İSTANBUL (AA) - HATİCE ŞENSES - Okmeydanı Eğitim ve Araştırma Hastanesi Onkolojiden Sorumlu Başhekim Yardımcısı Doç. Dr. Mustafa Ünsal, Türkiye'de 100 binde 230 kişide kanser insidansı (ortaya çıkan yeni vakalar) olduğunu belirterek, "Bu oran erkeklerde 100 binde 270, kadınlar ise 100 binde 190 civarında. Dolayısıyla erkeklerde daha fazla kanser görülüyor." dedi.
Ünsal, AA muhabirine yaptığı açıklamada, sigara kullanımının kanser oluşmasında önemli bir etken olduğunu belirterek, bazı enfeksiyonların da soruna yol açabileceğini söyledi.
Hepatit C ve B virüslerinin karaciğer, kadınlarda ise HPV virüsünün rahim ağzı kanserine neden olduğuna işaret eden Ünsal, "Ayrıca beslenme ve şişmanlık, kanser riskini artıran nedenler arasında yer alıyor. Son zamanlarda Akdeniz beslenmesinden kaçıp, fastfood beslenmesine geçilmesi, erken yaşlarda hem obeziteyi hem de kanser insidansını artıyor. Türkiye'deki kanser insidansı şu anda gelişmiş Batı ülkelerine göre daha az. Çünkü Türkiye'nin nüfusu daha genç. Dolayısıyla bu durumun ilerleyen yıllarda daha da artma ihtimalini görüyoruz." diye konuştu.
Mustafa Ünsal, Sağlık Bakanlığının büyük çabalarıyla kapalı alanlarda sigara kullanımının büyük oranda kontrol altına alındığını dile getirerek, şöyle devam etti:
"Şimdi açık alanlarda da sigara içilemeyecek. Artık yurt dışında olduğu gibi hastanelerin kapılarının önlerinde, çocuk parklarında hiç kimsenin sigara içmemesi sağlanacak. Bu gibi tedbirler Türkiye'deki insidansı biraz azaltma ihtimali yüksek çalışmalardır. Türkiye'de 100 binde 230 kişide kanser insidansı var. Bu oran erkeklerde 100 binde 270, kadınlar ise 100 binde 190 civarında. Dolayısıyla erkeklerde daha fazla kanser görülüyor. En sık görülen kanserler, erkeklerde akciğer, kolon ve rektum ile prostat kanserleridir. Kadınlarda da en sık meme, kolon-rektum kanserleri görülmektedir. Ancak son yıllarda kadınlarda da sigara içme alışkanlığı nedeniyle akciğer kanserinin görülme oranları yükseldi."
- "30-40 yıl içinde radyoterapi cihazlarında çok büyük yenilikler oldu"
Doç. Dr. Mustafa Ünsal, kanserde tanı konulması için biyopsi yapıldığını, akabinde de gerekiyorsa cerrahi işlem uygulandığını dile getirerek, "Gerekiyorsa bu yöntemle tümörün mümkün olduğu kadar çıkarılması sağlanır. İkinci ve üçüncü tedavi yöntemleri olarak ilaç ve ışın uygulamaları karşımıza çıkıyor. Son yıllarda popüler olmaya başlayan dördüncü bir tedavi yöntemi de immünoterapi dediğimiz vücudun kendi bağışıklık sistemini kullanarak tedavi edilmesidir." bilgilerini verdi.
Son 30-40 yıl içinde radyoterapi cihazlarında çok büyük yenilikler olduğunu, hastanelerinde de bu anlamda son teknolojiyle üretilmiş cihazlarla hizmet verildiğini aktaran Ünsal, şunları kaydetti:
"Hastanemizde de kullandığımız linear accelerator cihazları basit anlamda röntgen ışını çıkaran cihazlardır. Ancak bu cihazlar yüksek enerjilidir. Dolayısıyla derindeki tümörleri de çok kolay tedavi edebildiğimiz cihazlardır. Artık üç boyutlu, hatta nefes kontrolünü de sağlayarak dört boyutlu tedavi cihazlarını kullanarak kanserli hücrelere daha yüksek doz verirken, etrafındaki normal dokuları da çok daha iyi koruyabiliyoruz. Dolayısıyla yan etkilerimiz daha az oluyor."
