Emin Pazarcı yazığı yazı sonrası kendini arayan İYİ Parti Konya Milletvekili Fahrettin Yokuş'lara arasında geçen diyalogları köşesine taşıdı.
İşte Emin Pazarcı'nın o yazısı:
İYİ PARTİ'DEN SALDIRI
Sosyal medyada bir Afrika atasözü paylaştım. “Aslan, ceylan, sırtlan, zebra yan yana koşuyorsa orman yanıyor demektir” deniliyordu.
Sonra, Türkiye’deki durumu gündeme getirdim. “Kılıçdaroğlu, Akşener, Karamollaoğlu, Temelli yan yana yürüyorsa, FETÖ ve PKK da onlara yol açıyorsa bu ne anlama gelir?” dedim.
İyi Parti Konya Milletvekili Fahrettin Yokuş’tan anında hakaretler yağdı. Aynen şunları yazdı:
“Emin Bey eski dostum, gazeteciliğin de bir şerefi vardır. Senin sayende o değer yerle bir oldu. Yazık, taraf olabilirsin, amenna. Ruhunu bari satma. Bu dünyanın ötekisi de var. İftira ederek ağır bedeller ödeyeceğini bilmez misin? Gözün ne kadar dönmüş senin?”
Üslup bu! Çirkinliğin zirvesi!
Geçmişten iyi tanırım kendisini, “Şeref önemli tabii” cevabını verdim:
-Dün, “Kılıçdaroğlu SSK’da arkadaşlarımızı sürüyor” diye bana bilgi ve belge taşıyanlar, bugün O’nunla ittifak yapıyorsa, şerefin ne kadar önemli olduğu daha çok ortaya çıkıyor. Göz dönmesi işte böyle bir şey!
Ben isim vermedim. Kendisini ifşa etmedim. Genel bir ifade kulandım. Adeta “O bendim” diye atladı üzerine. “Doğru” dedi:
-Dün Kılıçdaroğlu o yanlışları yaparken karşısında idim. Şimdi yaparsa karşısında olurum. Yaklaşık 17 yıldır ülkeyi yöneten Erdoğan, Kılıçdaroğlu’na rahmet okutacak zulmü ülkücülere yapmıştır. Biz hep zalimlerin karşısında olduk, olacağız.
Beni bıraktı, Cumhurbaşkanı’na saldırdı. Şaka gibi, ama sırf Kılıçdaroğlu’na verdikleri desteği meşru kırmak için “Erdoğan ülkücülere zulmetti” demekten bile çekinmedi.
O zulmün ne olduğunu sormadım tabii. Çünkü yok öyle bir şey.
Yine mecburen yazmak zorunda kaldım:
“İftira dedikleri bu olsa gerek! Erdoğan ne yaptı bilmiyorum. Ama kimse Nurettin Soyer kadar yapmamış, ülkücü gençlik liderlerine copla tecavüz ettirmemiştir. (İşkence ile ölenleri saymıyorum) Bence yazma artık, iyice sıkıntıya giriyorsun.
İnanmayacaksınız, ama yine durmadı. Kendisini savunmak için mugalataya devam etti: “Bilemezsin tabii, sizin gibi gazeteciler bilmez, göremez. Ülkücülere zulmeden kim olursa olsun lanetliyorum. Dediğin şahıs bunlardan biri. Şimdi babasının faturasını oğluna mı keselim? İşte kıt akıllı gazetecilik budur.”
İyice terbiyesini bozdu, yine hakaret etti. Hem de O oğulun babasına övgüler düzmesine, birlikte yol yürüdüğü Kılıçdaroğlu’nun da “İyi bir hukukçuydu” demesine rağmen!
Bitmedi, bana “zavallı” ve “tetikçi” bile dedi.
İşte bunların ülkücülüğü bu! Geçmişte kendilerine zulmettiğini söyledikleri, bu yüzden ortalığı ayağa kaldırdıkları Kılıçdaroğlu ve Nurettin Soyer’in oğlu ile birlikte yürürler. Bahçeli ve Erdoğan’a saldırırlar.
“HDP bize destek veriyorsa, niye veriyorsun diye bağıralım mı?” (kendi ifadesi) derler. Siz “birlikte yol yürüyorsunuz” derseniz, bana yaptıkları gibi hakaret ederler.
Bırakın yorumları, objektif gazetecilik görevimizi yapmamıza bile tahammül edemezler! Noktasına, virgülüne dokunmadan yazdım. Siz de görün ve bilin istedim.
Emin Pazarcı-Akşam