Bu yıl Bursa’da düzenlenen ve ana teması “Dünyevileşme” olan 15. Ufuk Turu Toplantıları tamamlandı.
15 yıldır büyük bir başarı ve büyük bir emekle devam eden Ufuk Turu Toplantılarının tanışma oturumuna Bursa’da yaşayan günümüzün dev şairlerinden üstad Cengiz Numanoğlu’da katılarak yazmış olduğu Konya ve Bursa şiirlerini okudu.
Açılıştan önce Bursa Büyükşehir Belediyesi kılıç kalkan ekibinin yaptığı gösteri görülmeye değerdi. Ekip, kılıç ve kalkanlarını çok büyük bir ustalıkla kullandılar ve izleyenlere heyecanlı dakikalar yaşattılar.
Daha sonra yoğun bir katılımla açılış oturumu gerçekleştirildi.
Açılış Mehmet Emin Ay’ın okuduğu Kur’an-ı Kerim ile başladı. Mehmet Emin Ay hocanın sesi ve tilavetinin güzelliği hepimizi mest etti. Ayrıca seçtiği ayetler, toplantıların ana konusu olan dünyevileşme ile ilgili olduğu için konuya, Rabbimizin bize gönderdiği mesajlar ile başlanmış oldu.
Açılışta sırası ile Konya STK Platformu Başkanı Muhsin Görgülügil, Bursa STK Platformu Başkanı Burhan Sayılgan, Konya STK Platformu eski Başkanı Latif Selvi, Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Alinur Aktaş ve Bursa Valisi İzzettin Küçük yaptıkları konuşmalarda dünyevileşme konusu ile ilgili görüş ve düşüncelerini aktardılar.
Bursa Valisi İzzettin Küçük’ün konuşmasında en tehlikeli dünyevileşmenin dinin kullanılarak yapılan dünyevileşme olduğunu söylemesi ve buna FETÖ’yü örnek vermesi çok önemliydi.
Açılış oturumundan sonra panellere geçildi. Panellerde yapılan konuşmalardan önce kendi görüş ve düşüncelerimi kısaca aktarmak istiyorum.
Öncelikle 15. Ufuk Turu’nun Bursa’da yapılmış olması oldukça önemliydi. Zira Konya ile Bursa arasında tarihi ve kopmaz bir kardeşlik bağı var.
Bu toplantının, Selçuklu Başkenti Konya ile Osmanlı’nın ilk Başkenti Bursa arasındaki manevi bağın devam ettirilmesini ve kurulan gönül köprüsünün daha da sağlamlaştırılmasını temin maksadıyla yapıldığını belirtirsem önemi de anlaşılmış olur.
Toplantıların konusu olan dünyevileşme ile ilgili de şunları aktarmak istiyorum.
Dünyevileşmenin; dünyayı ebedi görmek, Allah’ı, ölümü ve ahireti unutmak, cenneti bu dünyada aramak olduğunu hepimiz biliyoruz. Bunları yazarken aklıma bir Hadis-i Şerif geldi.
Rasûlullah (s.a.s) buyurdular ki: “Bir zaman gelecek, diğer milletler, tıpkı sofraya yemek için üşüşen insanlar gibi sizin üzerinize üşüşecekler.”
Bunun üzerine sahabiler sorarlar: “Ya Rasûlullah, o gün sayımız çok mu az olacak?”
Efendimiz (s.a.s): “Hayır bilakis, o gün sayınız çok olacak. Fakat siz bir akıntıya taşınan çer-çöp gibi olacaksınız. Allah, düşmanlarınızın kalbinden sizin korkunuzu silecek, sizin kalbinize de “vehn” verecek.”
Bunun üzerine sahabilerden biri sorar: “Vehn nedir ya Rasûlullah?”
O da buyurdu ki: “Vehn dünya sevgisidir. Ölümü sevmemek ve ondan nefret etmektir”
Bu hadis, dünya Müslümanlarının tarihte zaman zaman yaşadıkları krizlere ışık tuttuğu gibi, bugünkü durumlarını da izah etmektedir. Ne diyor efendimiz? Vehn hastalığına kapılacaksınız. Vehn, dünya sevgisi ile ölümü unutmaktır diyor. İşte dünyevileşme budur.
Bu Hadis-i Şerif’te de görülüyor ki bugün İslâm dünyasındaki en büyük tehlike dünyevileşme tehlikesidir. Bu sebeple Müslümanlar bugün dünyaya çok meyletmişler ve selin önünde sürüklenen çer çöp durumuna düşmüşlerdir. Onun için seçilen konunun ehemmiyeti büyüktür.
Tekrar toplantılara dönmek gerekirse panellerde ilk oturum, “Din ve Dünyevileşme” konusunda yapıldı.
