Saadet Partisi'nden yaşanan gelişmeleri kaleme alan Bugün gazetesi yazarı Ahmet Taşgetiren, "Erbakan'a sadakat şerefimizdir" diyerek bugün köprüleri atanlara, Necmettin Erbakan'ın ölümünden sonra Saadet Partisi'nin kaçınılmaz bir şekilde yeni bir Numan Kurtulmuş bulmak zorunda kalacağına dikkat çekti.
Milli Görüş hareketini ve bugüne kadar var olan siyasi partilerini yakından tanıyan Ahmet Taşgetiren "Saadet ne olacak?" başlıklı yazısında, "Herkesin şu "sadakat" işini yeniden düşünmesinde büyük fayda var diyorum. Hatta Erbakan'a saygı işinin bile, böyle daha sağlıklı olacağını söylemek istiyorum." diyerek "Hoca'ya sadakat" üzerinden Numan Kurtulmuş'a muhalefet edenlere hatırlatmalarda bulundu.
Ahmet Taşgetiren'in ilgili satırları şöyle:
Problem, herhalde şu meşhur iftar saldırısında atılan sloganlarda gizli:
"Hocaya sadakat şerefimizdir" diye bağırıyordu, iftar sırasında masalara çatal bıçak atan ve hançerelerinin olabilecek en yüksek tonuyla bağıranlar...
Buna benzer sözleri, Hoca'nın oğlu Fatih Erbakan da, medya önündeki açıklamalarda dile getirdi. Evet, bir çevre "Hocaya sadakat" üzerinden yürütmekteydi Numan Kurtulmuş'a muhalefeti. Fatih Erbakan'ı, Elif Erbakan'ı, Genel İdare Kurulu listelerine almamak, Hoca'ya sadakatsizliğin işaretleri olarak görülmekteydi. Bu durumda Numan Kurtulmuş'un işi gerçekten zordu.
Elbette, Necmettin Erbakan ismi, Saadet camiası için çok önemliydi. Bu siyasi çizginin oluşumunda onun, inşa edici, kurucu bir yeri vardı. Onu önemsememek, hele onu dışlamak mümkün değildi. Ama nasıl olacaktı o? Herhalde, bu noktada farklılık oluşmaktaydı.
Aileden birkaç kişiyi parti yönetimine almak...
Genel başkan olmak ama lider olamamak...
Kamuoyu önünde de, "Erbakan'ın icazeti ile duruyor" görüntüsü vermek.
Erbakan Hoca'nın etrafında duruyor gözükmekle kendilerinde, onun adına denetlemede bulunma hakkı gören ağabeylerin gözünün içine bakmak...
Sadakat... Gerçekten neyi kapsamaktaydı?
Mesela, Oğuzhan Asiltürk genel başkan olsa, acaba nasıl bir sadakat görüntüsü çizerdi?
Sanırım Numan Kurtulmuş ve arkadaşları, bu işte rezonans sağlayamadılar.
Bu başarısızlık mıdır, tartışılabilir. Ya da Numan Kurtulmuş'u, diyelim olağanüstü kongrede tasfiye etmek, tasfiye edenler için başarı mıdır? Orada da söylenecek çok söz var.
Ben her halükarda yazık oldu diyorum. Görüntü herkes için şık değil.
Aklıma şu soru da geliyor:
Şu anda yaşanan sadakat tartışması, diyelim her faninin başına gelecek olan, Erbakan Hoca'nın da başına geldiğinde ne olacak? O zaman neye sadakati tartışacağız?
İlginç ama Türkiye'nin Atatürk'ün ölümünden sonra "Atatürkçülüğün yorumu"nu tartışması gibi bir tıkanma ile karşı karşıyayız.
Belli ki Saadet, Erbakan Hoca yeniden başa geçmeyecekse, emri Hak vaki olduğunda geçme imkanı kalmayacaksa, kaçınılmaz biçimde yeni bir Numan Kurtulmuş bulmak zorundadır. Çünkü, her insanda biraz öz saygı vardır ve bu sebeple güdümlenmeyi istemeyecektir. Bu durumda "en sadık adam"ın Numan Kurtulmuş haline gelmesi mukadderdir. Onun için, herkesin şu "sadakat" işini yeniden düşünmesinde büyük fayda var diyorum. Hatta Erbakan'a saygı işinin bile, böyle daha sağlıklı olacağını söylemek istiyorum. Çok açık ki, yaşanan sakil görüntü herkesten bir şeyler alıp götürüyor. Benden söylemesi.