iş bulursa, orada çalışıyordu.
Emine ilköğretimi bitirir bitirmez komşu köyden biri kaçırmış. Yani satamamış annesi ama Emine oyuna bile doyamadan kadın oluvermiş. Baba ölmüş. Anlattığım hikaye üniversiteli kızlarımız etkiledi mi bilmiyorum ama beni etkilemeye hala devam ediyor. Fotoğrafını çekerken objektife gülümseyerek bakan Emine o an aklına bile getiremezdi kısa bir süre sonra kaçırılacağını. Fotoğraflarının bir sergide yer alıp adının anılacağını.
Sergide kırk fotoğraf var ve kadınlarımıza dair kırk hikaye var. bunların hep mutlu hikayeler olmasını öyle çok isterdim ki. Kırsal kesimde o güzel insanlar var olduğu sürece fotoğraflarını çekecek, hikayelerini anlatmayı sürdüreceğim.
***
Not: Gazetemizde 12 Mart 2005’te, Çalı dergisinde Şubat 2006’da yayınlanan “Karacadağlı Kader” yazım üzerine bir çok okuyucum arayarak “Kader’e nasıl el uzatabiliriz?” diye sordular. Bu duyarlı okuyucularıma teşekkür ederim.