Kumarbazlar, parayı masa sahibinin kazandığını söyler. Oynayanlar da, tamahkârlıklarından kaynaklanan kazanma hırsı ile uyanık kumarbazların tezgâhında ömür çürütür. Bu mantık küçük oynayanlarda da büyük oynatanlarda da aynıdır. Kumarbazın kazandığı ama kaybetmeden tuttuğu belki de hiç yoktur. Çünkü kumarbazlar, kaybetmemek için yüzlerce yıldır sektörsel dayanışma içinde bir tecrübe mirası oluşturup bunu nesilden nesle aktarmışlardır. Bu mirasın sahibi işletmeciler, kucaklarını açıp kazançlarını, alın terlerini masada kaybetmek isteyen civcivleri sarıp sarmalamak, öpüp okşamak için bekler dururlar. Bu işlemin tersinin vuku bulması nerede ise hiç mümkün değildir. Çünkü oynayanlar sadece masaya karşı değil, yüzlerce yıllık bir tecrübeye de karşı oynuyorlar.
Faizin dünyadaki kurumsal tecrübesi, kumar tecrübesinden çok daha ötedir. Çünkü faiz, insanlık tarihi kadar eskidir. Ve dünyada, oturmadan oynanan en büyük kumar masasıdır. İster almak üzere faize verin, isterse vermek üzere alın, her iki ihtimalde sizin kaybınız anlamına gelir. Sürecin matematiksel olarak başlangıç mantığının iyi olması, faizin en büyük tuzağıdır. Yüzde on kâr mantığıyla işletilen bir ticarethanede, finans temini için yüzde ikilik aylık kaybın ilk bakışta bir sakıncası yokmuş gibi gelebilir. Fakat süreçle birlikte faizden finans temini sizin tek girdiniz haline gelir. Artık tüm giderlerinizi faizden edindiğiniz finansla çözmeye başlarsınız. Başlangıçta masum gördüğünüz oranlar, zamanla sizin tüm kârlılığınızı alıp götürür. Canınızı yakmaya başlar. Hatta o noktaya gelir ki bu nemalanmanın farkı, size borç verenler tarafından sisteminizin çarçur edilmesine bile sebep olur. Tırnaklarınızla kazıyarak aldığınız tüm mesafenin, faizciler tarafından perişan edilmesini anacak kenara geçip gözü yaşlı seyredersiniz.
Türkiye’de ya da dünyada faizden canı yanmış milyonlarca birey olmakla birlikte binlerce de işletme vardır. Her büyük firmanın sadece kazanmak üzere organize olduğu bir bankası ya da yeni isimleriyle “katılım bankaları” vardır. Bu takımın tek hedefi: Ticari yeteneklerin, yeteneklerini sömürmek, kazançlarına ilkin ortak olup, sonra da onları çırak çıkartarak perişan etmektir. Becerebilirlerse kaçamayacakları kadar bir iple boyunlarından zapt edip ticari ömürlerince kendilerine çalıştırmaktır. En önemli özellikleri ise, varsıllığınızda size bol efendimler çekip, ağır ağır emdikleri kanınızla semirip size kafa tutacak hale gelince de “Ne yapalım, genel müdürlük böyle istiyor” diyor olmalarıdır. Bu iğrenç sistemin içerisinde taammüden bu tezgâhın kuruculuğunu ve işletmesini yapanlar olduğu gibi, ekmek parası anlayışıyla içleri kan ağlayarak ülkemin ticari yeteneklerinin çarçur edilmesine çanak tutanlar da mevcuttur. Yardımlaşmanın, güçleri birleştirerek ortak ticari faaliyetlerin bittiği bu dönemde, bankaların la yüs’el kredi mantığı sizce de göz yaşartıcı değil mi? Bu göz yaşartıcı finans dayanışmasında, tarihte binlerce örneği mevcut yıkımları düşünürsek, sizce de timsahımsı kokuları yok mu?
