Evet

Memleketi Kurtaran Adam

Dün gittik sandığa ‘evet’ dedik. Neye, niye, nasıl soruları havada kalarak…

Geçtiğimiz mayıs ayında AK Parti’ye cumhurbaşkanını seçtirmemek için olmadık manevralar yapılırken, verilmişti kararı halk oylamasının. Ogünlerde çok manalı idi, ama dün fazlaca manası olmayan bir kuru evet haline gelmişti. Yine de evet denmeliydi tabi…

Abdullah Gül’ü halk oylamasına gerek kalmadan 22 Temmuz’da halk bir nevi seçmişti zaten. İyi ki de seçmişti.  Gül’le birlikte yüzü gülen, halkın dilinden anlayan, hareketli, genç ve yıllarca dışişleri bakanlığı yapmış İngilizce bilen tecrübeli bir cumhurbaşkanımız olmuştu artık. Makam, temsil makamlığından öte, ülkeyi ayağa kaldıracak toplumsal barış için olmazsa olmaz en tepe makamdı çünkü. Toplumsal barış dediğim konu ise bir ülkenin kalkınması için gereken en önemli husustu. Barışık değilseniz, kuyu kazarsınız. Barışıksanız, kazılmış kuyuları kapatırsınız…

Cumartesi günü TYB Konya Şubesi’nin Konya Evi’nde Abdüllatif Şener vardı. Son seçimlerde siyaseti bırakarak, kimsenin de tam olarak ne yapmaya çalıştığını anlayamadığı bir şekilde öğretim görevliliğine ve gönül siyasetine karar vermişti. Dışarıdan bakıldığında aday olmayarak yanlış hamle yaptığı çok rahat söylenebilirdi. Hatta söylenmelidir de. Kafası çalışanların küsmeye hakkı yoktur çünkü. Onlar kitaplarda yazan liyakatin teorikteki örnekleridirler bizzat. Gel gör ki bugün durum farklıdır!..

Şener, milletlerin ayakta kalabilmeleri ve değişen dünyaya ayak uydurabilmeleri için olmazsa olmazları sayarken, özellikle 13. yüzyılı referans gösterdi ve o zaman toplumun tüm kesimleri birbiriyle barışıktı dedi. Gerçekten de çok güzel bir tespit. Halkımız arasında bin bir ayrıntıya inilmiş farklılıklar varken ve bu farklılıklar yüzünden herkes diğerine yan gözle bakarken nasıl yaşadığımız vatanımızı geliştireceğiz. Nasıl büyüteceğiz kişi başı milli geliri?...

Benim kazandığımı istemeyen, kaybetmeme de sevinenler varsa yanımda ve yakınımda, ben nasıl isteyeceğim onun kazanmasını ve kalkınmasını. Oysa benim o kazansın diye dua etmem gerekir. Onun da kazanayım diye bana. Dualar içten olunca, seviyor insanlar birbirini. Sonra da kısa bir sürede yakılmış ve yıkılmış bir Japonya oluyor dünyanın devi…

Türkiye’yi seviyorsak, milletimizi lafla değil yürekten seviyorsak ki sevmeliyiz. Trafikte bile birbirimize kızıp küfretmeyi bırakmalıyız. Hoşgörüyü günlük hayatımızın olmazsa olmazı yapıp, dini veya dindarlığı ayrışma sebebi olmaktan çıkarıp kaynaşma vesilesi yapmalıyız.

Bir arada yaşamaya, birlikte olmaya, birbirimizi sevmeye, hülasa iyi ve hoş olan her şeye toptan ‘evet’ diyorum…

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.