Dünyanın en küçük Kur’an-ı Kerimi İstanbul’da bir müzayedede Sabancı Müzesi tarafından satın alınmış. Baştan sona el yazımı orijinal bir eser olan Kur’an-ı Kerim, kibrit kutusundan bile küçük. Yüz yıllar önce ne emekler verilmiş ne göz nurları dökülmüş Allah bilir. Deri kapağında altın suyundan işlemeler de bulunan eseri Sabancı’dan başka alıcı çıkmamış. Değer biçilemediği için başlangıç fiyatı olmayan eser 65 bin YTL’ye satılabilmiş. Üzüldüm. Değer biçilemeyen esere hiç de layık olmadığı bir değer biçilmiş…
Aynı müzayedede İbrahim Çallı’nın bir tablosu da satılmış. Bilin bakalım kaç paraya? Maalesef değer biçilemeyen dünyanın en küçük Kur’an-ı Kerimi’nin tam dört misli bir fiyata…
Biri biriyle kıyas bile edemediğim bu iki örnek ülkemizde neyin daha değerli olduğunu gözler önüne sermemize yetiyor. Keşke daha iyi duyurulsaydı da çok yüksek bir paraya satılsaydı. Ve artık onun değeri o olsaydı. Bu arada her şeye rağmen Sabancılar’ı kutlamak istiyorum. Öyle ya, haberlerde ‘alıcı bulunamadı’ denseydi daha mı iyi olacaktı.
Yorumu size bırakıyorum…
Bayrakları yakarken
Şerafettin Camii’nin yanında birikmeye başladı cemaat, Cuma namazının ardından. Şöyle ciddi bir kalabalık oluşmuştu ve eylem başladı. Danimarka gazetesi ve batılıların Peygamberimize çirkin saldırısı lanetleniyordu. Tekbirler atılıyor, halk diline geleni alenen söylüyordu. Kimi ağlıyor kimi de bir kenardan olan bitene acı acı bakıyordu. Polis kameraları arşive yeni kasetler çekerken, bu tür organizelerin değişmeyen simaları her zamanki gibi en önde vazifelerini yapıyorlardı.
Konuşmalar ve tekbirlerin ardından Amerika, İsrail ve Danimarka’nın bayrakları ateşe verilmeye başlandı. Bu arada, yanıma benden de yaşça bayağı büyük bir amca geldi. Bir süre ne olup bittiğine baktı, heyecanlandı ve sonra, o müthiş cümleyi patlattı. “Yakın avradını sattığımın bayrağını.” Nihayet yaktılar da…
(Amcanın tırnak içindeki sözünde küçük bir değişiklik yapmamız gerekti!)
Tık
“Töm” de de Tayyip ağan bi korkuvursun…