Geçen haftaki yazımda ifade ettiğim; İlçemize acilen bir “Emniyet Sarayı” ihtiyacının bariz hissedildiğini yazmıştım. Hafta içerisinde yaptığım ziyaretler sırasında öğrendiğim kadarıyla, Belediyemiz bu amaca yönelik olarak, uygun yerde yeterli büyüklükte bir arsayı İlçe Emniyetine resmi olarak tahsis etmiş. Yeni emniyet müdürümüz İsmail beye yaptığımız hayırlı olsun ziyaretimiz esnasında da söz konusu arsa üzerine il emniyetince uygun projelendirme yaptırılıp, dosya İçişleri Bakanlığına intikal ettirilmiştir. 2008 Yılı yatırım projeleri kapsamına alınması ve ihale edilerek, ilçemize “Emniyet Sarayı” kazandırılması için şu aşamada yapılması gereken tek şey; siyasi baskı ve takip… Duyarlı gazetecilik anlayışımız gereği olarak, ilçe iktidar parti temsilcilerimizi ve ilgili yetkili tüm hemşerilerimiz bu konuda göreve davet ediyoruz. Bu arada ziyaretimiz esnasında sıcak ve samimi ilgisini bizden esirgemeyen Yeni Emniyet Müdürümüz İsmail Uyanık beye tekrar teşekkür eder, görevinde üstün başarılar dilerim.
Bir dipnot daha; Belediye başkanımızla yaptığımız görüşme esnasında geçen yılki ilçe eğitimindeki öğretmen açığımıza çözüm olabilecek “Zorunlu Hizmet Bölgesi” kapsamına dahil edilebilme konusunda epeyce bir gayret sarf ettiklerini ve görüşmelerde bulunduklarını, ancak sebebini henüz öğrenemedikleri bir nedenle Bakan onayına takıldığını da öğrenmiş olduk. Umarız önümüzdeki eğitim öğretim yılında geçen yılki sorunlar yaşanmaz.
***
DARBE BEKLEYENLER!..
2002 ve 22 Temmuz seçimlerinde AKP’nin önünü kesemediği için CHP’ye ve Sayın Gül’e Çankaya’nın yolunu açan MHP’ye çok kızanlar bile, askeri darbe beklentisi içindeler. Çevremizde, “Bekleyin göreceksiniz” sözünü sık sık duyuyoruz. Bizler 27 Mayıs 1960, 12 Mart 1971, 12 Eylül 1980 darbelerini ve 1996’daki post modern darbeyi gören, yaşayan ve sonuçlarını bilen bir kuşağız. Hiçbir darbeden önce, “Askerin müdahale edeceği” beklentisi ve söylentisi bu kadar yoğun olmamıştı. Öfke, bilincimizi ve soğukkanlılığımızı bazen kaybettiriyor. Darbe bekleyenlerin çoğunun, laik Cumhuriyet’in tehlikede olduğu endişesini taşıdığını biliyoruz. Fakat böyle düşünenlerin biraz daha sabırlı ve soğukkanlı olmaları gerekiyor. Bizi asıl öfkelendirenler, Türk Silahlı Kuvvetleri’ni iğrenç ve aşağılık yöntemlerle müdahaleye zorlayanlar, kışkırtanlar... Türk Ordusu’na meydan okumak, Türk Ordusu’ndan rövanşı almak ne demek? Türk Ordusu’nu bölücülük yapmakla suçlamak ve komutanlarına “Siz kim oluyorsunuz?” demek, kışkırtıcılık değil mi? Böylelerinin sadece yurtseverliğinden değil, aklından da şüphe etmez misiniz? Ordu’yu kimse durduramaz
Türk Ordusu, askeri darbelerin Türkiye’ye hiçbir şey kazandırmadığının ve her darbenin ülkeyi en az on yıl geriye götürdüğünün bilincindedir. Yoksa darbe yapmak Türk Ordusu için zor iş değildir. Çünkü güç ve silah ondadır. Üstelik Türk Ordusu’na karşı durabilecek hiçbir güç de yoktur. Müdahaleye karar verildikten sonra, AKP’nin yüzde 46.7 oranında oy alması, Sayın Gül Cumhurbaşkanı seçilince halkın sokaklara dökülmesi, Avrupa Birliği süreci, ABD, şu veya bu, hiçbir güç onu durduramaz. Askere “bölücü” , komutanlara “Siz kim oluyorsunuz?” diyen zavallı sıçanlar da saklanacak delik bulamazlar. Darbenin ne demek olduğunu bilmiyor bu beyinsizler?
DTP’nin 30 Ağustos mesajında, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin operasyonlarda kimyasal silah kullandığını iddia etmesi bile başlı başına kışkırtıcılıktır. Allah’tan Türk Silahlı Kuvvetleri hiçbir provokasyona ve tahrike kapılmayacak, hiçbir oyuna gelmeyecek kadar sağduyu sahibi, olgun ve tecrübelidir. Sayın Büyükanıt, “Bizim değerlerimiz var. Buna göre davranıyoruz” derken; Sayın Başbuğ, DTP’lilerin 30 Ağustos resepsiyonuna davet edilmemelerine ilişkin soruya, “PKK’ya terör örgütü diyemiyorlar. Demeyen insanı nasıl davet edebiliriz?” cevabını vermiştir. Demokrasiyi özümsemiş Anayasal bir kurum olan, Türk milletinin gözbebeği Türk Silahlı Kuvvetleri’ne saldırmaktan, hakaret etmekten, bu Peygamber Ocağı’nı kışkırtmaya çalışmaktan ve darbe beklentisinden artık vazgeçmeliyiz.
Biz, bütün sorunlarımızı demokrasi içinde çözebilecek kadar olgun, erdemli ve soylu bir milletiz. Demokrasi, yeter ki gerçek demokrasi olsun.
ADAM GİBİ*********************
“Büyüğün sözü, Sözün büyüğüdür..”
**************HİKMETLİ SÖZLER
DOLANIR
Halime bakıp da mecnunum sanma
Tek senin karşında elim ayağım dolanır
Ahraz da değilim, dilbazım amma
Seni gördüğüm an, dilim dolanır
Biricik servetim resmin var masamda
Tek zevkim de sensin, tekmil tasam da
Sana gelmeye kalktığım her anda
Kördüğüm olası yolum dolanır
Hele bir derdim var hepsinden yaman
Aman sen işitme, sen duyma aman
Kolunda birini gördüğüm zaman
Kalbimde kan değil, zulüm dolanır.
Farzet ki; ölmüşüm bir kaldırım kenarında
Farzet duyanım, yuyanım olmamış cesedimi
Avucumda resminle öylece gömmüşler farzet beni
Sonumu bilmeni istemem, üzülürsen ruhum dolanır.