Bu hafta iki kere anlamlı…
Birincisi Ahilik Haftası, ikincisi Camiler ve Din Görevlileri Haftası…
Ahilik Haftası dolayısıyla önceki gün Anıt alanında bir tören düzenlendi.
Sonra da Esnaf ve Sanatkarlar Odaları Birliği Konferans Salonu’nda Selçuk Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mehmet Ali Hacıgökmen’in, “Anadolu'da Ahiliği Meydana Getiren Nedenler” konulu bir konferansı vardı…
Sanayi ve Ticaret İl Müdürü Şerafettin Akal, Meteorooji Bölge Müdürü Ertuğrul Şen, Tarım İl Müdürü İbrahim Doster, Bayındırlık ve İskan İl Müdürü Cahit Birkan, KOSGEB Konya İşletme Geliştirme Merkezi Müdürü Osman Nuri Gönen, TSE Müdürü Ayşin Yılmaz gibi müdürlerimiz de ya anıt alanında ya da konferans salonunda yer alarak esnafın yanında olduklarını ortaya koydular.
Belki başkaları da vardı bizim göremediğimiz, ama olmayanların da sayısı hayli fazla…
Özellikle esnafla bir şekilde ilişki içinde olan müdürlerimizin Ahilik Haftası’na duyarsızlığı olacak iş değil…
Vali beyin, bir yoklama çizelgesi tutarak bürokratlarının hangi programda olup hangi programda olmadıklarını denetlemesini istememiz abes olur.
Fakat müdürlerimizin de toplumsal kaynaşma vesilesi olan bu tür programlarda yer almalarıdır doğru olan.
Her neyse…
Konferans öncesi konuşan KONESOB Başkanı Bekir Duvarcı, Ahiliğin yüzyıllar öncesine dayanan ve Anadolu’nun şekillenmesinde önemli rol oynayan bir teşkilatlanma olduğunu söylüyor…
Bir de, “Ahilik, sanatkarın yetiştirilme, çalışma biçimine yönelik ilkelerin yüzyıllar öncesinden gelen anlayışı içinde yer alan ‘Gözü, Gönlü ve Kalbi Tok Olmak’ düşüncesiyle kurumsallaşmış bir meslek teşkilatıdır” diyor.
Bu ifadeler çok önemli: Gözü, Gönlü ve Kalbi Tok Olmak.
Bizde ticaret, alın terinin gerçek karşılığıdır. Fakat ‘tok olarak nasıl olur da iş yapılır’ derseniz geleneksel öğretiden yoksun olduğunuz ortaya çıkar.
Bekir Duvarcı, böylece güzel bir mesaj geliştirmeye kalksa da günümüz tüccarına uymaz bu tanım.
Maalesef uymaz.
Çünkü günümüzde bütün açlıkları ayyuka çıkmış pek çok esnaf mevcut.
Ne sabah erkenden dükkânını açmanın bereketine inanır ne de “Ben bugün bir satış yaptım, isterseniz onu da yandaki dükkândan alın” diyecek kadar cömerttir.
Böyle olsaydı, tüketici hakem heyetleri, tüketici dernekleri, tüketici köşeleri gibi günümüzde bol şikâyet yağan kuruluşlara ihtiyaç olur muydu?
Ahilik Haftası’nın kutlanması ve güzel cümleler kurulması elbette gerekli.
Eğitimde ‘olumlu örneklerin’ ne derece önemli olduğunun da farkındayım.
Fakat içinde bulunduğumuz olumsuz hallere de her zaman gülücükler göndermek doğru gelmiyor bana…
Bekir Duvarcı’nın başkanı olduğu esnaf, 100 yıl hadi diyeyim 50 yıl önceki esnaf değil.
Müşteriyi azarlayan, ‘almazsan alma kardeşim’ diyen, hatalı ürünlerle ilgilenmeyen, kısa yoldan köşe dönmek isteyip tezgâh açan, sonra birden bire ortadan kaybolan kötü niyetliler yok değil etrafımızda.
İşte Ahilik Haftası’nda ve sonrasında, çürük elmaların ayıklanması sağlanabiliyorsa, övünç o zaman gelmelidir.
Nasıl çocuklarımızı internetin zararlarından korumak için ‘koruma duvarları’ oluşturuyorsak, internet kafelere mavi bayraklar dağıtıyor, ‘beyaz bayraklı’ okullar oluşturuyorsak esnaf sistemimizi de yeniden gözden geçirmemiz gerekiyor.
Ne dersiniz; vergisini düzenli ödeyen, bankalarla hiçbir sorun yaşamayan, en önemlisi yanında çalıştırdığı insanların haklarını gasp etmeden ilk önce onların takdirini kazanan, ismini geleneksel köklerimizden alan, kepengini zamanında açıp tüketici şikâyetlerini zamanında çözen, Ahiliğin gereklerini üzerinde taşıyan esnafa da mesela ‘yeşil’ bayrak dağıtmaya…
Yıllardır Esnaf Odaları Başkanlığı yapıyor Bekir Duvarcı…
Belki de onun başkanlığı benim yaşımı aşkın.
Böyleyken ‘Gözü, Gönlü ve Kalbi Tok’ olabilir!
Tüm toklukları göz önünde olanlar bence bayrağı hak ediyor.
Bu fikre Bekir Duvarcı, Hüseyin Üzülmez, Tahir Büyükhelvacıgil beyler ne derler?
Sonra esnaf ne der?
Bir yoğurt çalalım bakalım; tutmazsa göl utansın!