Her şeyin ötesinde faiz haramdır. Vermek de almak da aynıdır. Allah (cc)’a karşı savaş açmaktır. Bu savaşın galibini sormaya bile gerek yoktur. Savaşın sonu bellidir. Perişan olacak olan ortada tüm yalınlığıyla sırıtmaktadır. Hiç kimsenin Allah (cc)’a karşı savaş kazanma ihtimali yoktur. İslam peygamberi faizle iştigalin en kutsallarımızla zina etmek olduğunu söyler. Faizin malı eksilttiği kulu perişan ettiğini anlatır. Bu öğreti ancak iman etmişler içindir. Ama bizimde dinsizlerle zaten bir işimiz yok. Ve sorun, dinli olduğunu söyleyip gâvurluk yapmaya çalışanlarla ilgili bir sorundur. Kendilerine gerekçe olarak gördükleri enflasyon ve faiz oranlarının birbirlerini tetikleyen süreçler olduğunu hepimiz biliyoruz. Beşeri tamah ve acziyetinizle semirttiğiniz faizin yükünü, enflasyon teranesi ile İslam’a taşıttıramazsınız. Hiç kimse nemalandıkları sisteme, nema karşılığında verdikleri fetva ile Allah(cc) ın gazabından uzak kalamaz. Faizli ekonomiler, tarihin hiçbir döneminde müteşebbisin ortağı olmadılar. Süreç içinde patronlaşıp bu dehşet yetenekleri, piyasanın yok edemediği bu işletmeleri, ağır ağır yok edip onlara patron oldular. Patronluklarının bedeli olarak ta, bedenlerinde kan kalmamış bu işletmeleri çöp sepetine atıp yeni avlar peşine düştüler. Ne sizin zekânız nede kurumsal kimliğiniz bunlarla baş etmeye yetmez. Çünkü bunlar yüzlerce yıllık bir tecrübenin taktiklerini kullanıyor. Size gelirken kullandıkları taktik, sizden önceki milyonlarca selefinizin zekâsının karşılığı olan harmanlama ile oluşmuştur.
Güçlü iken tüm şahsiyetsizlikleri ile sarıldıkları işletmeleri, bilânçolarının bozulması ile tanımazlıktan gelen bu sistem, çöpe attığı bu kurumlardan dolayı da herhangi bir üzüntü duymazlar. Binlerce ticari cinayetleri vardır. Mezarlar, onların öldürüp attığı “ticari leşlerle” doludur. Bu leşler fatiha okuyacak bir dost bile bulamadan gömülüp gitmiş. Hatta birçoğu gömülmeye bile fırsat bulamadan, bu faizci sistemin çakalları tarafından kemiklerine kadar yok edilmiştir. Hazin olan, bu yok ediliş öyle bir yok ediliştir ki, tekrar dirilme ve toparlanma ihtimali bile hiç mevcut değildir. Çünkü siz, omurganızla birlikte teslim olduğunuz bu yapıdan, tek taşınızı bile kurtarma fırsatı bulamazsınız.
Din sahibi olduğunu ortaya koyarak faizin haramlığını ciddiye almayanlar, ister birey olsun ister ticari teşekkül faiz sarmalında yok olmaya mahkûmdur. Bu mahkûmiyetin affı ve ertelemesi yoktur. Hem dünyada ekonomik kayıp hem de mizanda perişan oluş olarak tecelli edecek olan bu faiz yükü, kimsenin taşımaya muktedir olamayacağı kadar ağır bir yüktür. Ancak Allah (cc), yaptıkları hatadan dönüp fazlasını bırakarak aslına sahip çıkanlara yardım edecek ve onların kurtuluşuna katkı sağlayacaktır. İslam, hiç kimsenin sermayesine değil ama bozgunculuğa savaş açmıştır. Bu savaşın galibi de “mutlak haklı” olan olacaktır.