“Sizin doğduğunuz, dünyaya gözlerinizi açtığınız ev hâlen ayakta mıdır? Kaç defa onarılmıştır? Belki de miras yoluyla ikiye bile ayrılmış olabilir. Yoksa sizin doğduğunuz ev de yıkıldı mı?...hatıralarınızın üzerine beton yığınlarını dikiverdiler mi acaba?”
Prof. Dr. Saim Sakaoğlu
İlk koşup oynamaya başladığınız,
Arkadaşın ne demek olduğunu,
Uçurtma uçurup, bisiklete binmeyi öğrendiğiniz,
İlk kez düşüp dizinizi sıyırdığınız, saklambaç oynadığınız…
Yedi kiremit oynamak için inşaat kalıntıları arasında malzeme arayışlarınız…
İp atlarken ya da yakar top oynarken “sen küçüksün” diyerek sizi oyuna dahil etmeyen mahalleli büyüklerinizle olan kavgalarınız…
Anne babanıza anlatamadığınız sırlarınızı bir köşede paylaştığınız dostlarınızı edindiğiniz,
Horoz şekeri satan amcayı beklediğiniz köşe başları,
Kardeşinizle kayısı çekirdekleriyle oynarken daha çok çekirdeğine sahip olma istek ve heyecanınız… Bu hırs yüzünden, (sokakta duyduğunuz kaba bir sözcükle) kardeşinize bağırdığınız anda, babanızdan yediğiniz ve hâlâ unutamadığınız o beşkardeş,
Tanesi 5 liraya (5 kuruş muydu yoksa?) sakız aldığınız dede bakkal, leblebi tozu aldığınız diğer uçtaki köşe bakkal…
Bir çırpıda tırmanarak dalında yediğiniz çağla, kayısı, dut ağaçlarınız…
Doğduğunuz zaman babanızın kendi elleriyle diktiği ve her yıl sizin doğum gününüzle birlikte boylarınızın karşılaştırıldığı, ince dallarından düdük yaptığınız kavak ağacınız,
Babaannenizin “gövdesinin kalınlığı bu fideyi dikenin bileği kalınlığına ulaşınca kişi rahmetli olurmuş” diyerek duvar dibine vaktiyle diktiği ceviz ağacınız…
Bahçenizdeki çeşmenin etrafı sıra açan kasımpatıları, süsenler, karanfiller ve sümbülleriniz,
Üzeri kocaman bir taşla kapatılmış kuyunuz,
Yarı samanlı çamurdan sıvalı yarı kireçten boyalı toprak evleriniz…
İki oda bir mabeyin eviniz, yüklükteki yatak ve yorganlarınız, evin dışında, bahçenin bir köşesindeki mutfağınız,
Somya( divan) ‘dan yataklarınız,
Ağaç kütüğünden tavanlarınız,
Kümesiniz, odunluk, kömürlüğünüz,
Tahtadan (hiç de korunaklı olmayan) sokak kapılarınız…
Kışın kürünen damlarınız,
Yağmur ve kar suyu olur olmaz tepenize damlamasın diye, babanızın her bir yuvalamasıyla “ gııırt gııırt” diye kulağınıza gelen dam yuvağınızın sesi , ve o her gelen sesle birlikte zihninizde daha çok yücelen babanızla olan anılarınız,
Konu komşu bütün mahalleye yeten bahçe girişindeki iğde ağacınız…
Şu an adını bile hatırlamadığınız ama o küçücük yaşınızda pek de çok seviyor olduğunuz sarman cinsi kediniz,
Adına ” azık karıştırma “ dediğiniz herkesin evinden domates, salatalık, zeytin, peynir getirdiği öğle yemekleri ve akşam ezanları okunup da annelerin kıza bağıra “çabuk eve gir, baban gelmek üzere hâlâ koşturuyorsun” dediği o günler…
Çocukluğunuz, gençliğiniz, yani siz…
Kısacası içerisinde doğup büyüdüğünüz mahalleniz…
“Beton atıyorlar, taş biriktiriyorlar
Duvarlar çetin, pencereler yüksek
Gittikçe kapanıyoruz içimize
Duvarlar duvarlar duvarlar
Duvarlarla çevrilerek.” Demiyor muydu sözün üstâdı…
Aynen şiirde de geçtiği gibi anılarımızın, çocukluğumuzun, ilk gençlik evremizin üzerine de beton atılıyor, duvarlar çevriliyor sanki.
Çünkü eski zaman mahalleleri, canlıydı, fonksiyoneldi, yaşananlar tüm mahalleliyi ilgilendirir, tüm mahallelinin kontrolü altında gerçekleşirdi. Sevinçler ve üzüntüler herkes tarafından paylaşılır, birlikte yaşanılırdı. Evin dış kapısı herkese açık olur,o avlularda tüm komşular iç içe yaşayıp(paylaşıp) giderlerdi şu hayatı…
Böyleydi bizim çocukluğumuzun mahalleleri..Bir o kadar yaşanmışlık yüklü ve bir o kadar anlam yüklü.
