Ey kavmim,
Bu yazımda ben konuşmayacağım. Yapmaya çalıştığım iyiliği emredip kötülükten alıkoyma ameli ile ilgili düstur niteliğindeki sözleri sizlerle paylaşarak, bu amelin İslam Dini’nin olmazsa olmazı olduğunu anlatmaya çalışacağım.
"Cenâb-ı hakk azınlığın ameliyle çoğunluğa azab vermez. Ancak çoğunluk, aralarında azınlığın münker (fena) amellerini görürler, fakat müdâhaleye güçleri yettiği hâlde seslerini çıkarmazlar. Onlar böyle davrandıkları için Cenâb-ı Hak azınlığa da çoğunluğa da birlikte azab gönderir. (Muvatta'nın rivayetinde "...fenâlık açıktan açığa işlendiği takdirde hepsi cezayı hak eder." denmektedir.) (Müsned 4, 192)
- Sizden kimse nefsini hakir görmesin.
- Ey Allah'ın Resûlü; kişi nefsini nasıl hakir görür?
- Allah için, üzerine söz terettüp eden (fena) bir durum görür, fakat hiç ağzını açmaz. Cenâb-ı Hak kıyamet günü kendisine sorar:
"Şu falanca şey hakkında gerçeği söylemekten seni ne alıkoydu?"
O kul cevap verir:
"Halk korkusu (insanlardan korktuğum için sesimi çıkarmadım)."
Allah o zaman şöyle der: "Asıl benden korkman gerekirdi." (İbn-i Mâce, Fiten 20)
Yâ Resûlallah! İçinde iyilerin de bulunduğu bir memleket helak olur mu?"
"Evet, helak olur!" buyurdu.
"Nasıl olur yâ Resûlallah?"
"İsyana, kötülüklere sükût etmeleri ve bu suretle dine ihanet etmeleri sebebiyle!"
(Taberani)
“Küçüklerimize merhamet etmeyen, büyüklerimize saygı göstermeyen; iyiliği emredip, kötülüğü de yasaklamayan bizden değildir” (Tirmizî, Birr, 15.IV, 322)
"Nefsimi elinde tutan Zat'a kasem olsun, ya ma'rufu emreder ve münkerden de yasaklarsınız veya Allah'ın katından umumî bir belâ göndermesi yakındır. O zaman yalvar yakar olursunuz da duanız kabul edilmez." (Tirmizî, Fiten 9)
“İçinizde, hayra çağıran, marufu emreden ve münkeri nehyeden bir topluluk bulunsun. İşte bunlar, kurtuluşa erenlerdir.” (Âl-i İmran Suresi, 104. Ayet Meali)
"Ey mü'minler, yalvar yakar olmanıza rağmen dualarınız kabul olmayacak durumlara düşmezden önce iyiliği (ma'rufu) emir ve kötülükten de men ediniz."
(Müslim, İman 80)
"Ya ma'rufu emreder, münkerden de nehyedersiniz, yâhut Allah şerirlerinizi hayırlılarınıza mutlaka musallat edecektir. O zaman hayırlılarınız dua etse de duaları
kabul edilmez." (Tirmizi, Kitabul Fiten)
"...onlar, (İsrailoğulları) birbirlerine hiçbir münkeri yasaklamadılar.
Yemin ederiz ki yapmakta oldukları şey çok kötü idi..." (Mâide Suresi, 78-79. ayetler)
“Hz. Ayşe rivayet eder ki, Peygamberimiz buyurdu:
-Allah, içinde amelleri, peygamberlerin amelleri gibi olan 18.000 kişinin de bulunduğu bir şehrin bütün insanlarına azap gönderdi.
- Ya Rasulullah! Amelleri böyle olan bir şehrin insanlarına neden azap gönderilir?
- Allah rızası için kimseye kızıp, kötülüğü nehyetmezlerdi” (Kimyayı Saadet)
“Siz ya iyiliği emredip kötülüğü yasaklayacaksınız ya da Yüce Allah size zalim bir idareci musallat edecektir. O idareci sizin büyüklerinize saygı göstermez, küçüklerinize merhamet etmez. İyileriniz ona beddua eder ancak bedduaları kabul edilmez.
Allah’tan yardım isterler fakat yardım görmezler. Allah’tan günahlarının bağışlanmasını dilerler fakat bağışlanmazlar” (Tenbihu’l-Muğterrin)
“Ey Allah’ın Resûlü! İçimizde iyiler de olduğu halde helâk olur muyuz?”
