Siyasetle sıfır, Ak Parti’yle platonik ilişkim var. Kendisine oy verdiğimden Ak Parti’nin muhtemelen haberi bile yok. Zaten olmasını da istemem. Allah hiç kimseyi, hiçbir konuda siyasetçilerin önüne düşürmesin. İstisnaları vardır ama kahir ekseriyeti hakkınızı verirken harçlık veriyormuş muamelesi yaparlar. Size ait olanı canınızı acıtmadan size devretmezler. Çoğu üst bürokratta böyledir. Oturdukları koltuğu yeryüzüne gelirken beraber getirdiklerine inanır, tanımlanmış görevlerini ifa ederken muhataplarına canından can gidiyormuş hissiyle ezerler.
Ak Parti iktidara geldiğinde tüm bunların bitme ihtimali belirmiş, hatta birey-devlet ilişkisi şaşırtıcı bir biçimde birey lehine dönmüş, birey devlete karşı bir oğlun babaya olan şımarıklığını yaşamaya başlamıştı. Bunun bu şekilde gitmesi, bu tutumun ancak sistemleştirilebilmesi ile mümkündü fakat olmadı. Kimileri bile isteye, kimileri farkında olmadan sırtlanların giriş yapabileceği gedikler bıraktı. Kullanışlı ve kullandıkça genişleyen gedikler.
Ticarette mizan ve o mizanın kontrolü ne kadar önemliyse, siyasette de, rengi girdiği yere göre değişen bukalemun, hiçbir şey yapmadan avdan pay isteyen sırtlan ve tüm bunları her şey çok güzelmiş duruşuyla pazarlayan tilki tiplerin ağırlığının ne düzeyde olduğu çok önemlidir. Gerçekçi olacaksak bu tiplerin siyasette olmaması düşünülemez ama ağırlık oluşturacak oranlara gelmeleri de kabul edilemez. Bunların kim olduğunu, nasıl çalıştıklarını, icra ettikleri işin işletim biçimlerinin ne olduğunu biz bilmeyiz, bilemeyiz. Bunu bilecek, önlem alacak, hatta cezalandıracak ve milletin başına bela olmasına mani olacak olan makamlar da merciler de bellidir. Onlar, müdahaleyi ne kadar geciktirir, semirmelerine ne kadar izin verirse, onların halkı teslim almaları da o kadar hızlanır. Teslim alınmış halkın, hakka ihtiyacı olmayacağı için de sanki her şey güllük gülistanlıkmış gibi, bu tek dünyalı ama ikiyüzlü insanlar, itibarlı yaşamlarına devam ederler.
Görüyorsunuzdur, bu müptezelliğin neticesi olarak daha dün din düşmanlığıyla maruf, dini, kitabı, Allah'ı ağzına alamayacak kadar kirli kimi gazeteci ve siyasiler, bize ahlak ve edep dersi veriyor. Bizim çirkinliğimiz o boyutlara ulaştı ki, onların kiri, üzerlerinde desen gibi gözükmeye başladı. Ciğeri beş para etmez adamlar, içimizdeki görgüsüz ve beyinsizler üzerinden ait olduğumuz zemini tekmeliyor. Ve biz tüm bu saldırıları susarak geçiştirmeye, küllenmesini bekleyerek unutturmaya çalışıyoruz.
Neden?
içimizdeki İştihası doymak bilmeyen, ihtiyacının ne olduğunu bile keşfedemeyecek kadar açgözlü, hırsı becerilerinden büyük, arzuları ömründen uzun ve hayatı görgüsüzlüğünden dolayı kamu malı haline gelmişler yüzünden. Siyasetçisinden gazetecisine, bürokratından müteahhidine birçok alan kirlenmiş ve kirletilmiş durumda. Hele ki bunlar bir de makam ve imkân sahibi ya da bu imkânın sahipleriyle ilişkili ise, onlar ne kadar çıldırdıysa biz o kadar çatırdıyoruz.
Yeni değiller. Ya da varlıkları sadece bu dönemle menkul değil. Tevarüs etmiş bir kitle. Bunlarla baş etmenin zor olduğunu da bilirim. Çünkü taklit ettikleri hayvandan dolayı, takım halinde çalışırlar. Günahı paylaştıkları için veballerinin az olduğuna inanırlar. Süren ayrı, çeviren ayrı, deviren ayrı ama dişleyen hepsi. Her biri ayrı sahnenin aktörü olunca, film seyredilmeyecek zannediyorlar. Ama öyle değil işte. Yediden yetmişe herkes, eli böğründe sizin iğrençliğinizi izliyor ve onlar haklı bir şekilde zıpladıkça da sizin haksız yere işgal ettiğiniz zemin hasar görüyor. Ne zemini değiştiriyorsunuz, ne tutumunuzu. Renginiz o kadar bukalemun ki, bugüne kadar bize inancımızdan dolayı düşmanlık yapanlar bile siz mi zeminsiniz, zemin mi dekor karıştırıyor.
Düşün artık yakamızdan. Çıkın artık dünyamızdan. Eğer ait olduğunuz makamın getirisi iştihanıza yetmiyorsa, o makamla birlikte bizi de kirlettiğinizi unutmayın. Hoş, unutmasanız ara sıra yüzünüz kızarır, o da olmadığına göre hem unutuyor hem de yeni yüzsüzlüklere yelken açıyorsunuz.
İlişkimizin platonik bir satıhta olduğu Ak Parti, eğer gerçekten temizlemek ve temizlenmek istiyorsa ne mi yapmalı sorusuna âcizane aklımın erdiği cevap şudur;
Eteklerine tırnaklarını geçirmiş bu pisliklerin, o etekleri kendiliğinden bırakacağını beklemesin, bırakmazlar. Kendileri battığı yere kadar o eteğin sahibini de çekerler. Yapılacak iş, onların tuttuğu yerin az üstünden o eteği keserek, alt kısımdan biraz çıplak kalmayı göze alıp, o pislikleri de pis işlerini de gittiği yere kadar gömmektir.
Yaptın, yaptın. Yapmadın, hepimize geçmiş olsun.