Yeni eğitim-öğretim yılı hayırlı olsun.
Hayırlı olsun olmasına da hayırlı olmasından kasıt nedir peki? Ben hemen anladığımı ifade edeyim.
Okullar, çocukların soru sormalarını engelleyen, günün ideolojik değerlerini şırınga etmek için kullanılan mekânlar değildir. Eğer öyle ise okulların öyle mekânlar olmaktan çıkarılması lazımdır.
Örneğin budur benim hayırlı olan yeni eğitim-öğretim yılından anladığım.
Şimdi sadece bir yazıda eğitimle alakalı ya da sistemle alakalı bir şeyler söyleyebilirim belki ama yalnızca bunu yapabilirim. Alanında uzman değilim. Eksiklerini gediklerini bir eğitimci kadar iyi analiz etmem mümkün değil. Ama ortada bariz bir gedik varsa bunun için özel eğitimli olmaya da pek gerek yok.
Gedikten kastım, okulunu bitirmiş alanında uzman insanların belli noktalarda, alanında aslında uzman olmadıklarının anlaşılması konusu. Şimdi alanında uzman olmak demek tüm eğitimlerini hem pratikte hem teorikte tamamlamış olmak demektir. Peki, bugün baktığımızda gerçekten adının önünde Uzman ifadesi yer alanlar bu unvanın hakkını veriyorlar mı?
Ortaya konuşmak için yazı yazmayı sevmiyorum, bir şey diyorsam da durduk yere uyduruktan konuşmuyorum.
Evet, kabul edelim bir sıkıntı var hem eğitimciler de bunun farkında. Bir türlü düzeltilemeyen, düzeltme ile ilgili bir sürü yol denenen ama bulunamayan eğitim sistemimizde kaç yıllarca uğraşsak da çözemediğimiz bir düğüm var.
Gerek üniversitelerde, gerek üniversiteden sonraki dönemde gençler arasındaki üniversite mezunu ama işsiz kadrolarının her geçen gün artarak büyümesi bizim eğitim kalitemizi gözler önüne seren bir tablo. 1, 1 daha 2’dir. Eksik varsa tespit edilip düzeltilmelidir.
Eğitimden anladığımız derse girip yoklama almak olmamalıdır. Fatih yetiştirmekten bahsedip ortada Akşemseddinlerin olmaması sizce de koca bir problem değil mi? Gençlere sürekli Fatih gibi olmak üzerine örnekler verebilmek için, dönüp bir de aynada kendinize bakmanız gerekir.
Ne yol açan var, ne yol bulan… Bu düzen böyle gittiği sürece hiçbir eğitim süreci bize hayırlar getirmeyecek. Yine en başarılılar içlerinden seçilecek, yine onlar öne çıkacak ve koca bir millet 10-15 kişinin başarısını konuşacak.
Peki ya diğerleri? Onlar ne olacak?
İşte kısacık bir yazıda bile aslında ne kadar ciddi eksiklerimizin olduğu gözler önüne serilebiliyor. Varın gerisini siz düşünün.
Benim belki birey olarak bu gediklerin kapatılması noktasında uyarı mahiyetinde bir ses olma noktasında katkım olabilir. Öte yandan gerek Üniversitelerin, gerek MEB’in üstüne ciddi görevler düşmektedir ve esas sorumlu onlardır. Öğrenci velisinden, öğretmenine, öğrencisinden amirine memuruna kadar herkes elini taşın altına koymalıdır… Ne zaman üzerine düşeni herkes hakkıyla yapmaya başlarsa belki o zaman düzelmeye dair bir umut yeşermeye başlar.
Çocuklarımızın, gençlerin, bizlerin nitelikli, yetişmiş insan eksiğinin kapandığı ve herkesin daha mutlu yarınlara uyanabildiği bir Türkiye duası ile…