Yeni yayın dönemiyle birlikte yaklaşık 80 dizinin kıyasıya rekabetine sahne oluyor televizyon dünyası. İlk 10'a giremeyen projelerin sallantıda olduğu, her an 'mecburi final' yapabileceği artık herkesin malumu.
Rekabet bazen gözleri öylesine kör ediyor ki, yapımcılar tutunabilmek için 'tüm silahlarını' kullanıyor. Özellikle de ilk bölümlerde yapıyorlar bunu. İzleyiciler daha Aşk-ı Memnu, Bin Bir Gece ve Fatmagül'ün Suçu Ne gibi dizilerdeki çarpık ilişki ve tecavüz sahnelerini unutamamışken, yeni diziler evlere adeta bomba gibi düştü.
Lale Devri'nde önce ablası, sonra da küçük kız kardeşiyle ilişki yaşayan bir erkek ekseni etrafında şekillendi senaryo. Muhteşem Yüzyıl'a Malkoçoğlu karakteriyle giren Burak Özçivit'in gördüğü her kadını taciz etmesi reyting kaygısı taşımayan bir projede soru işaretinden başka bir şey bırakmadı kafalarda. Show TV'de tanıtımları yayınlanan Nurgül Yeşilçay ve Murat Han'ın rol aldığı 'Sensiz Olmaz'daki sahneler ile Star TV'deki İffet'in ormanda çekilen sahnesinin ekranlara gelmeden önce gazete sayfalarına düşmesi masum bir tanıtım çalışması olarak yorumlanabilir mi? Kanal D'nin yeni dizisi Umutsuz Ev Kadınları'nda ya da Star TV'deki Firar'da yayınlanan sözümona cesur (!) sahneler olmasa 'dizi ne kaybeder?' diye düşünmeden edemiyoruz.
Geçtiğimiz gün Türkiye'nin suç oranları yansıdı TV kanallarına. Bazı şehirlerde büyük artış var. Bunda dizilerin pervasızlığının etkisi nedir acaba? Bu cinsellik ve çarpık ilişki bombardımanı, çocukların gelişimini nasıl etkiler ya da ruhi olarak yeterli olgunluğa ulaşmamış, eğitimsiz insanlarda hangi duyguları tetikler? Cinsel istismarın sorumlusu sadece medya ve diziler demek tabii ki yanlıştır. Ancak cinsellik sömürüsüyle reyting artıran televizyon kanallarının, bu dizileri 7'den 70'e herkesin izlediği gerçeğini göz ardı etmemesi gerekir. Bazı dizilere bakınca; 'Birileri aile değerlerini, aşk kavramını, kadın erkek ilişkilerini aşındırmak için sistemli olarak çalışıyor' diyesi geliyor insanın.