Filistin, Keşmir ve Eritre’den sonra Doğu Türkistan hala esaret altında yaşamaya devam ediyor. 1933-1949’a kadar bağımsız bir İslam Cumhuriyeti olan Doğu Türkistan 1949’da Çin işgaline geçmiş, 1955’de sözde Sincan Uygur Özerk Bölgesi olarak lanse edilmiştir. Gittikçe özerk bölge statüsü de ortadan kaldırıldı ve en ağır bir şekilde Çinlileştirme siyaseti izlenmektedir.
Ümmetin kanayan bir yarası olan Doğu Türkistan, 40 milyondan fazla Müslüman Türkün yaşadığı bir coğrafyanın adıdır. İlk Cumhurbaşkanı hoca Niyaz Hacım, Başbakanı Sabit Damollam’dır. Yine Doğu Türkistan liderliğine mensup olan Alihan Töre, Ahmetcan Kasımi, İsa Yusuf Alptekin, Osman Batur gibi devlet adamlarını unutmuyor, hepsini rahmetle anıyoruz.
Doğu Türkistan halkı, 70 senedir insanlığın görmediği zulüm, horluk ve eziyeti gördü ve görmeye de devam ediyor. Kızıl Çin tarafından Doğu Türkistan bütün dünyaya kapatıldı. İslam dünyası da gerekli hassasiyeti, tepkiyi gösteremedi ve desteği veremedi. Gün geçtikçe Çin Doğu Türkistan’ı ilhak etmekte, ismini, cismini nisyana terketme politikasını en acı bir şekilde sürdürmektedir.
Doğu Türkistan Müslümanlarının her türlü insan hakkı elinden alınmıştır.
Bu coğrafya içinde seyahat özgürlüğü bile izne tabidir. Bu uygulama sonucunda kimlik cüzdanı numarası ile iş arama, otelde kalma ve yurt dışına çıkma konularında da engeller teşkil etmekte ve ayrımcılık yapılmaktadır. Resmi devlet memuru statüsünde yaşayan Uygurlar tasfiye edilmekte. Önde gelen Doğu Türkistanlı aydınlar ve yurt dışında okumuş akademisyenler tutuklanmakta, kendilerinden bir daha haber alınamamaktadır. Uygur akademisyen İlham Tohti bunlardan birisidir. Uygur halkının haklarını savunduğu için ömür boyu hapse mahkûm edilmiştir. Yine Doğu Türkistan’ın büyük alimi Muhammed Salih Damollam 82 yaşında Çin hapsinde şehit edildi. Allâme Abdülkerim Abdulveli hala hapishanede tutuklu olarak bulunmakta. Onlarca cami İmamı aynı akibeti yaşamaktadırlar. Öte yandan Doğu Türkistan’ın büyük sanatçısı Abdurrahim Heyit yasal bir gerekçesi olmadığı halde ceza evinde yatırılmaya devam ediyor. Bu sayıları artırmak mümkün. Akibetleri hakkında da bilgi verilmiyor.
Doğu Türkistan Müslümanlarına seyahat yasağı getirilmesinin yanında Uygur Türkçesini öğretimi ve her türlü dini faaliyetler yasaklanmış durumda. İfade ve ibadet özgürlüğü yok. Camilere bile giriş kartı olmadan girilemiyor. Girenler de fişleniyor. Özellikle Ramazan ayında memur, emekli, öğrenci ve 18 yaş altındakilerin oruç tutması yasaklanmakla birlikte tespit edilenler hapis de dahil en ağır cezalara çarptırılmaktadırlar. Dini içerikli her türlü kılık-kıyafet yasağı var. Yeni camilerin yapımından tutun da Hac farizasına varıncaya kadar her türlü inanç ve insan hakkı engellenmektedir. Doğum oranlarının olabildiğince düşürülmesi işin başka bir boyutunu oluşturmaktadır. Kelimenin tam manasıyla asimilasyon politikası işletilmektedir.
Netice olarak, Doğu Türkistan Müslümanlarının dramına sessiz kalınmamalıdır. Bu mazlum coğrafyada yaşatılan insan hak ve hukuk ihlalleri bütün bir dünya gündemine taşınmalıdır. Birleşmiş Milletler platformunda dile getirilmelidir. Dünyanın sağır kaldığı bu coğrafya bizim bir parçamızdır. Allah onların yar ve yardımcısı olsun.