Eşinin başı örtülü mü? Yandın!

Memleketi Kurtaran Adam

Üniversitelere malum başörtüsüyle kuş bile giremiyor. Nizamiye kapısından saçlarını göstererek gireceksin. Saçlarını göstermezsen giremezsin. Üçüncü bir yol daha var. Her ne kadar iğreti de dursa peruk takarak girmek! Artık kimi niye kandırıyorsak. Kime neyin hesabını vermek için yapıyorsak. Peruk takılınca ne değişiyorsa. Kızların normalde kimse görmediği için belki de bakımsız olduğu halde saçlarını görünce elimize ne geçecekse…

İyi tamam almıyorsunuz. Üniversitelerde başörtüsüne karşı (!) olanların borusu ötüyor. İlelebet ‘türbanı’ içeri almayacağız diyenler koltukları dolduruyor, ceplerini de ihmal etmeden. Anladık…

Şimdi…

İktidarda eşinin başı örtülü bir Başbakan, Çankaya’da hakeza…

Ülke idaresinin çeşitli mekanizmalarına atamalar yapıyorlar…

Tıpkı onlardan evvel, içki içen, dans eden, eşlerinin başı açık, kendileri gibi adamları atayanlar gibi bunlar da kendileri gibileri atıyorlar. Bunda garip bir şey yok.

 

A tipi adamlar A tipi adamları bir yerlere atarsa, B tipi adamlar da B tipi adamları bir yerlere atar. Buna itiraz edenler, saçmaladıklarının farkına varsınlar evvela. Çünkü önceki yanlışa dur demeyenler şimdikine dur deme hakkına sahip değiller. Bir yerde etme bulma denir buna…

Yalnız ve tek kriterin başarı ve yeterlilik olması gerekirken, eşlerin işin içine katılması, onlarının saçının başının mevzu edilmesi o kadar sıktı ki, artık üyeaahhk diyorum. Falanca üniversiteye rektör ataması için üç ismin Cumhurbaşkanına verildiği ve isimlerden birisinin yanına da hiç evlenmemiş birisi olmasına karşın ‘öcü’ göstermek için ‘eşi çarşaflı’ diye not düşülmesi, atayanı ‘korkutmak’ için uydurulmuş iyi bir kılıf gibi görünürken ortaya çıkınca ne kadar gülünç olduğunu hep beraber gördük.

Bu saçmalıkların son bulması ve ülkemizin yegâne gündeminin ekonomik kalkınma olması gerektiğini hatırlatıyorum.

İlla sofraya kırmızı şarap getirttiren, ilericiliği içki içip karılarının başını açmak sanan ve her fırsatta mahalle baskısının daniskasını yaparak küçük güç veya yetki adacıklarından ‘hayt hoyt’ çekmenin ötesinde ülkesine beş kuruş fayda sağlamayan kimselerin başarı kriterinde elle tutulur bir numaraları yoksa yüksek makamlara atanmaları beklenmemeli. Velev ki feriştah olsunlar. Eşi başörtülü bir adamı da sırf namaz kılıyor, niyaz ediyor diye anlamadığı bir makama atamak kabul edilemez.

 

Herkes kendini sadece başarıya endekslemeli…

Ülkeye kimin ne verdiğine/vereceğine bakılmalı…

Kimsenin başıyla, saçıyla veya eşiyle hiç kimsenin en küçük bir hesabı olmamalı…

Bir kadının başındaki örtüyü çekti diye Fransız gâvurunu Antep’in orta yerinde alnından vuran ecdadı anlamaya davet ediyorum torunlarını…

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.