BURSA (AA) - ELİF ÖZLEM ÇELİKLER - Doğum sırasında annelere destek olan, onların en mutlu anlarına ve bebeklerini ilk kez kucaklamasına tanıklık eden ebeler, insan hayatını doğrudan ilgilendiren bu zor görevi fedakarca yerine getiriyor.
Dünyanın en eski mesleklerinden birini yapan ebeler, hayatları boyunca genelde mutlu bazen de hüzünlü olaylara tanıklık ediyor.
Doğduklarında dünyaya ilk gözünü açtıkları ve ağlayarak "merhaba" dedikleri anlarda bebeklerin yanında bulunan ebeler, her birine kendi çocuğu gibi şefkatle yaklaşıyor, kucağını açıyor.
Her bebeğin sağlıklı doğması için çaba harcayan, sorunlu doğumlarda en az anne ve baba kadar üzülen ebeler, bazen zamanla yarışıyor, bazen de doğumhaneden hüzünle ayrılıyor.
Bursa Zübeyde Hanım Doğumevi'nde görevli ebe Nurgül Dikmen, 26 yıldır bulunduğu bu meslekte yaşadıklarını AA muhabirine anlattı.
Sağlık Meslek Lisesini bitirdikten sonra 18 yaşındayken Şanlıurfa'nın bir köyünde çalışmaya başladığını anlatan Dikmen, "Çocuk denecek yaşta bu işe başladım. Bana bağlı 10 köy vardı ve hepsini dolaşıp anne adaylarıyla ilgilenmekle yükümlüydüm. Orada göreve başladıktan kısa bir süre sonra gece yarısı evimin önüne bir kamyon geldi. 'Doğum var' dediler. Kalbim yerinden çıkacak gibiydi. İlk doğumumu orada yaptırdım ve başarılı bir doğumdu" dedi.
Ebelik mesleğinin zor olduğunu ancak severek yaptığını ifade eden Dikmen, "Bir insanın dünyaya geldiği ana ortak olmak, ona yardımda bulunmak ve anneyle birlikte o sevinci tatmak çok güzel duygu. Topluma ve insanlığa bir şeyler kattığını bilmek ise daha da mutluluk veriyor" diye konuştu.
Dikmen, ebelik mesleğinde mutlu olduğu kadar hüzünlü anların da yaşandığını belirterek, şunları kaydetti:
"26 yıllık meslek hayatımda yaklaşık 15 bin bebeğin doğumunda bulundum, tanıklık ettim. Bu doğumlarda unutamayacağımız anlar da yaşıyoruz. Benim unutamadığım doğumlardan birinde, anne acil olarak hastaneye getirilmişti. Bebek çok küçük doğdu. 500 gram ancak vardı. Ardından baktık bir bebek daha geliyor. Takipsiz bir hasta olduğu için çok sürpriz olmuştu. İkinci bebeği de doğurttuktan sonra doğumun bitmediğini fark ettik. Meğer üçüncü bir bebek daha varmış. Bu olay bizim için unutulmayacak bir hikayeydi ayrıca 6 kiloluk bir bebek doğurttuğumu hatırlıyorum. Annesi çok acil bir şekilde getirilmişti hastaneye ve normal doğumla doğurtmak zorunda kalmıştık. Doğumda çocuğun o kadar kilolu olduğunu görünce çok şaşırmıştım."
Nöbet usulü çalıştıklarını ve haftada ortalama iki nöbet tuttuklarını belirten Dikmen, bir kez de 8 saatlik gündüz mesaisine geldiklerini, bazen ailelerini ihmal edebildiklerini anlattı.
Ateşli çocuğunu evde bırakıp işe gittiğini belirten Dikmen, "Bir gün çocuğumu ateşli halde bakıcıya bırakıp işe geldim. Eve döndüğümde çocuğumun neredeyse havale geçirdiğini fark ettim. Banyoya zor yetiştirdiğimi hatırlıyorum. Başka zaman çocuğumun mezuniyet balosu vardı. O gün nöbetçiydim. 'Anne gelecek misin' diye sorduğunda içim burkuldu. Hastaneden izin alarak gittim ve ancak yarım saat durup geri döndüm" dedi.
Dikmen, hastanelerinde günde ortalama 25-30 doğum gerçekleştiğini, bunların 8-10'unun sezaryen, diğerlerinin ise normal doğumla dünyaya geldiğini ifade etti.
Doğumların mevsimlere göre de değişiklik gösterdiğine dikkati çeken Dikmen, ağustos ve eylül aylarında azalmaya başlayan doğumların nisandan sonra artışa geçtiğini dile getirdi.
AA