“…Bir seçimin kazanan ve kaybedeni oy mukayesesi ile bulunmaz. Her aktörün potansiyeli ile performansı arasındaki ilişkide aranır. Yolsuzluk suçlaması altında kalan, toplumu suçsuzluğuna ikna edemeyen, basını etkilemek üzere uğraştığı anlaşılan, yargı üzerinde acilen denetim mekanizması oluşturmaya çalışan hükümet, bugün yerel seçimlerde en fazla oy almış siyasi parti unvanını ele geçirmiş durumda. AKP’nin bu seçimin kazananı olduğu su götürmez bir gerçek…
KAYBEDENLER
Karşısında böyle bir iktidar bulmasına rağmen, topluma güven vermeyen, ona hiçbir gelecek sunamayan ve hükümetin geçmiş yanlışlarından yararlanmayı siyaset sanan muhalefetin ise seçimin kaybedeni olduğu açık. Aynı şekilde bu hükümetin hızla düşürülebileceğini, seçimlere gitmeden iktidarın değişebileceğini sananların, Erdoğan’sız bir AKP hayaliyle yatıp kalkanların da kendi ürettikleri sanal gerçekliğin altında kaldıklarını söylemek durumundayız. Ancak bu seçimin esas kaybedeni, işi nesnel bakmaktan ve gördüğünü namusuyla yansıtmaktan ibaret olan bazı gazeteciler oldu. Gerçekliği görmemekte ve anlamamakta ısrar eden, kendince uyduruk gerekçelerle hayali bir siyasi gelecek tablosu üreten, buna kendisini inandıran, sonra da kamuoyunu bu ‘yalan dünyanın’ parçası olmaya ısrarla davet eden aydınlar, bu tutumlarıyla kendilerini gülünç duruma düşürdüler.
Okuyucu ve izleyiciler bu kişilerden özür bekliyorlar mı bilemem. Ben beklemiyorum… Aksine hiçbir şey olmamış gibi yazmaya ve konuşmaya devam etmeleri en doğrusu olur diye düşünüyorum. Ötesini kaldıramazlar…”