Fâil-i mutlak olan yüce allah sorgulanamaz
Müslümanlar olarak bizler, Yüce Allah’a boyun eğmiş, O’nun tüm emir ve yasaklarına teslim olmuş kimseleriz. Yüce Allah, dilediğini yapmakla, dilediğini emredip dilediğini yasaklamakla serbesttir. O, yaptıklarından dolayı asla sorgulanamaz. Bizlere düşen, O’nu neden, niçin diye sorgulamak değil; O’na teslim olmak, O’nun emir ve yasaklarına boyun eğmektir. Müslümanlığın gereği budur.
Ancak bir adı da Hakîm olan Yüce Allah’ın her yaptığında, emrettiğinde ve yasakladığında sayısız hikmetler vardır. Bizler, gücümüz nispetinde bu hikmetleri bulmaya ve anlamaya çalışırız. Bu hikmetleri bilmek, bizim ilahî fiilleri kabul etme şevkimizi artırır, O’nun emir ve yasaklarını yerine getirme coşkumuzu pekiştirir. Ancak, biz o hikmet manzumelerini kavrayabildiğimiz kadar kavrarız. Hikmetler de kişilere ve bakış açılarına göre farklılık arz edebilir. Birine göre hikmet olan bir şey, bir başkasına anlamsız gelebilir. Ya da bazen ilahî bir emir yahut yasak hikmetsiz gibi gelebilir. Ancak şuna inanmalıyız ki bütün bunlar bizim eksikliğimiz, kıt ve yanlış anlamalarımızın bir sonucudur.
Bazı durumlarda ilahi emir yahut yasaktaki hikmet değişkenlik de gösterebilir. Bugün hikmet gibi görünen bir husus, bir başka yer ve zamanda hikmet görülmeyebilir. Bu yüzden biz önce teslim olur, yapılması gerekenleri yapar; sonra da hikmetleri bulmaya, anlamaya çalışırız.
Söylediklerimizi bazı ilahî yasaklar üzerinden örneklendirecek olursak:
Domuz eti haram kılınmıştır. Onun haram kılınışındaki hikmetlerden biri de domuzun kendi pisliğini yiyen bir hayvan oluşu ve etinde bir takım sağlığa zarar veren şeyleri bulundurması gösterilir. Ancak domuz eti, Yüce Yaratıcı haram kıldığı için haramdır ve hiçbir şartta asla yenilemez. Biri kalkıp dese ki ben domuzu, kendi pisliğini yahut başka pislikleri yiyemeyeceği bir ortamda beslerim, etindeki sağlığa zararlı maddeleri de teknik karışımlarla etkisiz hale getiririm, domuz eti haram olmaktan çıkmaz.
Zina haramdır, onun haram kılınışındaki hikmetlerden biri de nesebin bozulması ve sağlığa zarar veren hastalıklara sebep olmasıdır. Birisi kalkıp bugün tıbbî incelemelerle rahimdeki çocuğun kime ait olduğu rahatlıkla ve kesin olarak tespit edilebilir, zinanın sebep olabileceği hastalıklar da alınacak önlemlerle etkisiz kılınabilir dese zina yine haramdır.
Alkol haramdır, onun haram kılınışındaki hikmetlerden biri de onun insan aklını uyuşturması ve sağlığa zarar vermesidir. Birisi kalkıp ben aklı örtmeyecek ölçüde alkol alsam yahut alkoldeki sağlığa zarar veren şeyleri ortadan kaldırsam dese, alkol haram olmaktan çıkmaz.
Diğer ilahî yasaklar için de durum aynıdır. İlahî emirler için de durum böyledir. Sözgelimi namazın hikmetlerinden biri de hayatı disiplinize etmesi, fiziki hareket yapmaya vesile olmasıdır. Biri kalkıp şöyle diyemez: Ben saat gibi dakîk adamım, benim namazla disiplinize olmaya ihtiyacım yok; bir başkası da ben sporcu ardamım, günlük namaz hareketlerinden çok daha fazla kültür fizik yapıyorum, namaz kılmaya ihtiyacım yok!
Bir kez daha tekrar edecek olursak, İlahî emir ve yasaklara Yüce Allah emrettiği için uyulur. Onlardaki bir takım menfaat, maslahat ve hikmetler için değil. Önce uyulur, sonra hikmetleri anlaşılmaya çalışılır. Elbette kullarını çok iyi bilen ve hep onların hayrını dileyen Yüce Mevla’nın her söylediğinde ve her eylediğinde sayısız hikmet vardır. O, hiçbir şeyi boşuna söylemez, boşuna eylemez, boşuna yaratmaz, boşuna emretmez ve boşuna yasaklamaz. İbret alın ey akıl sahipleri!