Hani her cenazede, kırkında, elli ikisinde, yıl dönümünde, onuncu, yirmi beşinci, ellinci, yüzüncü yılında sevdiklerimiz için okuyup üflediğimiz, geçmişlerimizin ruhuna postaladığımız; kısacası ölülerimiz için okur hâle geldiğimiz Yâ-Sin Sûresi meğer diriler içinmiş!…
Kendisini otuz yıldır tanıdığım, sevdiğim, sürekli okuyan, sorgulayan, Hakk ve hakikâta ulaşmak için gece gündüz demeden kafa yoran aile dostumuz, sevgili ağabeyimiz Zeki GÜNAY Bey bu konuda bir inceleme ve araştırma yaparak bir yazı vücuda getirmiş.
Benim çok hoşuma gitti ve ilk defa bu sütunda noktasına virgülüne dokunmadan aynen iktibas ediyorum:
“Yâ Sin!” Bu hitap Yâsin sûresi diye bilinen sûrenin adı ve ilk hitabıdır insanoğluna. Ama ne hikmetse bu sûre, hep ölülerin arkasından okunup üflenen bir sure olarak bilinir ve uygulanır... Ölmüş ya da ölmek üzere olan insanlara okunarak üflenir. Hasta olan biri, eğer Yâsin sûresini okumadan ölecek olursa murdar gittiği bile söylenir...
Acaba bu sûrede ne denilmektedir de böyle yapılır?
Bunu anlamak için sureye biraz yakından bakalım.
Önce bir açıklama yapalım: Bu sûre Mekkî sûrelerdendir. Mekkî sûrelerin en büyük özelliği on üç yıl boyunca yeni bir şuur ve tasavvur inşa etmektir. Bu tasavvur; müşrik, arap, putperest tanrı anlayışını yıkıp yerine tek yaratıcılı (Rabb) aracısız bir Allah(cc) tasavvuru inşa etmektir. Bu sûre de o inşa süreci sûrelerinden birisidir. Mekkî sûreler hep bu yeni şuurlanma inşası etrafında dolaşır.
Yâsin sûresi, nüzul sırasına göre kırk dört ve Mushaf sırasına göre de otuz altıncı sûredir. Bazı ihtilaflar olmakla beraber böyle olduğu kabul edilmiştir. Âyet sayısı ise seksen üçtür.
Eğer Kur’ân’ı doğru anlamak istiyorsak nüzul sırasına göre okumak en doğrusudur. Çünkü olaylar, aşama aşama geliştikçe nasıl bir insan inşa edildiği açıkça görülür. Aynı zamanda da konu bütünlüğü sağlanmış olur. Nüzul sırası, bir insan inşası projesidir. Bunu bir bütün olarak Kur’ân’ın tamamında da görürüz. Bu açıklamadan sonra konumuza dönersek, bu sûrede ölüler ile ilgili acaba neler vardır ki; hep ölülerin arkasından okunur?
Daha ilk âyette “Ey insan (Yâsin) !” denilerek diriye hitapla başlar. Yani “Kulak ver ey insan (Yâsin) !” denmek istenir. 2, 3 ve 4. Âyetlerde Kur’ân delil gösterilerek Hz. Peygamber(sav)’in doğru yolda olduğu söylenir. 5. ve 6. Âyetlerde Hz. Peygamber(sav)’in görevi tarif edilir. 7 ile 10. Âyetler, müşriklerin yaptıklarından dolayı ne halde olduklarını ve onları uyarmanın faydasızlığını anlatır. 11. Âyette ise kimlerin uyarılması gerektiği hatırlatılır. 12. Âyette herkesin yaptıklarının nasıl kayıt altında olduğu bildirilir. 13 ile 31. Âyetlerde, geçmiş nesillerden örnekler verilerek hakikatin ne olduğu anlatılarak “felaket gelmeden doğru yola gelin” denmek istenir.
Müşrikler; “Sen geldin, bahtımızı kararttın!” derler. “Fakat onların kendileri bahtlarını kararttılar” denilerek cevap verilir. Ölüm, âfet ve kıyamet gerçeği anlatılır ve bundan asla kaçış olmadığı vurgulanır. 33 ile 46. Âyetlerde, âyetin ne olduğu çeşitli kâinat, tabiat örnekleri verilerek insanlar uyarılır.
Burada yeri gelmişken bazı açıklamalar yapalım:
“Âyet”; “delil” demektir. Allah(cc) bize deliller gösteriyor. Bu delillere dikkat çekilerek âdeta “bu delilleri araştırın, inceleyin, yeni değerler üretin; insanlığa katkınız olsun” denmek istenir. Başkaca sûrelerde de bunu destekleyici onlarca âyet vardır ki; okudukça anlaşılacaktır. Ne yazık ki toplumumuz hazıra alışmış; birileri üretecek, onlar da sorgusuz sualsiz tüketeceklerdir. Arı gibi olmak varken sinek olmak her zaman tercih edilmiştir. Oysa arı daima üretir, sinek ise daima tüketir. “Sinek gibi olma ey insan (Yâsin) !” denmek istenir.
