Erkekler neden konuşmazlar?

Esat Çoğal

Akşam yemeğinde konuşmuyor, televizyonun karşısında tek kelime etmeden oturuyor.Çok çabuk sinirleniyor!  Neden?

Neden erkekler konuşmazlar? Merak edenler için işte size cevaplar...

Konuşmak isteyen bir kadın ve suskunluğa gömülen bir erkek...      Bu çift size pek yabancı gelmiyordur herhalde. Kadın erkek ilişkilerinin çoğunda durum aynıdır, hatta o kadar aynıdır ki, kadının erkekten çok daha fazla konuştuğu saptaması bilimsel araştırmalara bile konu olmuştur.

Yaradılıs fıtratımıza gore yani doğamıza gore; bir kadının ağzından günde 23 bin kelime çıkarken, erkeğin ağzından en iyi ihtimalle bunun yarısı kadar kelime çıkar. Dolayısıyla birlikte olduğunuz erkeğin az konuşmasına, özellikle de kritik durumlarda sessiz kalmayı tercih etmesine aranızdaki bir sorun olarak değil, erkek doğasının bir parçası olarak görseniz iyi olur.

Neden erkekler konuşmazlar, neden futbol dışında hiçbir konuda yorum yapmazlar?Futbola harcadıgı zamanın size ne kadarını harcıyor, İşte cevaplardan bazıları...

Zamanlamaları farklı

İşten eve yorgun argın dönen bir kadın oturup gününün nasıl geçtiğiyle ilgili sohbet etmeyi bir yorgunluk olarak görmez. Oysa erkek o esnada tek bir kelime etmeyi bile büyük bir külfet sayar. Yani kadınla erkeğin sohbet konusundaki zamanlaması farklıdır. Aynı şey kavgalar için de geçerlidir... Kadın olayı patlak verdiği yerde ve zamanda çözmek ister, bunun tek yolunun ise konuşmak olduğunu düşünür. Oysa erkek olayın üzerinden vakit geçmesini, yani ateşin küllenmesini beklemeyi tercih eder. Bazen de maç vardır maçtan sonra konusmayı tercih eder, tabiki macın sonucuda kavgaları olumlu yada olumsuz etkiler. Sayın bayanlar skora bakın ona gore tartısın derim.

Büyütmemek için

Burada kötü olay derken kastettiğimiz, sadece kadınla erkek arasındaki tartışmalar değil. Örneğin, ikisi birden trafikteyken öndeki arabanın sürücüsünün abuk sabuk bir hareketine aynı derecede sinirlenseler de kadın o adama iki saat söylenir, oysa erkek bir küfür sallayıp bir daha lafını bile etmez. Erkek böyle bir durumda, kadının her şeyi ne kadar büyüttüğünü bildiği için, kendini bir denge unsuru olarak görür ve sessiz kalarak yatıştırıcı etki yaratmak ister.Yalnız o dengeyi askta sevgide ve cocuklarıyla konuşmalarında da kullanması gerektigini bilmesi gerekir

Rolleri gereği

Erkeklere küçük yaştan itibaren "erkek adamın" az ve öz konuşması gerektiği öğretilir ve bilinçaltına işleyen bu öğreti çoğu erkeği ileri yaşlarda suskunluğa iter. Erkeğin toplumsal rolünde "karı gibi konuşup karı gibi gülmeye" yer yoktur. O her zaman soğukkanlı ve kontrollü olmak, sorunlar karşısında tepeden bakan bir tavır takınmak zorundadır. ‘’Yalaka olma cok konusma’’derler.yoksa.

Fırsat verilmediği için

Kadınlar konuşma konusundaki önceliği hiç kimseye kaptırmak, lafı kimseye bırakmak istemezler. Bu da karşındakii erkeklerin zaman zaman duygu ve düşüncelerini ifade etmeyi isteyip de buna fırsat bulamamalarına neden olur. Aceleci davranmak, bir kadının yapabileceği en büyük hatadır.

Sözleri yoktur

Bazen ise durum bu kadar alengirli değildir, işten eve gelen erkek "Günün nasıl geçti canım?" sorusuna "iyi" diye cevap verir ve bunun anlamı gününün iyi geçtiğinden başka bir şey değildir. Onun zaten çok iyi bildiğiniz iş hayatındaki sıradan bir günü anlatmayı gereksiz bulur. Yani erkekler her susuşunun altında bir mana aramak çok anlamsız ve ayrıca paranoyakça bir tutumdur bence... .Ayrıca kapalı soru yerine açık uçlu sou yöneltmeniz gerekir,örneğin günün iyi geçtimi yerine,bugun neler yaptın?Bu konuda sen ne düsünüyorsun? gibi… Ne demişler..!

        Erkeklerin ağzından, kadınların yarısı kadar kelime çıkar.Neden ?

        Bu bizlerin yaradılısında, tabiatında var.

   Hosca,Saglıcakla Kalın Ama En Önemlisi Adam gibi Adam Kalın…

       ----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

                                       Biraz da Gülelim

 

                Nesli tükenen Türk insanlar !…

  

*Sigara içmeyen şehirler arası otobus şoförüf

*Siz istemeden fiş veren küçük esnaf..

*Arabasının üzerine bavullarını saran Almancılar

*Bu kıyafet size yakışmad diyen tezgahtar,

*Emniyet kemeri takan taksi şoförü,

*Trafikte küfür etmeyen araç şoförleri,

*Kadınların dişilikten daha cok insan olduklarını düşünen erkekler ,

*Şarkıları, müzikleri ile sözlerini bağdaştırarak söyleyen şarkıcılar

(*günümüzde bu olay" altı şişhane üstü kasımpaşa" niteliğinde),

*Verdiği üç kuruşu vergi zannetmeyen esnaf-tacir

*Yalan söylemeyen politikacı (böyle bir şey hic oldu muydu ki)

*Bayramlarda el öpünce para veren yaşlılar...