Ünsal, kansere neden olan birçok etken bulunduğunu vurgulayarak, "Örneğin, kanser ölümlerinin yüzde 33'ünün nedeni sigaradır. Sigara en önemli etken. Sigara sadece akciğer kanseri değil, gırtlak, yemek borusu, meme ve kolon kanserlerine de neden olabiliyor." dedi.
- "Hastanelerimiz son teknolojilerle donatıldı"
Hareketsizlik ve sağlıksız beslenmenin de kansere yol açan önemli etkenler arasında yer aldığını, bunların en çok da kadınlarda rahim ve meme kanserine yol açtığını ifade eden Ünsal, sözlerini şöyle tamamladı:
"Onun için şişmanlığa da bir savaş açılıyor ve açılması da gerekiyor. Kanserde genetik yatkınlık çok önemli. Ancak hayat şartları, çevre faktörleri, beslenme ve sigara kullanımı ve bazı enfeksiyonlar kansere neden oluyor. Ama günümüzde modern teşhis ve tanı metotlarıyla çok daha erken tanı konularak tedavinin daha başarılı olması sağlanıyor. Bu sayede Türkiye'de kanserden ölüm insidansı da azalıyor. Kamu hastaneleri son 5 yılda çok gelişti. Hastanelerimiz son teknolojilerle donatıldı. Anadolu'da da birçok hastanemizde artık radyoterapi merkezleri kuruldu ve kuruluyor. Dolayısıyla hastaların artık büyük merkezlere gitmesine gerek kalmıyor."
- "Ülkemizde her yıl yaklaşık 2 bin 500, 3 bin çocuğun kansere yakalandığını söyleyebiliriz"
Hastanenin Çocuk Hematolojisi ve Onkolojisi Kliniği Sorumlu Hekimi Uzman Dr. Hilal Susam Şen de çocukluk çağı kanserlerinin erişkinlerde görülenlerden farklı olduğunu belirterek, bu hastalığın çocuklarda daha nadir görüldüğünü ifade etti.
Şen, kanserin nedenleri, alt tipleri ve tedavi edilebilirliklerinin de erişkin kanserlerine göre çok farklı olduğunu dile getirerek, şunları kaydetti:
"Kabaca baktığımızda yılda her 1 milyon çocuktan 150'sinde çocukluk çağı kanserleri olduğunu söyleyebiliriz. Ülkemizdeki duruma baktığımızda ise her yıl yaklaşık 2 bin 500, 3 bin çocuğun kansere yakalandığını söyleyebiliriz. Erişkinde görülen tümör tipleri çocuklarda ya çok nadir görülür ya da hiç görülmez. Bunun yanı sıra, tedavi edilebilirlikleri farklıdır. Çocukluk çağı kanserlerinin yüzde 80 oranında tedavi edilebildiğini söyleyebiliriz. Çocukluk çağı kanserlerinde ülkemizde birinci sırada lösemiler yer alıyor. Lenfomalar ikinci, beyin tümörleri de üçüncü sıklıktadır. Her hastalıkta tedavi yaklaşımı farklıdır. Tedavi elemanları erişkin kanserlerine benzer şekildedir. Tedaviler kemoterapi, radyoterapi ve cerrahi girişimlerden oluşur. Bu tedavi seçenekleri her hastalıkta farklı oranda kullanılmaktadır. Çocukluk kanserlerinin görülmesinde de genetik yapı ile çevresel faktörler etkili olarak görülüyor. Çevresel faktörler çocukluk çağı kanserlerinde biraz daha az ön planda. Ailenin yeme içme alışkanlıkları, özellikle sigara buna sebep oluyor. Bunlara erken dönemde maruziyet birçok kanser türüyle de ilişkili olabilir."
AA