“Kötülük ve günahlar çoğaldığı vakit, evet”
(Buhârî, Fiten 4, 28; Müslim, Fiten 1. Buhârî, Enbiyâ 7, Menâkıb 25; Ebû Dâvûd, Fiten 1; Tirmizî, Fiten 23; İbn Mâce, Fiten 9)
"Hz. Ebu Bekir (radıyallahu anh) Cenâb-ı Hakk'a hamd ve senadan sonra buyurdu ki:
"Ey insanlar! Sizler şu âyeti okuyor ve fakat yanlış anlıyorsunuz: 'Ey iman edenler, siz kendinize bakın. Doğru yolda iseniz sapıtan kimse size zarar veremez.' (Maide, 105).
Biz Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)'in: 'İnsanlar, zâlimi görüp elinden tutmazlarsa, Allah'ın, hepsine ulaşacak umumî bir belâ göndermesi yakındır.' dediğini işittik." Keza ben, Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın: 'İçlerinde kötülükler işlenen bir cemiyet, bu kötülükleri bertaraf edecek güçte olduğu halde, seyirci kalır, müdâhale etmezse, Allah'ın hepsini saran umumî bir belâ göndermesi yakındır.' dediğini işittim."
(Ebu Dâvud, Melâhim 17; Tirmizî, Fiten 8; İbnu Mâce, Fiten 20)
"Yeryüzünde bir kötülük işlendiği vakit, ona şâhid olan bunu takbîh ederse (kötü olduğunu te'yîd ederse), o kötülüğü görmemiş gibi zararından kurtulur. O kötülüğe şâhid olmadığı halde, işittiği zaman memnun kalan kimse, sanki şâhid olmuş gibi zarar görür."
(Ebu Davud)
“Eğer ümmetim bir zalime “Ey zalim!” demekten korkar hale gelmişse, artık onun varlığı ile yokluğu arasında bir fark yoktur. Allah da onları orta yerde bırakır. Onlara yardım etmez, zelil kılar. Onları yapacakları isyanlarıyla (ve karşılaştıkları zulümlerle) baş başa bırakır.” (bk. Münavi, Feyzu’l-Kadir,1/354; Ramuz el e-hadis, 46. sayfa, 8. hadis)
Hz. Osman şöyle buyurmuştur:
“Kötüleriniz size musallat olmadan, iyileriniz onlara beddua etmeden ve onların duaları kabul edilmeden önce, iyiliği emredip kötülükten men edin” (Kenzu’l Ummal)
“Ya iyiliği emredip kötülükten nehyeder, zalimin elini tutup zulmüne mani olur,
onu hakka döndürür ve hak üzerinde tutarsınız ya da Allah kalplerinizi birbirine benzetir, sonra da İsrailoğullarına lanet ettiği gibi size de lanet eder” (Ebu Davud, Melahim 17)
“Allah’ın emirlerine uyanlarla uymayanların durumu, bir gemi için kura çekenlere benzer. Bir bölümü geminin üst kısmına düşmüş, diğerleri de alt kısmına düşmüştür.
Alt kısımda kalanlar, su ihtiyacı olduğu zaman üst güverteye çıkıp su ihtiyacını gidermektedirler. Onlar şöyle derler: ‘Bizim bölümden bir delik delelim de üsttekilere eziyet etmeyelim.’ Eğer üsttekiler, onlara ilişmez de serbest bırakırsa, hepsi helâk olur. Ellerinden tutup engel olurlarsa onlar da kurtulur, kendileri de.” (Buhari)
“Siz iyiliğin tamamını işlemeseniz dahi iyiliği emrediniz. Siz kötülüğün tamamından sakınmasanız dahi kötülükten sakındırınız" (Taberani)
"Sizde iki sarhoşluk ortaya çıkmadıkça Allah tarafından gelen hak din üzere devam edersiniz: Cehâlet sarhoşluğu ve dünyaya aşın düşkünlük. Siz iyiliği emreder, kötülüğe engel olur ve Allah yolunda cihad ederken içinizde dünya sevgisi oluşuverince iyiliği emretmez, kötülüğe engel olmaz ve Allah yolunda cihadı bırakırsınız. O gün Kitap ve sünnetin emirlerini yaymaya çalışanlar Ensâr ve Muhâcirlerden İslâm'a ilk giren kimseler gibidirler'' (Bezzâr, Mecmau'z Zevâid, VII, 271)