Dünyevileşme panelinin ardından!

Prof. Dr. Ali Akpınar

Günlerden Pazar, yani tatil günü, son derece konforlu bir salon, tam beş adet üniversite hocası, Gündelik Hayat ve Dünyevileşme adında tam da günümüzü ve herkesi ilgilendiren iddialı bir konu, dolu dolu bir panel ve fakat paneli dinlemeye gelen 50-60 kişi. Bir milyonluk Konya şehrinden 50-60 kişilik bir katılım. Tam da dünyevileşmenin fotoğrafını gösteren bir tablo!

Nerede bu insanlar, çağrıyı duymadılar mı, ezan çağrısını günde beş kere duyuyorlar da namaz için camilere mi koşuyor insanlar! Yoksa bu insanların dünyevileşme ile bir derdi yok mu? Neredeyse her gün belki birkaç program yapılıyor salonlarda, ama çoğu dolmuyor salonların. Belediyeler, STK’lar birbirleriyle yarışıyorlar programlar için, binlerce masraflar ediliyor, ama yeterince ilgi görmüyor programlar. Allah sormaz mı, elbette sorar. Bir rehavet, bir doygunluk var piyasada. İnsanımızın bilgi seviyesi yükseldi mi hayır. İlgisi azaldı, televizyonlarda pek çok program yayınlanıyor, ancak onların ne kadarı baştan sona izleniyor? Bu sorularla kendimize bir çeki düzen vermemiz gerekli.

Bu uyarı ve hatırlatmalardan sonra biz adı geçen panelden aldığımız bazı notları okuyucularımızla paylaşalım.

Yüce Allah, Kur’ân’ında bu ümmeti tanımlarken, siz insanlık için çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz, iyiliği emreder, kötülükten sakındırır ve Allah’a iman edersiniz buyuruyor. Bu ümmet, insanlık sahnesine çıkarılmış ve insanlığın hayrına olması gereken şahit ümmet, vasat ümmettir. İnsanlığın ve gelişmelerin şahidi olan, gündeme duyarsız kalmayan, gündemi belirleyen ümmet.  Hayırlı ümmet olabilmek için, bu görevin yerine getirilmesi lazımdır. Yoksa bu ümmetin bir ferdi olmak yetmez. Hz. Ömer, bu ümmetten olduğunu iddia eden sayılan bu şartları yerine getirsin, aksi takdirde bu ümmetten olduğunu iddia etmesin der.

Bugün bu hayırlı ümmet, bu sorumluluğunu layığı ile yerine getirmediği için, kapitalist tüketim politikaları insanları küresel robot haline getirmiştir. Bu savrulma ve değerler aşınmasının karşısında ancak İslam durabilir. Bunun için, şer güçler İslam Coğrafyasının üzerine çöreklenmiş bulunuyorlar.

İslam, dünyayı dizayn için gelmiş, dünya için, gidişat için söyleyecek sözü olan yegane dindir. İslam’ın söylemleri âdil bir dünyevileşmeyeye yöneliktir. Bunun için Müslümanlar, siyaset, ekonomi, sosyal ve kültürel alanlarda güçlü politikalar üretmelidirler.

Müslümanların 21. Yüzyıl ve gelişmelerle yüzleşme gücü yok. Mücahitleri mütahit, mutasavvıfları mutasarrıfa dönmüş. Müslümanlar şeytan-şehvet-rüşvet üçgeni içerisinde, kasa-masa-nisa Müslümanlığı (!) ile kuşatılmış durumda. Siyaset modelimiz yok. Evlerimiz, 5-10 bin parça eşyalı AVM’lere dönmüş durumda.

Teknolojinin insanlığa kazandırdığı zamanlar, hayırda kullanılmıyor. Tam tersine artan bu zamanlar, boş, anlamsız günah işlerde tüketiliyor. Dolayısıyla insanlığın gelişen teknolojinin hayrını gördüğü söylenemez.

Batıda sekülerleşme, icat edilen ruhbanlığa karşılık türetildi. İslam’da ruhbanlık yoktur, Müslümanların sekülerleşmesi için de bir sebep yoktur. Yeter ki din doğru anlaşılsın ve bütünüyle yaşansın.

Özgürlük kavramının günümüzdeki kadar yoğun kullanıldığı, ancak bir o kadar gönüllerin, beyinlerin ve bedenlerin köleleştirildiği bir dünyada yaşıyoruz. İnsanların hoyratça, ölçüsüz ve gayesiz günah dolu bir hayatı yaşamalarının adı özgürlük (!) oldu.

Durdurulan, dondurulan ve devre dışı bırakılan İslam Fıkhının yeniden hayata döndürülmesi ve ona yeniden dinamizm kazandırılması kaçınılmazdır. Biz ahlakı ilkeleri, hayatın her alanına taşıyamazsak her alanda savrulmanın önüne geçmek mümkün olmayacaktır.

Bugün Müslümanların, ayet ve hadisler ışığında dünyayı ve dünyadaki gelişmeleri doğru bir şekilde okumaya, bu okumanın aydınlığında değerlendirmeye şiddetle ihtiyacı vardır.

 

Yorum Yap
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (2)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.