Arapların Mağrip, Batılıların Morocco, Türklerin ise Fas dedikleri en batıdaki İslam ülkesi…
Fas’ta beş gün…
Fas seyahatimizin ilk gününde ‘Otomotiv ve Yan Sanayi Fuarı’ndaki standlar gezildi. Konya Ticaret Odası Başkanı Hüseyin Üzülmez, Yönetim Kurulu Üyelerini de yanına alarak özellikle Konyalı katılımcıları motive edici konuşmalar yaptı…
Cuma namazı için dünyanın en uzun minareli ve en büyük üçüncü camisi olan; II. Hasan camisini seçtik. Bu caminin yapımı yıllardır sürmesine karşın hala bitirilememiş. Bize aktarıldığına göre harcanan para 800 milyon euro’yu bulmuş. Hala da halktan caminin inşası için yardım toplanmaya devam ediliyormuş. Geriden küçük gibi görünen cami, yanına yaklaştıkça büyüyor, heybetleniyor. Cuma yaklaşırken caminin altındaki lavaboların ve WC’lerin olduğu bodruma iniyoruz. Bizim için oldukça garip, sorduğumuzda onlar tarafından gayet doğal olarak görülen bir olay yaşıyoruz. Faslılar, ibriğe benzer kovalara lavabodan suyu doldurup abdestlerini o kovadan alıyorlar. Ayrıca su kurnaları da basıldığı zaman birkaç saniye akıp duruyor. Biz abdest almak için defalarca kurnaya basmak zorunda kaldık tabi…
Ezanlar okunmadan camiye giriyoruz. Garip bir makamda bir grubun ilahi okuduğunu sanıyoruz ilkin. Bir müddet dinleyince okunanın bizzat Kur’an-ı Kerim olduğunu anlıyoruz. Elimize bir Kur’an alıp takip etmeye çalışıyoruz, ama başarılı olamıyoruz. Çünkü bu ülkede Kur’an’lar bizim alışık olduğumuz usulde yazılı değil…
Çok geçmeden ezan başlıyor. Öyle uzatmalar, nağme yapmalar falan yok. Ezan bitiyor, ardından bir ezan daha başlıyor. Onu da aynı kişi biraz daha farklı okuyor sanki. Ezan bitince dua okumaya niyetleniyoruz, ama ne mümkün hemen bir ezan daha başlıyor. Bu üçüncü ezan cami içinden, müezzin tarafından okunuyor. Alışık olmadığımız için yanımdaki bir Faslı’ya niye üç ezan okunuyor diye soruyorum. O da bana soruyor, bunda ne gariplik var, diye. Hatta Suud’da da böyle diyor. Ben de ona Suud’a da Mısır’a da, Suriye, Irak, Ürdün ve Sudan’a da gittiğimi ama böylesini hiçbir yerde görmediğimi söylüyorum susuyor. Zannımca Fas’tan başka bir yere çıkmamış, her yeri burası gibi sanıyor…
İmam Efendi hutbeye çıkınca pür dikkat anlattıklarını dinliyorum. Az buçuk Arapçamla anlamaya çalışıyorum. Hocaefendi fasih ve tane tane konuşuyor. Yarım saatten fazla sürüyor hutbe. Oturup bir dua okuyor ve ikinci hutbeye başlıyor. İkincisi ise tamamen Faslılar’ın anlayacağı bir dil ve üslupta. Zaman zaman öyle hızlanıyor ki ne dediğini anlamak imkansız…
Namaza duruyoruz, uzun uzun ruku ve secdelerden sonra sıra imamın selam vermesine geliyor. Hoca sağa dönerek ‘esselam’ diyor, başka da bişey demiyor. Sola selamı cemaat kendisi veriyor. Namazın ardından bizdekine benzer manzara yaşanıyor, millet kapıya hücum ediyor, ama biz kalıp sünnetlerimizi de kılıyoruz. Ardından da camiyi incelemeye koyuluyoruz. Heyetimizdeki pek çok arkadaşın da dikkatini çeken bir şey var camide. Bina sanki cami gibi değil de klise gibi inşa edilmiş. Gözü kapalı getirip içeriden baktırsalar burası klise derim yani. Dünyanın parası harcanmış, ama cami de sanki ruh eksik. Manevi bir hava yaratmıyor. Öylesine ihtişamlı bir yapı anlayacağınız. Tavanlardaki süslemelerin ahşap ve özellikle alçıdan yapıldığını da vurgulayalım.
Cami çıkışında hatıra olsun diye eline fotoğraf makinesini alan basıyor deklanşöre. Biz de geri kalmıyor, bolca hatıra fotoğraf çekiyor ve çektiriyoruz…
Fas, İslam coğrafyasının en batıdaki ülkesidir. Bu yüzden geçmişte el-Magribu'l-Aksa (Uzak Batı) diye adlandırılırdı. Günümüzde de Mağrib olarak adlandırılır. Fas ise (Fes) bu ülkedeki eskiden başkentlik yapmış bir şehrin adıdır, ama Türkiye'de Fas adı bu ülke için kullanılmaktadır. Fas, İslam coğrafyasının en batısında olmasına rağmen önemli etkileri olan bir ülkedir.
Fas nüfusunun yüzde 55'ini Araplar oluşturmaktadır. Ancak bazı kaynaklarda Fas Araplarının çoğunun Berberi kökenli oldukları ve bunların ana dillerini unutarak Araplaştıkları ifade edilmektedir. Arapların % 98.2'si Müslüman’dır. İkinci etnik grup olan Berberilerin oranı yüzde 34'tür. Fas'taki Berberilerin tamamı Müslüman ve çoğunluğu Maliki’dir. Berberiler, Kuzeybatı ve Batı Afrika ülkelerine yayılmış bir etnik topluluktur. Berberiler bu bölgenin yerlileri olarak bilinir. Berberi isminin Avrupalılar tarafından bu halka verilmiş ve barbar kelimesinden gelmiş olması kuvvetle muhtemeldir. Berberiler arasında kabile hiyerarşisi hâlâ devam etmektedir. Üçüncü sırada gelen etnik unsur yüzde 10'luk orana sahip olan Moorlar’dır. Moorlar, Moritanya kökenlidirler. Kalan nüfusu da İspanyollar başta olmak üzere Avrupalı Hıristiyan azınlıklarla Yahudi azınlık oluşturmaktadır.
Resmi dil Arapça'dır, ama bildiğimiz manada fasih bir Arapça değildir bu. Günümüzde Fransızca ülkedeki hemen herkesin günlük hayatta kullandığı bir dil haline gelmiştir. Hatta pek çok Faslı günlük konuşmalarını Arapça ve Fransızcayı karıştırarak yapmaktalar.
Devamı yarın…