*"Tabiî ki de" ve "atıyorum" demeden konuşabilen genç

*Traş olmuş ve koku sürmüs taksi şoförü

*Kapısında toplanmış kedileri uzaktan gördüğünde ne dükkanı olduğunu anladığın güvenilir mahalle kasapları,

*Siz soylemeden çiçek alıp gelen erkek arkadaş

*Yağmurlu ve karlı havalarda dikkatli ve yavas giden sürücüler

*Yolların ve trafik kurallarının kendilerine özel olduğunu zannetmeyen sürücüler

*Sabah sabah tanımadığı insanlara günaydın diyerek gülümseyen insan türü

* İşi bilmeyen ama kendi hatalarını açıkça söyleyip kabullenen patronlar

*Karısı çirkin ve şişman bile olsa, gözü ondan başka kimseyi görmeyen erkekler

*Altın günleri yerine evde oturup kitap okumayı tercih eden ev kadınları, yada kitap okuma günleri düzenleyen kadınlar

*Yaya geçidinden geçen yayaları/yayayı görüp geçmesi için yavaşlayan hatta duran şoförler.

 

                   Devam edecek… Saygılarımla… Alemde teksiniz…

------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

                                                  Haftanın Öyküsü

 

                                                   Banane Demeyin

                               FARE'NİN DERS VEREN KAPANI

 

     Evin minik faresi, duvardaki çatlaktan bakarken çiftçi ve eşinin mutfakta bir paketi açtıklarını gördü.
Kendi kendine:

  İçinde hangi yiyecek var acaba ?" diye  düşündü.

  Bir süre sonra gördüğü paketin bir fare kapanı olduğunu anladığında yıkılmıştı.
"Evde bir fare kapanı var!, evde bir fare kapanı var!" diye bağırarak telaşla bahçeye fırladı.

  Minik fareyi telaş içinde gören tavuk, umursamaz ve bilgiç bir tavırla başını kaldırdı ve gıdakladı:"Zavallı farecik...Bu senin sorunun benim değil.

Bana bir zararı olamaz küçücük kapanın" dedi.
  Tavuktan destek bulamayan farecik bu sefer telaşla domuzun yanına koştu ve,"Evde bir fare kapanı var!, evde bir fare kapanı var!" diye adeta çırpındı.

   Domuz anlayışla karşıladı ama,"Çok üzgünüm fare kardeş ama dua etmekten başka yapacağım bir şey yok. Dualarımda olacağından emin ol"dedi.
   Minik fare çaresizlik içinde ineğe döndü ve , "Evde bir fare kapanı var, evde bir fare kapanı var!" dedi.

     İnek ;Bak fare kardeş, senin için üzgünüm ama beni  ilgilendirmiyor." dedi.
Sonunda farecik, başı önde umutsuz şekilde eve döndü. Çiftçinin fare tuzağı ile bir gün tek başına karşılaşmak zorunda olduğunu anladı.
    O gece evin içinde sanki ölüm sessizliği vardı. Minik farecik aç ve susuzdu. Tam yorgunluktan gözleri kapanacaktı ki birden  bir ses duyuldu.Gecenin sessizliğini bölen gürültü, fare kapanınındangeliyordu.
   Çiftçinin karısı, ne yakalandığını görmek için yatağından fırladı ve mutfağa koştu.Karanlıkta kapana, zehirli bir yılanın kuyruğunun  kısıldığını farkedememişti.

  Kuyruğu kapana kısılan yılanın canı yanıyordu ve aniden çiftçinin karısını ısırdı.

   Çiftçi, karısını apar topar doktora götürdü. Doktor,zehiri temizledi sardı. Çiftçi karısını eve getirdi, yatırdı. Karısının ateşi yükseldi ve bir türlü düşmüyordu.      Kadıncağız ateş ve ter içinde kıvranıp duruyordu.
Böyle durumlarda taze tavuk suyunun gerekli olduğunu herkes bilir, çiftçi de bıçağını alıp bahçeye koştu.

  Karısı taze tavuk suyu çorbasını içti, biraz kendine geldi. Karısının hastalığını duyan komşular ziyarete geldiler. Onlara ikram etmek için çiftçi domuzunu kesti.

   Çiftçinin karısı gittikçe kötüye gidiyordu. Yılan, belli ki çok zehirliydi.

   Birkaç gün sonra çiftçinin karısı iyileşemedi ve öldü.
  Cenazesine çok sayıda kişi gelince hepsine yeterli et sağlamak için çiftçi ineği mezbahaya yolladı.
   Fare dee tüm bu olanları büyük bir üzüntü ile duvardaki deliğinden izledi.


*Birisi, sizi ilgilendirmediğini düşündüğünüz bir tehlike ile karşı karşıya ise tehlike bir gün hepimiz içindir unutmayalım *

Yahudi ata sözüdür: “Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın.” Saygılarımla 

 

------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

 

Kısa Kısa Temel

 

Büyük ikramiye çıkan Temel'i  üç ay sonra  bakkal, kasap ve borçlu olduğu diğer esnaf yolda cevirmiş: "ula temel, sana  ikramiye çiktugu halde üç aydir niye  borcunu ödemiyosun ?" diye sormuşlar. “Zengin oldi değiştu demesunlar diye." demiş.

--------------------------------------------------------------------------------------------

 

İama mahkum olan temel'e son arzusunu sormuslar; "benu oglumin yanuna gömin."  demiş. oğlunun yaşadığı ortaya çıkınca, “Olsun... Ben beklerum."  demiş.

 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.