Geçtiğimiz Cuma günü KON TVnin Düzlem adlı programının konuğu ANAP lideri Erkan Mumcu idi. Mumcu, Konyada ne söylediğine dikkat etme ihtiyacı duymuş olsa gerek, alıştığımızın dışında bu defa tutuk idi. ANAP lideri, Türkiyenin II. Körfez Savaşında ABD ile Iraka özgürlük getirmeyişine içerlemiş görünüyordu. Türkiye keşke Iraka girseymiş ve oraya iyilik getirseymiş. Mumcu, Iraklıların Amerikan tipi adalet isteyip istemedikleri konusunda sessiz. ABDnin yapığı gibi Iraka zorla iyilik getirecek. İnsan komşusuna bu kadar yabancılaşır mı? İşgal gücü geldiğinde biz de onunla girip komşunun malından mülkünden faydalansaydık der mi? Bu bakış açısına sahip bir siyasetçinin iktidara geldiğinde yandaşları aracılığıyla halka zorla iyilik getirmeye kalkması durumunda ne yaparız? Mumcu, anlaşılan Özalın Üç koyup beş alma mantığını sürdürmek istiyor. Halbuki bu mantık yüz yüze bakmaktan başka çaremiz olmayan kardeş Irak halkıyla aramıza etkisi uzun dönem hissedilecek nefret tohumları ekecek. Bugün komşuya vuran, yarın bize de vurur. O zaman nasıl Bize yardım edin diyeceğiz? Mumcu, KON TV seyircisini işgal gücüyle birlikte hareket etmenin faydalarına inandırmak için eski Irak ve Suriye gibi ülkelerin faşist ve sosyalist rejimlere sahip olduğunu ifade ediyor. Ona göre o tür rejimlerin sona ermesi hiç de fena olmazmış! Acaba o faşist ve sosyalist ülkelerde başörtüsünün ve azınlık dillerinin de serbest olduğunu biliyor mu? Türkiye tek adam dönemi görmedi mi? Bizim devletçilik ve milliyetçilik ilkelerimiz onlarınkini döver desek sorunu çözmüş oluyor muyuz? ANAP lideri İslâmcılık değerlendirmesi de yaptı ve İslâmcılık akımının muhtemelen en önemli temsilcisi olarak gördüğü (Bence ıslahatçı) Mısırlı Muhammed Abduhu pozitivist saplantı içinde olmakla suçladı. Bu iddiasını da her platformda herkesle tartışmaya hazırmış. Bu sözleriyle Mumcu, Sadece bir siyasetçi değilim, aynı zamanda önemli bir entelektüelim. mesajı vermek istedi. Bir defa Mumcu pozitivizme karşı mıdır ki, Abduhu pozitivist diye suçluyor? Abduh, Din bir yana, pozitivizm bir yana. Ben ikincisini öncelerim demiş de biz mi duymadık? Bir yazar, zaman zaman pozitivizme yaklaşan yorumlarda bulunduğunda onu hemen pozitivistlikle suçlamak doğru mu? Abduhun gayba iman etmediği çok açık mıdır ki (Kesinlikle hayır!) onu böyle suçlamak mümkün olsun? Yine ANAP liderine göre İslâmcılık, Batılı bir düşünme tarzı olup kültürün özünden de bir sapmaymış. Bu, Mumcu açısından iyi değil mi? Zira İslâmcılık, ABD politikalarına kolayca adapte edilebilir o zaman. Ayrıca kültür sabit bir şey midir ki, İslâmcılık kültürün özünden sapma olsun? Türkler kültürlerinin özünden ayrılmasalardı, nasıl Müslüman olacaklardı? Velev ki İslâmcılık kültürün özünden sapmış olsun, bu durumda onu bu sapkın (?) haliyle desteklemek, ANAPın politik anlayışına uymaz mı? Siyasetçi, muhaliflerinde gördüğü bu açığı niye değerlendirmez o zaman? Yine Mumcuya göre Müslüman olmayanlar İslâmcı oluyorlarmış. ANAP lideri gördüğünüz gibi aynı zamanda tekfirci, yani kimin Müslüman olup olmadığına karar verme yetkisi de ona ait. ABD politikalarına itirazı olmayan, işgalciyle iş tutmaya hazır Mumcu Müslüman, İslâmın siyasal yönünün de olduğunu vurgulayan İslâmcılar Müslüman değil. Oh ne âlâ?! ANAP lideri güzel şeyler de söyledi. Sözgelimi YÖK hastalık yayıyormuş. Ya ABD?