Bu anlamda Fahrünnisa Mahallesi de Konya’yı Konya yapan mütemmim cüz’lerden biri. Ve adına yazılmış bir de kitap var.
“Eğer bir destancı olsaydım bu, biri eski, öbürü yeni iki mahallemin bir destanını yazardım. Şiir diliyle yazamayacağıma göre, kalemimin döndüğü kadar nesir diliyle anlatmaya çalışırdım. Biliyorum, sizlerin mahallelerinizin birer destanı olmalıydı, birileri yazmalıydı onları…” diyen Prof. Dr. Saim Sakaoğlu’nun kaleminden.
“Çaybaşı Mahallesi nam nevzuhur çocuk şimdilik bir kenarda büyümeyi beklemeye başlasın; biz kalemimizi altı yüz yıllık Fahrünnisa Mahallesi ile onunla yaşıt Çaybaşı caddesi üzerinde oynatalım. Satırlarıma hoş geldiniz eskiler eskisi mahallem, onunla yaşıt caddem. Artık sizinle zaman tünelinde bir dolaşmaya çıkabiliriz. Biraz bilgi, biraz hatıra, biraz gelenek, biraz da mekân. İşte bunlar bize bu iki adın sihrinin çözülmesine yardımcı olacaklardır” ifadeleriyle kitabına giriş yapan Saim Sakaoğlu pek çok yazıya yer vermiş kitabında.
Öznel bir yaklaşımla kaleme alınan Fahrünnisa Mahallesi- Çaybaşı Caddesi’nde, mahallenin konumu, adının hikayesi, tarihi, taşıdığı izler gibi genel bilgiler verildikten sonra mahallede yetişenler, lakaplar, orada yetişen bazı ünlülerin hayatlarından tutun da mahallenin vergi mükelleflerine, oynanan oyunlarına, Saim Sakaoğlu’nun hatıralarına, evine, mahalle ve sokağın eski-yeni pek çok fotoğraflarına rastlıyorsunuz.
Kentsel dönüşüm projeleriyle Fahrünnisa Mahallesi’ndeki, üzüm bağları badem, erik, karadut ağaçları, kümesleri olan tek kat evlerin onlarca katlı Mesnevi Konutları’na dönüşümünü fotoğraflar eşliğinde adım adım takip ediyorsunuz.
Pek çok eski / yeni belgesel nitelikte fotoğraflarla zenginleştirilmiş, araştırmacılar için “kaynak” olabilecek nitelikteki Fahrünnisa Mahallesi Çaybaşı Caddesi adlı bu eseri için Prof. Dr. Saim Sakaoğlu’na teşekkür ediyor darısı diğer mahalleli yazarlarımıza diyorum.
Selametle, ihsanla kalınız.
Kitap ve Yazar Hakkında Bilgiler
Kitap Hakkında
Yayın Tarihi: 2015
Yayınevi: Kömen Yayınları
Baskı Sayısı: 1.Baskı
Sayfa Sayısı: 342
Temin Adresi: Şelale Ofset/ Konya
Yazar Hakkında:
Prof. Dr. Saim Sakaoğlu;1939'da Konya'da Fahrünnisa Mahallesinde doğmuştur. 1977 yılında asistan doktor, 1978 yılında doçent doktor ünvanlarını almıştır. 1988 yılında Konya Selçuk Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı bölümüne profesör olarak atanmıştır. 1988-1994 yılları arasında iki dönem Selçuk ÜniversitesiEğitim Fakültesi Dekanlığı yapmıştır. 20 Mart 2006 tarihinde yaş haddinden emekli olmuştur. Kitapları, makaleleri ve bildirileri İngilizce, Almanca, Fransızca, Makedonca ve Japonca'ya çevrilmiştir. Basılı 58 kitabı bulunan Prof. Sakaoğlu'nun beş kitabı da basım aşamasındadır. Hakkında üç kitap, bir tiyatro oyunu ve iki dergi özel sayısı yayımlanan Prof. Sakaoğlu'nun basılı çalışmalarının sayısı 1000'in üzerindedir.
1981 yılında Atatürk ve Türkçe konulu eser yarışmasında birinciliğe, 1990 yılında ise Türkiye İş Bankası'nın Büyük Edebiyat Ödülü'ne ve 2004 yılında da ikincisi verilen Karacaoğlan Araştırma Ödülü'ne layık görülmüştür. Prof. Sakaoğlu ayrıca Kayseri Sanatçılar Derneği'nin 1982 yılı için verdiği Yılın Folklörcüsü Armağanı'nı, Folklör Araştırmaları Kurumu'nun 1985 yılında verdiği İhsan Dinçer Türk Folklörüne Hizmet Ödülü'nü, Tarsus Belediyesi 2004 Karacaoğlan Ödülü'nü ve Motif Halk Oyunları Vakfı'nın 2004 yılı Yılın Folklörcüsü ödülünü almıştır.