Kur’ân böyle okunursa neler yapılmaz ki?
Bin yıldır ölülere okuyup üflüyoruz… Ne olur biraz da böyle okuyalım bu sûreyi ey insan! Bunca delilden sonra biraz da böyle okumak icap etmez mi ey insan (Yasin)?...
47. Âyette esaslı bir sosyal mesaj verilir. “O zenginlikten şımarmış olan kimselere ‘Allah’ın size verdiklerinden harcayın!’ dendiği zaman; ‘Allah istese onları doyururdu. O’nun doyurmadığını biz mi doyuracağız? Siz sapıtmışsınız!’ derler.” diyerek onları deşifre eder. Bu mesaj evrensel ve Kur’ân’ın esas vermek istediği mesajdır. Bu anlayış aynı zamanda Ebu Cehilce bir anlayıştır. Müşrik anlayışıdır. Günümüzde de aynı anlayış devam etmektedir. “İnandım” demek yetmez, sanki; “inancını ispat et!” denmektedir. İnanıyorsan ispat etmelisin. Bu da olandan vermekle olur. Aksi halde inandım demenin hiçbir esprisi yoktur. İslâm dini eylem dinidir. Bu eylem bende olanı öteki ile paylaşmayla başlar ve sonuna kadar devam eder. Bu paylaşma, maddî-manevî hayatın her alanında devam eder. Buna da sosyalleşme denir. Paylaşmak şefkât ve merhametin sonucudur. Allah(cc) rızık dağıtmada bu kadar merhametli iken bize ne oluyor da paylaşmaya hiç yanaşamıyoruz? Bu bencillik neden ey insan (Yasin)?...
48 ile 64. Âyetlerde azap gününün ne zaman ve nasıl geleceği anlatılır; uyarılar yapılır. 65. Âyet sanki 12. Âyette zikredilen; “kayıt altında olanlar, o gün herkesin kendi yaptığı ona gösterilecek ve o gün susulacak; sadece deliller konuşacak” denmektedir. Âdeta; “kendi filminizi seyredin ve kendi kararınızı kendiniz verin!” der gibidir. 66 ve 69. Âyetlerde de ömrün ne olduğu anlatılır. İnsanın yaşlanması, bedenin ölümüne hazırlanmasıdır. “Sen de bedenin gibi ölüme hazırlan ey insan (Yâsin)!” denmektedir. Ölmek, yok olmak değildir. Ölüm yeni bir doğuşun, yeni bir varoluşun başlangıcıdır. İnkârcılar ölümü yok oluş olarak algılar. Böyle bir anlayışla dünyada yapılan her şey mubah olur. Nasıl olsa yok olacağız derseniz gününüzü gün etmeye bakarsınız. Hesabın olmadığı yerde adalet de olmaz.
70. Âyette açık, alenen bu uyarıların diriler için yapıldığı anlatılır. Âdeta; “Siz bunları ölülere değil dirilere söyleyin!” denilmek istenir. “Bunları dirilere söyleyin ki; onlar da kıyamet gelmeden tedbir alsınlar ey insan (Yâsin)!.
71 ve 83. Âyetlerde çeşitli nimetleri, insanların hizmetine verdiğini ve “bu nimetleri görmüyorlar mı?” diyerek sitem edilir. Ve son âyette; “Ne yaparsanız yapın, O’na döneceksiniz; başka çıkış yolunuz yoktur!” denilir. Yani; “Yol yakınken gel, bunlara kulak ver ey insan (Yâsin)!”
Yâsin sûresi böylece bitiyor. Bu ayetlerin hangisinde ölüler vardır, söyleyin Allah(cc) aşkına?
Yâsin sûresinin özeti budur. Daha çok şey söylenebilir; fakat biz onları esas işin uzmanlarına bırakalım. Onlar kelimeleri istedikleri gibi eğip bükerek farklı yorumlar yapabilirler. Lâkin bir vatandaş olarak benim anladığım budur.
Durum bu iken; siz hâlâ ölülerinize okuyup üflemeye devam edecek misiniz? Eğer edecekseniz, hiç olmazsa ne okuyup üflediğinizi bilin… Allah(cc), bu kitabı bize bir iş, bir oluş, bir değer üretmek; insanlara faydalı olmak için gönderdi. Ölülere okumak için değil ey insan (Yâsin)!...
“Siz onlara asla işittiremezsiniz!” denmesine rağmen; “hayır, biz işittireceğiz” der gibi inadına devam ediyoruz. Bu nasıl bir akıl tutulmasıdır ey insan (Yâsin)?!...
Allah(cc)’ın selâmı üzerine olsun ey insan (Yâsin)!... (Zeki GÜNAY - 0532 541 30 53)
Zeki Günay Bey kardeşimizin benzer konulardaki tespitleriyle ilgili araştırma ve inceleme yazılarını zaman zaman bu köşede yayınlayacağız. Eleştirilerinizi yukarıda verdiğim kendisine ait telefon numarasına açık yüreklilikle yapabilirsiniz.
Allah(cc)’a emanet olun…