Pazar mı can pazarı mı diye sormuştum…
Selçuklu Belediyesi’nin sınırları içinde bulunan Fatih Sultan Mehmet Semt Pazarı ile ilgili olarak bölgedeki vatandaşların şikâyetlerini yetkililerin önüne sermekti muradım…
Selçuklu Belediye Başkanı Adem Esen, önce telefonla arayıp izah etti.
Birkaç gün sonra da pazar alışverişine çıktığını belirterek beni de davet etti…
O an müsait olamadığım için başkanın pazar alışverişine katılamadım…
Pazardan beni tekrar aradı.
Salatalıkların çok ucuz olduğunu söyledi…
Kendi bahçesinde ektiği ürünleri pazarlara getirenler, Başkan Esen’e teşekkür etmişler…
Sadece Selçuklu’nun semt pazarlarında yetiştirdikleri ürünleri pazarlamalarına izin veriliyormuş…
Taze, hormonsuz, bahçe ürünü sebze ve meyve tüketmek isteyenler de bunu bildiği için Selçuklu’nun pazarlarına alışverişe gidiyorlarmış…
Tabi benim aktardığım sıkıntı başka bir şeydi…
Salı günleri kurulan Fatih Sultan Mehmet Semt Pazarı, esnafa yetmiyor, sokak aralarına dalan satıcılar da yolları geçilmez hale getiriyor, apartman girişlerini kapatıyorlar…
İşte, herkesin çektiği eza kendisine büyük…
Başkan Esen, geçenlerde Trabzon’da pazarcıların bir zabıta görevlisini bıçaklayıp öldürdüklerini söyledi…
Zabıta görevlilerinin nihayetinde uyarılarda bulunduğunu, bu tip sorunların şehirlilik kültürünün oluşmasıyla çözülebileceğini anlattı.
Bu konularda yapılacak bir şey yokmuş, zamana bırakacağız ve geçinmenin yollarına bakacağız…
***
Çok sevdiğim bir dostum uğradı…
PTT’ye telefon kartı almak için gitmiş…
Uzunca bir sıra…
Sıra uzun, bir yandan da elinde çok miktarda zarf olan vatandaşlar…
“Her zarfa 1 dakika ayrılsa 20 dakika” diyor…
Sıradaki üç beş kişinin elinde de bol miktarda zarf olunca sadece bir kart almak isteyen arkadaşımızın 1 saat sırada beklemesi lazım…
Onu yatıştırmak için espri yaptım; “ne var yani” dedim. “Ne bir saatler harcıyoruz.”
Hikâye bitmemiş, sadece bir tek kart alacağı için görevliye yaklaşıp durumu anlatmış…
Görevli de sıraya geçmesi gerektiğini söylemiş…
Aslına bakarsanız; görevlinin yaptığı doğru…
Bizim arkadaşımız sabırsız davranmış…
Ama işte şehirlilik kültürü ve anlayış dediğimiz hadise burada da noksan kalıyor…
Elinde bol miktarda zarf tutan ve işi biraz uzun olan vatandaşların böyle birkaç saniyede bitecek bir iş için sıra vermesi beklenir…
Mesela markettesiniz…
Bir iki şey alıp kasaya yanaşıyorsunuz ve önünüzde sepetleri dolu diğerleri var…
Sizin onları beklemeniz dakikaları alırken onların size müsaade etmeleriyle ancak birkaç saniyeleri geçmiş olur…
Şehirlilik kültürü dediğimiz şeyi geliştiremezsek, birbirimize karşı jestler yapmamız mümkün olmaz…
***
KOSKİ Genel Müdürlüğü’nün su tasarrufu ile ilgili yaptığı çalışmaları sıklıkla haberleştiriyoruz. Genel Müdür Ahmet Sorgun, Konya’da su kıtlığının yaşandığı bir dönemde gerçekten iyi bir yönetim sergiliyor.
Tasarrufu özendiren çalışmalar karşılık buluyor…
Su abonelerine gönderilen “Lütfen bir gören olun” başlıklı broşürlerle de vatandaşların su israfına duyarlı olmaları sağlanmaya çalışılıyor. Bu broşürlerde Büyükşehir Belediye Başkanı Tahir Akyürek Bey’in de bir mektubu bulunuyor.
Mektupta başkan, “Su emanettir… Dün bizim içindi; bugün de çocuklarımız için olmalı… Suyumuz boşa akmasın” diyor şehir halkına…
Şehirlilik kültürü üzerine onca laf etmişken, bunun önemli bir iş olduğunun altını çizmek istedim…
Tahir Akyürek döneminde kurulan Sosyal Araştırmalar Merkezi’ne çok iş düştüğünü söyleyelim…
KOSKİ’nin su tasarrufu ile ilgili yaptığı çalışmaların benzeri SAMM tarafından pek tabi yapılabilir.
Şehir Gönüllüleri’ni öğrencilerle buluşturarak bir parça yol kat etmiş olan SAMM’dan beklentimiz çok daha büyük…
Pazarda zabıtaya bıçak çeken, PTT’de 3-5 saniyelik işi olanlara sıra vermeyen, otobüs ve tramvaylarda yaşlı, kucağı çocuklu bayanları görmezden gelen; kısacası insanî erdemleri gelişmemiş bir şehirde yaşamaya nasıl mahkum oluruz?
İnsana yatırım yapılmadığı müddetçe, huzur bir roman adı olarak yer bulur zihinlerde…
Geleceğe hazırlanan Konya’da asayişin sağlanması için eğitim şart!