17. Erciyes Kurultayı’ndaydım. Memleket gazetesinden Hakkı Biçer dostumuz beni aradığında cep telefonum yine çekmiyordu. Cep telefonlarının çekmemesi dışında Erciyes kurultay alanında coşku vardı, umut vardı, iktidara, terör örgütü aleyhine dönük sloganlar vardı. İsrail, ABD ve AB aleyhine atılan sloganlar ise Ülkücülerin dış dünyada olan bitene kayıtsız kalmadıklarının göstergesiydi. Velhasıl son yıllardaki en coşkulu kurultaylardan biri yaşanıyordu Tekir Yaylasında.
Kurultayın en önemli günü MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin Kurultay konuşmasını yapacağı gündü muhakkak. Bu Kurultay’da ne tür mesajlar vereceğini biz de merakla bekliyorduk. Ancak o zamana kadar geçen süreçte Türk geleneğine uygun olarak çadırları dolaştık, hasbihal eyledik Erciyes’e birlikte geldiğimiz dostlarla. Uzun zamandır rastlaşmadığımız pek çok eski dostla da buluşmuş olduk böylece. Gördük ki son dört yıldaki bazı tepkiler ve küskünlükler bu yıl aşılmış. Ülkücüler kenetlenmiş. Önlerini daha iyi görüyorlar. Sahici olmayan gündemlerin dışına çıkmışlar, tam bir kurultay havasında çadırlarda devletin, milletin geleceğin konuşuluyor.
Ülkü Ocakları Genel Merkezi, Kayseri MHP il teşkilatıyla birlikte çok iyi organize olmuşlar ve iyi bir iş çıkarmışlar. Sadece il teşkilatlarından gelen çadırlar değil, pek çok sivil toplum örgütünün de çadırları düzenli bir şekilde Tekir yaylasını süslemiş. Gezdiğim pek çok çadır içinde beni en çok etkileyen ve duygulandıran çadırsa, Kerkük Türkmen’lerinin çadırıydı. Çadırda küçük de bir sergi açılmış, sergide kilim ve çeşitli zeminler üzerine çizilen resimlerde Türkmen’lerin halleri anlatılmaktaydı. Saddam’dan kurtulup Amerika’nın zulmüne maruz kalan Irak Türkmen’liğinin temsili resmi ise en dramatik olanıydı.
Cumartesi akşamı Ülkü Ocakları Genel Başkanı Harun Öztürk’ün çadırında konuktuk. Genel Başkan çadırının yoğun ziyaretçi trafiğine rağmen uzun bir sohbetimiz oldu. Medyada ve çeşitli toplantılarda dile getirilen “Türk Milliyetçiliğin son yıllardaki tırmanışının” Tekir Yaylasındaki tezahürünü konuştuk genel başkanla. O Türk milliyetçiliğinin konjonktüre bağlı olarak değil her zaman yükselen bir değer olduğundan bahsetti. Bu ülkenin Türk milliyetçilerine olan inancının tezahürüdür bu yükseliş eğiliminin arkasındaki gerçek diyordu. Genel Başkanı olduğu ülkücü gençliğe de bu açıdan çok güvendiğini, onlarla bu ülkenin ocağının daha güçlü tütmesi için var güçleriyle çalışacaklarını söylüyordu. Uzun sohbetten can alıcı cümleler bunlardı. Bir de umut, iyi dilekler ve nezaketti genel başkan çadırından dışarıya yansıyanlar.
53 sanatçının katılımıyla gerçekleşen Kurultay, bazı organizasyon aksaklıklarına rağmen yüzbinlerce kişinin coşkusuyla bu eksiklikleri ve aksaklıkları örtebiliyordu. Kurultay alanında bulunduğum iki gün boyunca çok renkli simalara rastladım. Türkiye'nin ve Dünyanın pek çok yerinden gelen, bu ülkeye gönül vermiş insanların gözlerinin içinde umut vardı, aşk vardı, geleceği yeniden kurma iradesi vardı. Genç kızlar, bıyıkları yeni terlemiş delikanlılar bu ülkenin geleceği için hep bir ağızdan ve coşkuyla Grup Ahenk’le “Canım Türkiye’m” diyor ve “Aldırma Reis” türküsünü söylüyorlardı, cumartesi gecesinin ilerleyen vakitlerinde. Kimse aldırmıyordu, Çünkü gelecek onlarındı. Gecenin onikisinde ise Zara ile türkülerle türkü tadında saatler geçiriyorlardı. Türkün iki iman tazelemesi vardı ve onlar şahedetlerinin yanı sıra her türküyle yeniden Müslüman-Türk olmanın coşkusunu yaşıyorlardı.
Ülkücü, söylenenleri sorgulamadan kabul etmez!
