Düzen bozan mı geliyor?

yazar-35

Önce gazetelere yansıdı geleceği. O gelecek diye birtakım fırsatçıların fiyatları yükselttiği, yükselteceği haber verildi. Sonra çeşitli lokantaların, otel mutfaklarının yaptıkları hazırlıklar, reklamla karışık haberlere konu oldu: İftar mönülerinde yer alan yiyeceklerin listeleri ve fiyatları vardı karşımızda. Bu listelerde yer alan “iftariyelik” kelimesi yerine “iftariye” dense yeterdi, hatt⠓iftarlık” diyebilsek çok daha doğru ve güzel olurdu belki ama bizim memlekette böyle dil kazaları olağan sayıldığından…

İmsâkiyeler sökün etti sonra; birçok dükkânın tezgâhlarında, kapıya kadar getirilen gazetelerin arasında rengârenk, çeşit çeşit, kimisi âyet ve hadis mealleriyle, iftar duasıyla, kimisi Mevlânâ’dan öğütlerle donatılmış imsâkiyeler… Bu imsâkiyelerde 1 Ramazan, 5 Ekim’in önüne geçmiş, 29 Ramazan 2 Kasım’dan daha havalı. Bu imsâkiyelerin çoğunda 1426’nın gösterilmeyişi, hatırlatılmayışı hiç de hoş değil. Orucun hicretten bir buçuk yıl sonra Şaban ayının onuncu günü farz kılındığı bilgisiyle bu 1426 arasında bir ilgi, bir bağ olduğu açık değil mi? Hicrete ve onun takvimine böylesine vefâsızlık etmek çok ayıp! Daha yetmiş seksen yıl önce bir Fransız yazarı Claude Farrère, hem de Fransa’da basılan kitaplarında hicrî tarihi kullanıyordu.

Gazetelerin çoğu, Ramazan dolayısıyla okuyucularına Kur’ân-ı Kerim meâli başta olmak üzere çeşitli kitaplar vereceklerini duyurmaya başladılar yine. Bazıları, gazetelerin genel tutumlarıyla bu davranışları arasında “perhiz-lâhana turşusu” ilgileri kurup sömürü kokuları arayacaklar yine. Haksız da sayılmazlar hani.

Televizyon ekranlarından akan reklamlarda Ramazan ezgileri, minareler arasında mahya görüntüleri, iftar telâşları, hayatı kara toprağın katılığından alıp mavi göğün hafifliğine yükseltivermiş gibi duran olgun tebessümler, gözlere ve kulaklara çarpmaya başladı yine. Orada reklamı yapılan “ürün”ün gerçek hayattaki yeri, örneğin onu üreten şirketin; işkenceci, zalim, sömürgeci, doğrudan ya da dolaylı olarak İslâm ve Müslüman düşmanı güçlerin başlıca destekçilerinden biri olması gerçeği, hangimizin aklını ne kadar uğraştırıyor? Buna karşılık öteki ve “rakip ürün” de eninde sonunda aynı “piyasa”nın malı değil mi, diye karşı çıkılsa, kim ne diyebilir? Bu işin asıl çözümünün “su”da, sade suya tiritte değil, sade, temiz, pırıl pırıl suda olduğunu bir anlayabilsek! Ama hayat…

İşte gelmekte olan şey, hayat dediğimiz o tuhaf karmaşaya kendi ağırlığını koyarak, alışılmış düzeni bozacak, alt üst edecek bir şey: Oruç ayı Ramazan.
Geceleri birçok evin ışıkları daha erken sönecek, birçok evin ışıkları daha geç sönecek, birçok evin ışıkları neredeyse hiç sönmeyecek; birçok evin erkenden sönmüş olan ışıkları sabaha karşı “imsak” denen o vakte doğru, yine erkenden yanacak. Erkenlerle geçler birbirine karışacak.

Gündüzleri lokanta, çay evi, pastane gibi yeme içme mekânlarının çoğu kapılarını kapatıp dinlenecekler; bunlardan bazılarının camlarında “iftarda açığız”, bazılarınınkinde “iftarda ve sahurda açığız” yazacak. Kahvaltının yerini “sahur” öğle yemeğinin yerini “iftar” almış gibi olacak.

Kimileri, bütün bu olup bitenleri, bir çeşit “manevî coşku” sayacak, kimilerine bu durum “manevî baskı” etkisi yapacak. Oruçlular, sırf Allah’ın emrini yerine getirmek için imsakten iftara dek kendilerini yeme, içme, cinsellik gibi aslında helâl olan davranışlardan uzak tutarak, bir çeşit güç sınamasından, irade sağlamlığından, güven pekiştirmeden, liyâkat ve ehliyet kazanma sınavından geçecekler. Bunlardan bazılarına bu iş ağır gelecek; “Keşke hasta yahut yolcu olsaydım da bu açlık ve susuzluk sıkıntısından kurtulsaydım!” yahut “Keşke hem hasta, hem zengin olsaydım da tutmadığım her orucun bedelini yoksullara vererek, fidye ödeyerek sorumluluktan kurtulsaydım!” diyecek.

Oruçsuzların çoğu, bazı insanların neden oruç tuttuklarını, neden kendilerine böyle bir eziyet yapabildiklerini muhtemelen anlayamayacak.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.