“Meyva vermeyen bir ağaç kadar
Faydasız olsun bu yazdıklarım.
Dallarını meyvasına tamah edip
Kimse taşa tutmasın.
Bu yazdıklarım çok budaklı, çok bükünlü
Bir ağaç kadar faydasız olsun.
O zaman marangozlar
Kesip biçmeye değer bulmaz böyle bir ağacı.
Dokusu gevşek, gözenekleri geniş, reçinesiz
Bir ağaç gibi faydasız olsun bu yazdıklarım.
Odun olmaz bu ağaçtan desinler,
Yakmasınlar.
Faydasız olsun, yine de
Bir ağaç gibi olsun bu yazdıklarım:
Kökü toprakta;
Başı gökyüzüne dönük.
Belki kimse bahçesine dikmez,
Şehrin bulvarlarına da sokmazlar onu.
Ama
Uzak, kıraç bir ıssızlıkta
Bunalmış bir yolcu
dibinde oturacağı,
sırtını dayayacağı bir ağaç buldu diye
ferahlarsa
bu yeter.”
(Chuang Tzu’nun Peşinden)
Faydasız yazılar ile selam. Uzun zaman oldu. Yazının dünyayı değiştirme kudretine imanlı düşüncelerim değişti. Yazarak bir şeylerin düzeleceğine dair umudum da azaldı. Daha önce yazdığım yazılara baktığımda ne de büyük kudret vehmetmişim kendimde ve yazılarımda diye düşündüm. Artık çocuk olmaktan çıktık galiba. “Yazınca değişecek” düşüncesinden de. Çünkü en ateşli düşüncelerle, imanla, inançla, öfkeyle, heyecanla yazdığınız yazıların kendi gönlünüzde, zihninizde olan etkisini etrafa yaymak için aynı heyecanla ve hızla, bazen savruk bir şekilde tuşlara dokunurdum. Sonuç bir bakıma kaçınılmaz olarak hüsran oldu. Kendin(m)i dönüştürmekten başka bir işe yaramadı yazılar.
Faydalı olduğuna inandığım konularda hararetle yazıyor, yazmaya çalışıyordum. Artık öyle olmayacak. Faydasız yazılar yazmaya çalışacağım. Yukarıda İsmet Özel’in “Faydasız Yazılar” kitabının önsözünden alıntıladığım şiirdeki gibi faydasız olsun yazılarım deme noktasına geldim. Kaldıysa dünya üzerinde kendi hikayesini kurma peşinden giden ve bunu önemseyen bir yolcu, o yolcunun sırtını dayayacağı, dibinde oturacağı bir ağaç niteliğinde olmalı. Başka hiçbir işe yaramamalı. Bu, çok önce çıkmış olduğum yolculuğum esnasında dibinde çokça durduğum, susamışlığımı giderip karnımı, zihnimi, ruhumu doyurduğum ve beni yeniden yola sevk eden yol arkadaşım yazılar, eserler hatırına yazılmalı hiç değilse. Belki geçmiş olduğum yollarda bir iz bırakabilirim geriden, peşimden gelenlere: Nerelerde durdum, neler yaptım diye. Alıcısı, muhatabı ve okuyucusu yoktur ya da azdır bunun. Olsun. Uzakta davullar çalıyor, duymuyor musun?