Ezan, İslam’da farz namazların vaktinin girdiğini bildirmek için, yüksek sesle okunan ve belirli mübarek sözleri ihtiva eden bir ibadet türüdür.
Ezan, aynen namaz gibi Allah’ı anmak ve O’na yakarışta bulunmak gibi ibadettir. Beş vakit namaz ve Cuma namazının vaktinin girdiğini bildirmek için okunan ezan, dini hüküm açısından vacip derecesinde sünnet-i müekkededir.
Kur’an-ı Kerim’de: “Cuma günü namaza çağrıldığınız (ezan okunduğu) zaman, hemen Allah’ı anmaya koşun, alış-verişi bırakın” buyrulmaktadır. (Cuma Suresi 62/9). Bir başka ayette de: “Namaza (ezanla) çağırdığınız zaman onu alay ve eğlence konusu yaparlar. Bu davranış, onların düşünemeyen bir toplum olmalarındandır” buyrulur. ( Maide Suresi 5/58). Dolayısıyla, ezanın sözleri Hz. Peygamberin uygulamalarıyla bellidir. Bu sıra dâhilinde okunan ezanın; ‘Eşhedüenne Muhammeden Resülüllah’ kısmı aynı zamanda kelime-i şehadetin de bir bölümünü oluşturur, ezanın da ana konularından birisidir. Eğer, hiçbir kasıt olmadan yanlışlıkla, zühul eseri olarak herhangi bir bölümü atlanırsa, bu nakıslıktan dolayı ezanın yeniden tekrarlanması gerekmez. Ezandan amaç, namaz vaktinin geldiğini bildirmektir.
Öte yandan ezan, İslam’ın en önemli şiarlarından birisidir. Eğer ezanın herhangi bir bölümü okunurken bilerek atlanmışsa, burada o işi yapan kimsenin niyeti ve maksadının ne olduğu sorgulanır. Hüküm, kişinin niyet ve kastına göre verilir.
Son günlerde basında “Ustura Kemal” dizisinde ezan skandalı şeklinde haberler yer alıyor. Ben de tekrar izledim bu dizinin iddia edilen bölümünü. Gerçekten de minareden ezan okuyan kimse, “Eşhedüenne Muhammeden Resülüllah” kısmını atlıyor. Ben burada bir kasıt görmüyorum, herhalde dalgınlık..Bu milletin hiçbir evladının Hz. Muhammed (a.s)’a karşı saygısızlık yapacağını sanmıyorum. Umarım, dizinin yönetmeni kalkar hatalarını dile getirir ve özür diler. Yapılması gereken de budur, zaten.
Burada bir sorunu dile getirmek istiyorum. Zaman zaman yazdığım yazılarda da değiniyorum. O da şudur. Teklifim dünyada yeni filan değil, Avrupa ve AB gibi ülkelerde bunun örnekleri var. DİB geçen dönem yaptığı ‘Din Şurası’nda da bunu önerdi. Nedir çare? Çare, televizyonlar, gazeteler ve film sektörü gibi kuruluşlarda mutlaka dini konularda otorite olan bir dini uzmanın bulundurulmasıdır. Maalesef, geçtiğimiz yıllarda bir televizyon kanalında “bu sene de Hac, Kurban bayramına denk geldi” gibi yalan-yanlış haberler yapılmıştı. Bu tüp gülünçlüklerden ancak, sinemadan tiyatroya, televizyon haberlerinden gazetelere, dizilerden belgesellere, metinden görüntüye varıncaya kadar dine aykırı bir hususun olmaması için mutlaka yüksek din eğitimi almış bir uzman tarafından yapılan çalışmaların gözden geçirilmesi gerekir. Bunun en kısa yolu bu kurum ve kuruluşlarda bir din uzmanının istihdam edilmesidir. Halkımızın ibadet hayatıyla ilgili konularda hassasiyet gösterilmeli ve çok dikkatli bir dil kullanılmalıdır.
. Her inanç sisteminin, ona kimliğini ve kişiliğini veren, diğerinden ayıran, belirgin kılan şiarları vardır. Ezan-ı Muhammedî de dinimizin en önemli şiarları arasındadır. Dinin şiarları, ülkelerin bayrakları, sınır taşları ve işaretleri gibidir, görüldükleri yerin kimliğini belli ederler. Bu sebeple dini şiarları ayakta tutma konusunda çaba gösterilmelidir. Şiarların terki zaman içinde dinin zayıflayıp etkisizleşmesine, hatta büyük ölçüde yok olmasına sebep olabilir. Bundan dolayı, dini kaynaklarda şiarların yaşatılması üzerinde hassasiyetle durulmuş ve bu konuda âlimlerin sorumlulukları hatırlatılmıştır. Onun için, "mü'minim" diyen bir kimsede, dinin kutsal tanıdığı şeylere karşı lâubalîlik, pervasızlık ve saygısızlık olamaz. İman, bir anlamda dinin kutsallarına saygıdan ibarettir.