"Epilepsi hastalarının hayat kalitesini dışlanma düşürüyor"

Türk Nöroloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Öztürk:

HATİCE ŞENSES - Türk Nöroloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Şerefnur Öztürk, halk arasında "sara hastalığı" olarak da bilinen epilepsinin yaygın bir hastalık olduğunu ancak buna rağmen hastaların yanlış anlama ve algılama nedeniyle damgalamayla karşılaştığını belirterek, "Epilepsi hastaları toplumda sosyal izolasyon ve dışlanma yaşamaktadır. Hastaların yaşam kalitesini, nöbetlerden çok toplumdaki yanlış inanış ve algılamalar düşürmektedir" dedi. 

Öztürk, "22 Temmuz Dünya Beyin Günü" dolayısıyla AA muhabirine yaptığı açıklamada, bu yıl düzenlenecek farkındalık etkinlerinin temasının epilepsi olduğunu ifade ederek, kamuoyunun dikkatini bu hastalığa çekmek istediklerini dile getirdi. 

Dünyadaki ölümlerin yüzde 12'sini oluşturan nörolojik hastalıkların önemli bir kısmının önlenebildiğini aktaran Öztürk, "Ülkemizde yaklaşık 750 bin epilepsi hastası var. Dünyada da 65 milyon kişiyi etkileyen epilepsi, ayaktan tedavi başvuruları içinde baş ağrısından sonra en sık ikinci nörolojik bozukluk olarak ortaya çıkıyor" diye konuştu. 

Öztürk, epilepsinin ilaç ve ilaç dışı yöntemlerle tedavi edilebilen bir hastalık olduğunu anlatarak, bu hastaların yüzde 80'inin gelişmekte olan ülkelerde yaşadığını kaydetti. 

Her yıl yeni kişilerin etkilendiği hastalığın, gelişmemiş ve gelişmekte olan ülkelerde trafik kazalarının, toplumsal olaylar sırasında yaşanan kafa travmalarının, santral sinir sistemi enfeksiyonlarının, doğum sırası ve sonrası komplikasyonlarının sıklığına bağlı olarak görülme oranının yükseldiğini dile getiren Öztürk, şöyle devam etti: 

"Epilepsi yüksek oranda, ilaç ve ilaç dışı yöntemlerle tedavi edilebilen bir hastalıktır. İlaç tedavisi olarak bakarsak tek antiepileptik ilaçla hastaların yüzde 65'ini tedavi ediyoruz. Cerrahi, beyin pili ve ketojenik diyetle (karbonhidrat bakımından fakir diyet) tedavi oranı, çok daha yükseliyor. Epilepsi, bu kadar yaygın bir hastalık olmasına karşın ne yazık ki toplumda yanlış anlama, bilgilendirme ve algılama nedeniyle yüzyıllardır var olan damgalamayla karşılaşmaktadır. Epilepsi hastaları toplumda sosyal izolasyon ve dışlanma yaşamaktadır. Bu tutum okul, iş yeri ve sosyal ortamlarda devam etmektedir. Damgalanma hasta üzerinde manevi baskı yapmakta ve sosyal ortamlarda nöbet geçirme korkusu, kişiyi evine hapsetmektedir. Hastaların yaşam kalitesini, nöbetlerden çok toplumdaki yanlış inanış ve algılamalar düşürmektedir. Bunu da hiç unutmamalıyız." 

Öztürk, hekim olarak, hastalığın kalp veya akciğer sorunlarından farklı olmadığı konusunda bilgilendirmeleri yapmaya devam edeceklerini belirterek, "Epilepside farkındalık yaratmak, hastalarımıza öz güven kazandıracak ve toplumun diğer bireylerinin empati kurmasını arttıracaktır" dedi. 

- "Epilepsi, çocuk hastaların hayallerine ulaşmasına, çoğu zaman engel değildir" 

Öztürk, çocuklarda görülen epilepsinin tedavisindeki amacın, nöbetlerin tam kontrolünü sağlamak olduğunu aktararak, "Tedavide hedef, ilacın etkinliğiyle hastalığın hoşa gitmeyen yan etkileri arasındaki en iyi dengeyi sağlamaktır. Çocukluk çağı epilepsilerinin pek çoğu, ilaç tedavisi gerektirse bile bazı iyi gidişli nöbetlerde sürekli tedavi zorunlu değildir" ifadelerini kullandı. 

Pek çok ailenin çocukları üzerinde aşırı korumacı tutum sergilediğini ancak güvenlikle ilgili endişelerin ön plana çıkarak, çocuğun sağlıklı gelişimi için gereken çevreyi araştırma ve öğrenme ihtiyacının göz ardı edildiğine işaret eden Öztürk, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Bazı ebeveynler, çocuklarını disipline ettiklerinde nöbetlere yol açabilecekleri korkusu yaşıyor ve bunu sağlayamıyor. Oysa epilepsili çocuğun da normal şekilde disipline edilmesi ve sorumluluklarını üstlenme becerilerini geliştirmesi gerekir. Tamamen nöbetlere odaklanmadan yaşamaya devam edilmelidir. Çoğu epilepsi hastası çocuk, diğer çocuklarla benzer isteklere, hayallere sahiptir ve epilepsi onların bu isteklerine ulaşmasına, çoğu zaman engel değildir. Çocukların anne ve babalarıyla tüm endişe ve korkularını paylaşmaları sağlanmalıdır. Aşırı koruma, aktivitelerinin kısıtlanması çocuğun kendisini kapasitesiz ve olumsuzluklara açık hissetmesine neden olur. Böylece ailelerine daha çok bağımlı hale gelirler." 

Öztürk, aile bireylerinin çocukla nöbetleri hakkında konuşması, endişe ve düşüncelerini öğrenmesini tavsiye ederek, "Çocuğun öğrenmesine, bilmesine, bazen aklının karışmasına, sinirlenmesine de izin vererek, duygularını paylaşması sağlanmalıdır. Epilepsi hakkında mümkün olduğunca çok şey öğrenerek doğru bulunmalıdır" şeklinde konuştu. 

AA

Gündem Haberleri

Palandöken'deki çığda hayatını kaybeden milli judocu için başsağlığı
Yeni yılın ilk günlerinde açılacak: Türkiye’de tek olacak
Yer kalmayınca çift katlı mezarlık dönemi de başladı
Belediyenin tesisinde meyveli tatlıdan kurt çıktı
Suriyeli Esnaflardan İndirim Kampanyası