El-Beşîr’den bize yansıması gerekenler!
Yüce Rabbimizin yüzlerce ismi vardır. Zira O’nu birkaç isimle ifade edebilmek mümkün değildir. Kaynaklarımızda O’nun için binden fazla isim ve sıfat zikredilmiştir. O’nun her ismi, O’nun özelliklerinden birkaç tanesini bize anlatır. O’nun doksan dokuz güzel ismi, bunların en meşhurudur. Bizler O’nun bu isimlerini tanıdıkça, O’nu tanımış; O’nu tanıdıkça O’na yaklaşmış olacağız.
Allah Kelamı Kur’ân’ın da onlarca ismi vardır. Çünkü o çok yönlü evrensel kitabı da birkaç kelimeye sığdırmak mümkün değildir. Kur’ân’ın yüzden fazla isminden her biri onun güzellik ve özelliklerinden birkaç tanesini anlatır. Bu isimleri tanıdıkça Kur’ân hakkındaki bilgilerimiz artacaktır.
Allah’ın Rasülü Hz. Muhammed’in de onlarca ismi/sıfatı vardır. Onun bu isim ve sıfatları, O’nun özellik ve güzelliklerini bize sunarlar. Bu isimleri tanıdıkça O’nu daha iyi tanımış olacağız. Daha da önemli olanı, bu isim ve sıfatların bizdeki yansımalarıdır.
O’nun bu özel ve güzel isimlerinden biri de el-Beşîr’dir. El-Beşîr: Müjdelenen, müjdeleyen, kendisi müjde olan, kendisine müjde kitap Kur’ân verilen demektir. Kendisine itaat edeni sevab ile müjdeleyendir O!
O, Yüce Allah, melekler ve peygamberler tarafından müjdelenendir. İns ve cinnin peygamberi, Şefaat-i Uzmanın sahibi, Makam-ı Mahmud’un sahibi, son gönderilen, ilk haşr olunacak olan, Evrensel elçi, ümmeti bereketli olan peygamberdir. Nitekim O, Ben atam İbrahim’in duası, İsa’nın müjdesi ve anam Âmine’nin rüyasıyım buyurarak bu gerçeğe işaret etmiştir.
Kur’ân onun müjdesini şöyle sunar bizlere: “Meryem oğlu İsa’nın da şöyle dediğini hatırla: Ey İsrailoğulları. Ben size Allah’ın elçisiyim. Benden önce gelen Tevrat’ı doğrulayıcı ve benden sonra gelecek Ahmed adında bir elçiyi müjdeleyici olarak gönderildim.” (61 Saf 6)
O, müjdeleyen demektir. “Doğrusu Biz seni müjdeci ve uyarıcı bir elçi olarak gerçekle gönderdik.” (2 Bakara 119; 35 Fatır 24)
“Biz seni bütün insanlara ancak müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdik; fakat insanların çoğu bunu bilmezler.”( 34 Sebe’ 28)
O aynı zamanda En-Nezîr’dir. Nezîr, uyarıcı, korkutarak öğüt veren demektir. O, Allah ve peygamberine karşı gelenlerin azaba düçar olacaklarına dair uyarılarla gelmiştir. “Doğrusu Biz, seni bir şahid, bir müjdeci ve bir uyarıcı olarak gönderdik..” (33 Ahzab 45) Dolayısıyla Peygamberimizi ve onun mesajını insanlara sunarak her iki yönünü de anlatmamız lazımdır. Yani insanlara sürekli cehennemi hatırlatmak yanlıştır, sürekli cenneti hatırlatmak da.
Aynı şekilde ona el-Mübeşşir ve Mübeşşiru’l-Yâisîn (Ümitsizleri müdeleyen, onlara ümit kaynağı olan) de denilmiştir. Zira O, Allah ve peygamberine itaat edenlerin sevaba erecekleri ve bağışlanacaklarına dair müjdelerle gelmiştir. “Doğrusu Biz, seni bir şahid, bir müjdeci ve bir uyarıcı olarak gönderdik..” (33 Ahzab 45)
Evet, Peygamberimiz müjdelenen, mesajı ve kendisi müjde olan ve kendisine itaat edenleri sevab/dünya ve ahret saadeti/cennet ile müjdeleyendir. O, sözleriyle, kolaylığı tercih eden davranışları ile, hoşgörüsü ile kendisi de müjdedir. “İnsanları uyar ve iman edenlere, Rableri katında onlar için yüksek bir doğruluk makamı olduğunu müjdele…” (10 Yunus 2) “Allah'tan büyük bir lütfa ereceklerini müminlere müjdele.” (33 Ahzab 47)
Bütün bu açıklamalardan sonra şimdi şu sorularla O’nun el-Beşîr sıfatından bize yansıyanları test edelim:
Davetlerimizde O’nun gibi sempatik, tebessümlü olabiliyor muyuz?
O’nun gibi hoş sözlü, hoş görülü olabiliyor muyuz?
O’nun müjdeli mesajlarını insanlara ulaştırabiliyor muyuz?
Söz ve davranışlarımızla O’nun gibi cazibe merkezi olabiliyor muyuz?
Cennet ve cehennemi anlatırken O’nun gibi dengeli olabiliyor muyuz?
O’nun gibi, söz ve davranışlarımızla insanları onura edebiliyor muyuz?
O halde şimdi bir kere daha haykıralım şairin dizeleriyle:
Müjdecim , Kurtarıcım , Efendim , Peygamberim;
Sana uymayan ölçü , hayat olsa teperim !..