Türk ve Japon ortak yapımı Ertuğrul 1890 filmini izleme fırsatını vizyona girdiği günden beri kolluyordum ve dün nasip oldu izledim. Şimdi diyorum ki iyi ki de izledim. İyi ki de vakit ayırıp bir dostluğun 125. yılında da olsa ona şahitlik edebildim.
Filmin yönetmeni ve senaristinin Japon olması film çekimlerinin başladığı zamandan beri zaten dikkatimi çekiyordu. Türkiye’de 2015 Nisan gibi yavaş yavaş duyulmaya başlanan filmi ben çok öncesinden, yabancı kaynaklardan takip ediyordum. Tabiri caizse adeta filmin yollarını gözlüyordum diyebilirim. Filmi izlerken düşündüğüm şey, Japon insanının değerlerine çok bağlı olduğu ve böyle bir filmi kaleme almalarının bizim için ne kadar gurur verici olduğunu düşündüm. Filmi izlerken sizde Japon insanının kadir kıymet bilen bir toplum olduğunu göreceksiniz… Daha önce sosyal medyadan ya da haberlerden takip ettiğim Japon oyuncuları, Türkiye’de bir sinemada dev ekranda izlemek bir Japon sever olarak beni çok mutlu etti.
Japon ve Türkler arasında tarihi bir dostluğu konu edinen film belki de gerçekten son zamanlarda ihtiyacımız olan “değerleri” de hatırlatıyor bize. Filme hangi gözle bakarsanız bakın insanlara renk, ırk, bayrak, din, mezhep ayrımı yapmadan insan oldukları için kıymet verildiğini anlamanız hiç de zor olmayacaktır. Bugün tahammül edemediğimiz şeyleri yeniden tartmamıza ve kendimize ne olduğumuzu hatırlatmamıza da vesile olacaktır.
125 yıl önce büyük bir faciayla başlayan Japon-Türk dostluğunun bugün bir filmle yeniden hatırlanması bence çok önemli. En azından şahsi olarak başıma gelen olaylardan, bunun böyle olacağını düşünüyorum. Korelilere, Japonlara dair iyi bir şey söylediğimde, “Bırak şunları, köpek yiyen adamlar!” diye bana kızan, “Allah’ın çekiği” diyerek direk ötelenen bu insanları belki de bu filmden sonra sevmeye, sokakta bir Japon gördüğünüzde aslında o Japon ile aranızda tarihi bir bağ olduğunu da hatırlamış olursunuz.
Filmin oyuncularından olan ve filmde doktor rolünü canlandıran Uchino Masaaki filmle ilgili verdiği bir röportajda şunları söylüyor: “Böyle bir dostluğun hikayesinde yer almak beni çok mutlu etti. Bu olayı biliyordum ama detaylı bir şekilde bilgim yoktu maalesef. Senaryoyu okuduğumda evet bu filmde oynamak istiyorum dedim. Ve Türk oyuncu arkadaşlarla çalışmakta çok güzeldi.”
Filmin diğer Japon başrol oyuncusu Shiori Kutsuna ise filmde Haru (1890) ve Harumi (1985) iki farklı karakteri oynuyor. O da Tahran Havaalanında Türk Devleti tarafından gönderilen uçağa Japonların bindirilmiş olmasından çok etkilendiğini söylüyor verdiği röportajda. Savaş ortamında Türklerin kendilerinden önce Japon vatandaşlarını düşünmüş olmalarının hiçbir şekilde unutulamayacağını söylüyor ve bu filmde yer almanın kendisini onore ettiğini de ekliyor.
Kenan Ece, Mustafa Yüzbaşını (1890) ve Murat (1985) karakterini oynuyor filmde. Japonya’daki Ertuğrul Fırkateyni Şehitliği için Japonların her yıl törenler düzenlediğini ve bunun kendisini etkilediğini söylüyor. Japon bir ekiple çalışmanın oyuncu olarak da kendisine çok şey kattığını belirten Ece, onların çalışma disiplinlerine de hayran kaldığını ekliyor.
5 Aralık günü Japonya’da gösterime giren film belki bizdeki kadar ilgi görmemiş olabilir, bunla alakalı bir araştırma yapmadım ama en azından karşılıklı ilişkilerin bundan sonrası için iyi bir adım atıldığını düşünüyorum. Japonların filmle ilgili ne söylediğini, hangi haberleri paylaştığını merak ediyorsanız http://www.kainan1890.jp/index.html adresini kopyalayıp merak ettiğiniz sorulara cevap bulabilirsiniz.
Ses kalitesiyle, efektleriyle, oyuncularıyla son derece etkili olan ve duygusal anlamda her bir vatandaşı alıp başka yerlere götürecek bu filmi izlemek için kendinize vakit ayırmanızı tavsiye ediyor, Şehitlerimize de Allah’tan rahmet diliyorum. İki ülke arasındaki bu dostluğun daimaBağlantı devam etmesi temennisiyle