ANKARA (AA) - YEŞİM SERT KARAASLAN - Uzmanlara göre alzaymır, kanser, inme hastası veya engelliye bakım verenlerde yoğun stres, endişe ve yorgunluğun etkisiyle ciddi hastalıklar ve depresyon gelişebiliyor.
Bakım veren kişilerin sağlık durumuna ilişkin çalışma sonuçlarına göre ise her 5 bakıcıdan biri, bakım veren olduktan sonra sağlığı bozuluyor, alzaymır hastasına bakım verenlerin yarısında da psikolojik rahatsızlık gelişebiliyor.
Sağlık Bilimleri Üniversitesi Gülhane Tıp Fakültesi Geriatri Bilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Mehmet İlkin Naharcı, AA muhabirine yaptığı açıklamada, sürekli yardıma ihtiyaç duyan çocuk, yaşlı veya hastaya bakma işiyle görevli kişinin "bakım veren" ya da "bakıcı" olarak isimlendirildiğini söyledi.
Bakım verenlerin, alzaymır, kanser, inme hastası veya engelliye bakan eş, kardeş, çocuk veya profesyonel bakıcı olabildiğini belirten Naharcı, bu süreçte hasta kadar bakım veren kişinin de sağlığının önemli olduğunu ifade etti.
Naharcı, hastaya sürekli bakım veren kişinin, kendisinin de yardıma ihtiyacı olabileceğini göz ardı edebildiğine dikkati çekerek, "Çünkü bakım verenler, sadece 'yapılması gerekeni yaptıkları' düşüncesiyle hareket etmekte ve bundan mutluluk duyacaklarını düşünmektedir." dedi.
Hasta birinin varlığında, bakım sorumluluğunun genellikle aileye yüklendiğini anlatan Naharcı, bakım verenlerin çoğunun akraba olduğunu söyledi.
Naharcı, bu kişilerin günün tamamını ya da önemli bir kısmını bakım işine harcadığını belirterek, bakımın genellikle haftanın tüm günlerinde verildiğini, aynı zamanda hastanın kişisel ihtiyaçlarının karşılanması ve günlük ev işlerinin yapılmasını da kapsadığını ifade etti. Doç. Dr. Naharcı, "Bakım süreci stresli, gergin ve yorucudur. Bu durum bakım veren için ciddi hastalıkların ve depresyonun gelişmesine katkıda bulunabilir. Endişe ve stres altında olan bakım verenler, depresyon eğilimi gösteriyor ve hem bedensel hem de ruhsal olarak kendilerini sağlıklı hissetmiyor." dedi.
Bazı zamanlar bakım verenlerin, bu görevlerini aksatmamak için kendi sağlıklarını görmezden gelebildiğine işaret eden Naharcı, şunları kaydetti:
"Sürekli bir hastalıkları varsa kontrol için sağlık kuruluşuna başvurmayabiliyor veya yeni ortaya çıkan sağlık sorunlarını önemsemeyebiliyor. Bu durum hem kendisinin hem de bakım verdiği kişinin sağlığını kötü yönde etkileyebiliyor.
Bakım veren kişilerin sağlık durumuna ilişkin yapılan çalışma sonuçlarına göre, her 5 bakıcıdan biri, bakım veren olduktan sonra sağlığının bozulduğunu bildiriyor. Alzaymır hastasına bakım verenlerin yarısında psikolojik rahatsızlık gelişebiliyor. Ayrıca, bakım vermek, ilaç, beslenme ürünü, hasta alt bezi gibi yeni maddi harcamalar yapılmasına yol açıyor. Yakın akraba olan bakım verenlerin, bu süreçte kendi aylık maddi kazançlarının önemli bir kısmını tükettikleri öngörülüyor."
Naharcı, yakın akraba bakıcılarda, sürekli stres hali, hastalık ve ölüm riskinde artış görüldüğünü dile getirerek "Bu kişiler aile içi çatışmalara da maruz kalabilmektedirler. Aynı zamanda, sağlıklı olmadıklarında hastanın kişisel ve duygusal ihtiyaçlarını da karşılayamamaktadırlar." dedi.
- "Bakım veren kişi de sağlık merkezinde düzenli takip edilmeli"
Doç. Dr. Naharcı, bakım veren kişinin stres altında olduğunu gösteren belirtilerin, tükenmişlik, kendine dikkat etmeme ve özen göstermeme, aşırı ilaç veya alkol kullanma, depresyon, aşırı yorgunluk hali, uykusuzluk, hastaya kötü davranma ve bunama hastasını erken dönemlerde huzurevine yerleştirme isteği şeklinde kendini gösterdiğini ifade etti.
Sağlık sorunlarının, daha çok zamanın çoğunun bakım görevinde harcayan, bunama hastasına veya birçok kronik hastalığı olan kişiye bakım verenlerde görüldüğünü belirten Naharcı, "Bakım verenin fiziksel işlevinin daha iyi olabilmesi, ölüm riskinin azalması, hafıza ve psikolojik durumunun iyileştirilebilmesi için mutlaka hekim, psikolog ve sosyal hizmet uzmanın bulunduğu bir sağlık merkezinde düzenli takip edilmesi gerekiyor. Bakım veren kişinin kendisinde gelişen kaygı ve stresle nasıl başa çıkabileceği ve hastasının değişen durumuyla ilgili bilgiye ulaşabilmek için bu ekiple iletişim halinde olması fayda sağlıyor." değerlendirmesinde bulundu.
Naharcı, çoğu bakım veren kişinin, kişisel bakımın karşılanması, ev işleri, alışveriş, kaldırma ve yatakta çevirme gibi faaliyetler yanında hastanın ilaçlarının sağlık kuruluşunda reçetelenmesi, eczaneden alınması ve hastaya verilmesi, takibi ve enjeksiyonların yaptırılması gibi aşamalarda da aktif rol oynadığını söyledi.