Okurlarımızın da istifade edebilmelerini sağlamak maksadıyla yapılan konuşmalardan bazı önemli cümleleri aktarmak istiyorum.
“Dünyevileşme, zaman zaman “sekülerleşme” kavramıyla eş anlamda kullanılmaktadır. Bu yaklaşım, “dünyevileşme” kavramının muhtevasını daraltır ve başka problemlere yol açar. Zira “dünyevileşme” İslam medeniyetine has bir kavram iken, “sekülerleşme” Batı medeniyetinde doğan ve gelişen sancılı bir süreçtir.
Hayata bir bütün olarak bakan İslam medeniyetinde insan algıları ve kavrayışları gönül (kalp) merkezli iken, Batı medeniyetinde akıl odaklıdır. Gönül daha kapsamlı olup, akıl onun içinde bir cüzdür ve bir melekedir. Bu nedenle, her iki medeniyetin sadece kavramları değil, aynı zamanda, zamana, mekâna ve dünyaya bakışları farklıdır.
Dünyaya akılla yaklaşmak ve onu akılla idare etmek önemlidir. Ancak, insan sadece akıldan ve maddeden ibaret olmadığı için, her şeyi sadece akıl merkezinden değerlendirmek, metafiziksel ve akıl ötesindeki varlıkları ve hayatı göz ardı etmektir. Batı medeniyetinin bugün en büyük çıkmazlarından birisi, insanı sadece akıl ve madde merkezli bir anlayış üzerine konumlandırmasıdır. Toplumun faydasından ziyade, bireyin “ben”i merkeze oturtulmaktadır. İslam medeniyetindeki “ben” ise, gönüldeki ilahi vicdan penceresidir; kendini bilebilme bilincidir.” (Prof. Dr. Bilal Kuşpınar)
“Dünya; yakın hayat, kısa hayat ve düşük hayat gibi anlamlara gelir. İslâm, dünya kurmaya gelmiş bir dindir. Dünya, ahiret âleminin önündeki hayattır. Ahiret, dünyada kazanılır.
Dünya hayatı, ahiret hayatına tercih edilirse o zaman dünyevileşme hastalığı baş gösterir. İnsanı Allah’tan uzaklaştıran şey dünyadır. Dünyevileşme, insanın ebediliği dünyada arama çabasıdır. İlimden ve irfandan kopma, ölümsüzlüğü burada arama, Allah’ı ve ahireti unutma, dünyaya çakılıp kalma düşüncesi, helal haram duygusunun zayıflaması, Allah’a ihtiyaç hissetmeme ve Allah’a rağmen yaşama isteği gibi hasletler dünyevileşmedir.
İslâm’a göre, paranın elde taşınması caiz, kalpte taşınması caiz değildir. Allah’ımız, dünyaya iyi insanların hâkim olmasını, kötülerin hüküm sahibi olmamasını ve iyi bir dünya kurulmasını istiyor.” (Prof. Dr. Ramazan Altıntaş)
“Kur’an da 100 ayetle dünyadan bahsediliyor, 25 ayetle de dünyadan sakındırılıyor. Bir yandan dünyevileşme tehlikesi diğer yandan dünyadan el etek çekme tehlikesi içinde ikilem içindeyiz. Bir yanda kalıcı, ebedi yurdumuz, diğer yanda geçici yurdumuz. Bu dengeyi iyi kurmak zorundayız.
Dünya, Allah’ın özenerek yarattığı ve tezyin ettiği bir mekândır. Dünyada seçkinlerden olmak, ahirette seçkinlerden olmaya mani değildir. Hayatı dünyadan ibaret görmek, şeytanın Allah’ı unutturması, insanın ibadetlerden zevk almaması, aç gözlülük, kanaatsızlık, doyumsuzluk dünyevileşmenin sebepleridir.
Hz. Adem’in dünyaya meyletmesi ve ebedi yaşama isteği onun cennetten yeryüzüne inmesine sebep olmuştur. Herkesin bir dünyası olacaktır. Önemli olan bizim, dünyanın neresinde duracağımızdır.
Ayetlerde geçen Karun kıssası, bahçe sahibi iki arkadaşın kıssası, bahçe sahibi kardeşlerin kıssası ve Bedir ganimetlerindeki mesaj, Uhud’un evrensel mesajı ibret alınması gereken olaylardır.
İnsan ve dünya ikisi de çamurdan, ikisi de aynı hamurdan yaratılmıştır. Dünya boşuna yaratılmadı, insanlık için tezyin edildi. Ama dünya kalıcı yurt değildir. Allah’ın hoşnutluğunu ve ahiret saadetini dünyada kazanmak için çalışmalıyız” (Prof. Dr. Ali Akpınar)
(Devam edecek İnşaallah)