Ey Kassam’ın yiğit evlatları. Ey ellerine mazlum kanı bulaşmamış güzel insanlar. Ey Muhammed (as)’ın bıraktığı mirası en zor sınavlarında bile ihanet etmeden taşıyan korkusuz kahramanlar. Ey bebekleri katletmek dışında başarısı bulunmayan aşağılık ve ahlaksız Siyonist düşmana karşı bile, erdemli davranıp tüm dünyayı kendine hayran bırakan aziz mücahitler.
Siz, işgalci çetenin korkulu rüyası, ümmetin onurusunuz. Siz, kendisine devlet diyen çapulculara insanlık dersi veren öğretmenlersiniz. Siz, savaşın da barışın da nasıl yapılacağını tüm dünyaya gösteren çok ama çok özel insanlarsınız. Siz, doğunun batının sokaklarına insanlığını hatırlatıp fıtratına döndüren, aydınlık meşalelerisiniz. Selam, size ve sizinle birlikte yol alanlara olsun. Selam, sizin cihadınızı sabrıyla destekleyen Filistinlilere olsun. Selam, acılarını yüreklerine gömüp, düşmanın kendileri üzerinden şenlenmesine izin vermeyen Gazzeli annelere, babalara ve yüreği devleşmiş çocuklara olsun. Selam, ölürken binleri dirilten kutlu şehitlere ve sırasını bekleyen onurlu gazilere olsun.
Eşlik edemediğimiz kavganızın, cömertlik gösterip bize mutluluğunu yaşattınız. Aziz İslam’ın ellerimizce yok edilen güzelliklerini hatırlattınız. Siyonist akıl, insanlarla İslam’ın arasını açabilmek için yüz yıldır ne entrikalar üretmiş ne tezgâhlar kurmuştu. Bizi parçalara ayırmış, bu parçaları da birbirine vurarak un ufak etmişti. Tüm bu tezgâhları başlarına geçirip burunlarını sürttünüz. Ellerinizdeki esirler bile, sizden ayrılırken gurbete giden muhacirler gibiydi.
Evet, bu başarıların tamamı sizin. Kavganıza gözyaşlarımız dışında bir katkı sunamadık. ABD ve batının, Siyonist çeteye gösterdiği cömertliği ve cesareti biz size gösteremedik. Evet, ellerimiz, kendi konforumuz için ceplerimize ne kadar hızlı akmışsa, size karşı da o kadar tutuktu. İtiraf edelim biz sizin meta olan tarafınızı seviyoruz. Kudüs’ü, Mescid-i Aksa’yı, topyekûn Filistin’i, onlarca yıldır siyasette sömürdük, ticarette sömürdük, bilimde, filimde, resimde aklınıza gelen her yerde sömürdük. Hatta o kadar sömürdük ki, sizin şu an yaşadığınız acıyı bile sömürüyoruz.
Ama itiraf edeyim ki, çok iyi bildiğiniz bu durumu 7 Ekimden bu yana bir gün olsun bize hissettirmediniz. Belki arsızlığımızın artmasından korktunuz. Belki artan arsızlığımızın böyle yaparak azalacağından umutlandınız. Biz sizin, susuz, ekmeksiz, ilaçsız ve ışıksız verdiğiniz bu kavganın eksikler kısmında olmadık, olamadık. Kullandığınız silahların bahçede yetişen hüdayi nabit bir bitki misali kendiliğinden çoğaldığını düşünüyoruz. Büyük şeytanın da onca desteğine rağmen, yeryüzünün en şerli düşmanına karşı kullandığınız silahların ve mühimmatın ne kadar olduğunu, nerden geldiğini ve ne kadar kaldığını soramıyoruz. Soramıyoruz çünkü eksiğinizi tamamlayacak mecalimiz yok. Soramıyoruz çünkü sormanın cevabını kaldıracak gücümüz yok.
Ey Gazze’nin özgür ve yiğit evlatları, hani Ebu Ubeyde her konuşmasında, “bu bir zafer ya da şehadet cihadıdır” diyor ya, işte biz tam burada kopuyor ve sizden geri kalıyoruz. Geçmişin korkularıyla esir alınmış gelecek kaygısı, size ulaşmamıza, sizinle kan kardeşliği, kader birlikteliği kurmamıza izin vermiyor. Biz, kazanmanın mutlak olduğu matematiksel zihinlerle yürürken, siz kaybetmenin imkânsız olduğu şehadete koşuyorsunuz. Şehadetiniz kutlu, zaferiniz yakın ve kavi olsun.