Milliyet gazetesi yazarı Can Dündar, bugün muhaliflerin yargılandığı bir dava haline dönüşen Ergenekon örgütünün aslında Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin bugüne dek görev yapan tüm başbakan ve cumhurbaşkanlarının da bildiği bir "devlet sistemi" olduğunu yazdı.
Pazar günü Radikal gazetesinin manşetinde yayımlanan ve Çankaya Zirvesi tutanaklarına ye
"Bundan 15 sene önce, 28 Temmuz 1996'da "Kumarhaneler Kralı" Ömer Lütfü Topal öldürüldü. Bu cinayette yer aldığı iddiasıyla yargılanıp delil yetersizliğinden beraat eden özel timci Ayhan Çarkın'ın itirafları üzerine cinayet dosyası yeniden açıldı. Ve eski pislik, ortalığa saçıldı.
Habere bakılırsa işi üstlenen Savcı, "2. MİT Raporu"nu istemiş; dosyada da 22 Aralık 1996'da Çankaya'da yapılan liderler zirvesinin tutanaklarını bulmuş. Bu ikisini bir arada okuyunca devletin ne tür kirli işlere bulaşıp bunları örtbas edebilmek için nasıl seferber olduğunu çok net görebiliyorsunuz.
Olay şu: 2. MİT Raporu'na göre Emniyet, katliamdan idama mahkûm olarak aranan Abdullah
Topal öldürüldüğünde olay yerinde birbirine bantlanmış iki şarjör bulundu. Şarjördeki parmak izi Çatlı'ya aitti. İstanbul Emniyet Müdürü'ne göre bu, "reddedilemez bir delil"di. Cinayette özel timci polisler de görev almıştı. Şüphelilerden biri, hükümet ortağı partiden bir milletvekilinin korumasıydı"
ŞAŞIRTAN OLAYLARIN BAŞLANGICI
Dündar'a göre buraya kadar her şey normaldi. Ancak bundan sonra yargı sisteminde başlayan tutarsızlıklar Ergenekon gerçeğini gün yüzüne çıkarmıştı:
"Ne beklersiniz? Faillerin ve devleti bu pisliğe bulaştıranların yakalanmasını, yargılanmasını değil mi? Hayır, öyle olmadı. Onun yerine, özel timcilerin işe karışmasını soruşturan İstanbul Emniyet Müdürü görevden alındı. Çankaya tutanaklarında işte bu olay var:
Başbakan Erbakan diyor ki: 'Çok vahim bir olay: İstanbul Emniyet Müdürü bana gelip
Cumhurbaşkanı Demirel onaylıyor: 'Emniyet Müdürü bana da aynısını söyledi.'
Güzel değil mi? Devletin tüm kademeleri cinayetin faillerini biliyor, ama bir şey yapamıyor. Çünkü failler, "devlet görevlisi..." Toplantının sonunda Başbakan Erbakan şöyle diyor:
"Buradaki konuşmaları gizli tutalım. Kamuoyuna açıklamayalım." Konu, böylece gömülüyor.
ERGENEKON'U DEŞİFRE EDEN SÖZLER
"Bahse konu Emniyet Müdürü, Köşk zirvesinden bir hafta sonra, Meclis'te Susurluk Komisyonu'na ifadeye çağrılıyor. Topal cinayetinin faillerine dair elinde "karineler" olduğunu söylüyor. Milletvekilleri ısrarla soruyorlar, 'Nedir o karineler' diye. 'Söyleyemem' diyor eski Emniyet Müdürü: 'Bu, bir sistem meselesidir. Bunu açıklamam o sisteme zarar verir.' İşte 'Ergenekon' o sistemin adıdır. Bakmayın şimdi bir 'torba dava'ya çevrilip özünden saptırılmasına, bir 'muhalifler örgütü' haline sokulmasına, askerin öne çıkarılıp polisin saklanmasına. İşin özü, devletin her kademesinin bildiği, ama elbirliğiyle gizlediği, devlet içinde yuvalanmış bir suç örgütüdür. İpi çektiniz mi, arkası çorap söküğü gibi gelir. Bakalım, bu sefer çekmeye güç yetecek mi?