Biraz önce de söylediğim gibi Kurultayın en mühim günü muhakkak ki Pazar günüydü. Ve Pazar günü MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin yapacağı konuşma sadece orada bulunan ülkücüleri değil, Tüm Türkiye’yi ilgilendiriyordu. Onun buradan vereceği mesajlar o hafta bütün medyanın aylar boyunca üzerinde konuştuğu ve tartıştığı cümleler halini alıyor. Geçen yıllardaki milliyetçilik tanım ve tartışmaları bunlardan biriydi. Bu açıdan herkes gibi bende merakla Genel Başkan’ın konuşmasını dinledim. Konuşmasında; MHP lideri, çağı anlayan, donanımlı ülkücülere ihtiyaç olduğunu dile getirirken, “Kuru heyecanla olmuyor. Kavga ve çatışmadan uzak durun. Cılız ideolojik destek, geçmişte kalan hatıralar, serüven arayışı yeterli olmayacaktır.” diyordu. Söylenenleri sorgulamadan kabul eden, gelecek kaygısı taşımadan yerinde sayanlara da tepki gösteren Bahçeli, “Bunlar benim iktidarıma giden hareketin yol haritası değil” uyarısında bulunuyor, tek başına iktidar formülünü ise şöyle açıklıyordu: “Her kapıyı çalıp her yüreği kucaklayın.”
Devlet Bahçeli, MHP'lileri, tuzaklara karşı dikkatli olmaları konusunda uyarırken, “Heyecandan uzak durun, kendinizi geliştirin” diyor ve son zamanlarda “Ülkücüler”i meydanlarda kaosa sürüklemek isteyenlere mesaj gönderiyordu. Burada ülkücülerin nasıl olması gerektiğini net bir şekilde ortaya koyan Bahçeli çok önemli bir konuya temas ediyordu. Kuru heyecanla değil, ayağı yere sağlam basan, nezaket ve sevginin egemen olduğu, akılla-gönlün meczolduğu, komşularının kendinden emin, düşmanlarının ise çekindiği bir milliyetçiliğin ancak Türk milliyetçiliğini temsil edebileceğini ifade ediyor, sokaktaki ulusalcı, bilmem neci milletin değerlerinden bihaber güruhla anılmayacaklarını, Türk milliyetçilerin onlarla aynı yerde olamayacağını da mesaj aralarından okuma fırsatı buluyorduk.
Konuşmasının bir başka bölümünde ise cok önemli bir şeye dikkat çekiyordu Devlet Bahçeli. Artık, Türk milliyetçileri, Türk milletinin geleceğini kurmak, Türk Devletinin geleceğini kurtarmak ve mazlum milletlere kılavuzluk etmek için göreve hazırdır. Erciyes'ten yükselen ses, Türkiye’nin kurtuluş umudu olacaktır. Erciyes'ten yükselen ses, yeni bir Ergenekon gibi Türk'e biçilen kefenleri parçalayacaktır. Erciyes'ten yükselen ses, tıpkı Atatürk'ün yaptığı gibi her alanda bir Milli Mücadele müjdesi olacaktır. Buna yürekten inanıyorum. Bu inancın işaretini sizlerden alıyorum. Yüce Allah, bu milli doğuş ve doğruluş yolunda yardımcımız olsun. Tek başına iktidar sürecinde yolunuz açık olsun. Diyordu.
Tekir Yaylasını dolduran yüzbinler Genel Başkanın bu sözleriyle coşuyordu. Burada Devlet Bahçeli’nin diğer Erciyes konuşmalarından farklı olan hatta bu kurultaya damgasını vuran, çok önemli bir vurgu daha vardı. Türklere ve Türk Devletine uzun zamandır unuttuğu bir şeyi hatırlatıyordu Devlet Bahçeli. Mazlum milletlere kılavuzluk etmek! Unutulan üçüncü dünyanın, mazlum milletlerin sahipsiz olmadığının ve buna sahip çıkacak tek adresin de Türkiye olduğunun, Türk milliyetçileri olduğunun MHP Genel Başkanı tarafından net bir şekilde ifade edilmesiydi. Bu aynı zamanda Büyük Ortadoğu Projesi Eşbaşkanlığına soyunanlar için bir uyarı ve çok önemli bir hatırlatmaydı!
Bahçeli’nin Milli Mücadele ve Milli doğuşa çağrısının bir başka boyutu da bana göre, “Muhteşem Türkler” in yeniden sahneye çıkışının müjdesiydi. Yukarıdaki mesajlardan anlaşılan o ki, Devlet Bahçeli ile Türk milliyetçileri çok iyi bir yoldalar ve bu yolu kazasız belasız yürüyecekler “Kutlu Günler”e kavuşacaklar. Çünkü onlar; Devlet Bahçeli ile birlikte, söylenenleri sorgulamadan kabul eden, gelecek kaygısı taşımadan yerinde sayanlardan olmayacaklar! Hep ileride ve anıldıklarında hep güzellikle anılacak insanlar olarak Türkiye’yi kucaklayacaklar. 17. Erciyes’ten yükselen ses ve slogan 60. Hükümet Milliyetçi Hareket’ti daha çok. Ama ondan daha önemlisi çok bütüncül ve çok kapsayıcı bir söylemin dalga dalga yayılmasıydı Tekir Yaylasına. Bizim milliyetçiliğimiz sevgi üzerine kuruludur ve gönüllere bu sevgiyle nakşolunur! Geleceğimiz dün olduğu gibi bugün de, millet sevgisi üzerine bina edilecek! deniyordu.
NOT: Erciyes dönüşü üzüntümüz bir kaza haberinin gelmesiydi. Bu satırları kaleme alırken haber aldım. Dönüş yolunda kaza sonucu vefat eden dostumuz, Oğuzhan’a Allah’tan rahmet, kızına da acil şifalar diliyorum.